- Nelerin devlet sırrı olacağına Başbakan başkanlığındaki beş kişilik bir kurul karar verecek iddiası
- Kurulda Adalet, Dışişleri, İçişleri ve Milli Savunma bakanları da üye olarak yer alacak.
- Sırlar 50 yıl boyunca açıklanamayacak
- Sır Kurulu'nun neyin suç olduğunu belirleme gücünü de elde etmiş olacağı iddia edildi.
- “Devlet sırrı” denilen belgeleri açıklayanlara altı yıla kadar ceza verilebilecek.
Taraf Gazetesi bugün yine çarpıcı bir haberi manşetine taşıdı. Hükümetin yasalaşması için Meclis’e sevk ettiği “Devlet Sırları Kanun Tasarısı”na göre, nelerin devlet sırrı olacağına Başbakan başkanlığındaki beş kişilik bir kurul karar vereceği iddia edildi.. Kurulda Adalet, Dışişleri, İçişleri ve Milli Savunma bakanları da üye olarak yer alacak. Taraf Gazetesi'nin haberine göre, 50 yıl boyunca açıklanamayacak olan devlet sırları, mahkemeye bile gönderilmeyecek. Başbakan’ın “devlet sırrı” dediği belgeleri açıklayanlara altı yıla kadar ceza verilebilecek.
Başbakanlık, MİT ve MGK’nın, 2004’deki MGK’da alınan cemaati bitirmek amaçlı kararlar ve fişlemelerle ilgili haberleri nedeniyle Taraf hakkında suç duyurusunda bulunmasından sonra “devlet sırrı” kavramı yeniden gündeme geldi. Bu da akıllara hükümetin 2008’den beri gündemde tuttuğu Devlet Sırları Kanun Tasarısı’nı getirdi.
ÖNCE 75 YIL, SONRA 50 YIL
Neyin devlet sırrı olduğuna Başbakan ve bakanlardan oluşacak “Devlet Sırrı Değerlendirme Kurulu”, dolayısıyla başbakan karar verecek ve sırlar 75 yıl boyunca saklanacak, açıklanamayacaktı. Tasarı, 2012 yılı Haziran ayında TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşülmüş, muhalefetin itirazları üzerine tasarının kimi maddelerinde kısmi düzeltmeler yapılmıştı. Örneğin, sırların saklanma süresi 75 yıldan 50 yıla düşürülmüştü. Yalnız, tasarı genel kurula indirilmemişti.
BAŞBAKAN VEYA CUMHURBAŞKANI
Halen meclis gündeminde olan, hükümet “vazgeçtik” demediği için de bir gece yarısı yasalaştırılabilecek tasarı, Başbakan Erdoğan’ın gerek bu sıfatıyla, gerekse aday olup seçilmesi halinde Cumhurbaşkanı sıfatıyla nasıl bir güvenlik devleti dokunulmazlık düşlediğini açık ve net olarak ortaya koyuyor. Devlet Sırları Kanunu Tasarısı’nda bugün yaşanan tartışmalara ışık tutacak düzenlemeler satır başlarıyla şöyle: Tasarıda, öncelikle kanunun amacı ilgili maddede “Devlet sırrı niteliği taşıyan bilgi ve belgeler ile diğer gizli bilgi ve belgelerin ne şekilde belirleneceğini, korunacağını, açıklanacağını ve bu hususlara ilişkin yükümlülükleri düzenlemek” olarak açıklanıyor.
Ardından “Devlet Sırrı” tanımı, kapsamı çok geniş tutularak ilgili maddede şöyle tanımlanıyor: “Yetkisiz kişilere açıklanması Devletin uluslararası ilişkilerine veya milli güvenliğe zarar verebilecek mahiyetteki gizli bilgi, belge ve kayıtlar.”
BAŞBAKAN NE DERSE ONLAR SIR
Tasarı, devlet sırrı konusunda Başbakanı neredeyse tek başına mutlak yetkili haline getiriyor. Çünkü, neyin devlet sırrı olduğuna yeni oluşturulacak, Başbakan başkanlığındaki “Devlet Sırrı Değerlendirme Kurulu” karar verecek. Kurulda Adalet, Dışişleri, İçişleri ve Milli Savunma bakanları da üye olarak yer alacak. Ancak takdir edilir ki Kurul’da asıl yetkili Başbakan olacak.
SUÇU DA O BELİRLEYECEK
Neyin milli güvenlikle ilgili devlet sırrı olduğunu belirleme yetkisiyle donatılacak olan Başbakan ve ona bağlı Sır Kurulu, bu yolla hangi belgelerin yayınının suç olduğunu, başka ifadeyle neyin suç olduğunu belirleme gücünü de elde etmiş olacak.
MGK-MİT DEVLETİNE DEVAM
Hangi bilgi ya da belgenin devlet sırrı olacağıyla ilgili teklifi ilgili bakanlık hazırlayacak. MİT ve MGK başta olmak üzere Başbakanlığa bağlı kamu kurumlarına teklif Başbakanlık tarafından yapılabilecek. Başbakanlık veya bakanlıklar, teklifi uygun görmedikleri takdirde Sır Kurulu’na iletmeyecek.
BAŞKAN- CUMHURBAŞKANI
Tasarı yasalaşırsa, yalnız Başbakan değil, Cumhurbaşkanı da devleti sırlarla yönetme konusunda yetkiyle donatılacak. Cumhurbaşkanlığına ait bilgi, belge ve kayıtların arasında hangilerinin “devlet sırrı” olduğuna ise cumhurbaşkanı karar verecek.
MAHKEME BİLE ALAMAYACAK
Halen yargı, çok zor da olsa ‘devlet sırrı’ denilen gizli bilgi belgelerin bir kısmını getirtebiliyor, inceleyebiliyor. Ancak tasarı yasalaşırsa, bu konuda daha geri gidilecek. Başbakan başkanlığındaki “Devlet Sırrı Değerlendirme Kurulu”, mahkemelerin kendilerinden talep ettiği, devlet sırrı niteliğindeki belge, bilgi ve kayıtları gerekçesini belirtmek kaydıyla vermeme yetkisine sahip olacak.
ROBOSKİ-SUSURLUK/ MGK-MİT
Böylece geçmişte Susurluk Raporu’nun gizli bölümleri, Uludere katliamı vb. konulardaki bilgi-belgeler şimdi MGK belgeleri ve MİT fişlemeleri vb. Devlet sırrı (!) kategorisini alınan belgeler, mahkeme yoluyla da olsa alınamayacak, derin devletin kasalarında saklanmaya devam edilecek.
YARIM YÜZYILLIK SIR
Başbakan’ın “devlet sırrı” dediği bilgi-belgeler aksi yönde karar alınmadıkça 50 yıl boyunca açıklanamayacak. Bunları açıklayan devlet görevlileri, sadece bu nedenle dört yıla, bunun basın yoluyla yapılması halinde ise altı yıla kadar hapis cezasına mahkûm edilecek.
Devlet sırrı denilen Başbakanlık, MGK, MİT vb. kurumların ürettiği bilgi belgeleri yayımlayan gazeteciler ise bugün olduğu gibi casusluk dahil üç-beş TCK maddesinden ceza tehdidi altında tutulmaya devam edilecek.
SİTTİN SENE DOKUNULMAZLIK
Hükümetin beş yıldır elinde tuttuğu, ancak vaçgeçmediği tasarı yasalaştığında, bir çoğu devletin işlediği suçların kanıtları olan bilgi-belgelerin üzerine sünger çekilmiş olacak.
10 yılı aşkın süredir iktidar olan AK Parti ve Başbakan Erdoğan da, 50 yıllık koruma da eklendiğinde kendi dönemleriyle ilgili bir kısmı suç konusu da olabilecek iş-işlem-kararları nedeniyle toplamda 60 yıllık, yani ‘sittin sene’ dokunulmazlık kazanmış olacak.
Ümit Kardaş: Tasarı faşizme götürür
Emekli Askerî Håkim, hukukçu ve Taraf yazarı Ümit Kardaş, AKP’nin Meclis’e sevk ettiği “Devlet Sırrı Kanun Tasarısı”na ciddi eleştiriler yöneltti. Başbakan’a tasarıda öngörüldüğü ölçüde geniş yetkiler vermenin demokrasiye aykırı olduğuna vurgu yapan Kardaş, tasarı yasalaştığı taktirde ülkenin faşizme sürükleneceğini söyledi.
Kardaş, tasarıyı şu sözlerle değerlendirdi:
İÇ TEHDİTLER ÜRETMEK
“Biz devlet sırrı denince üzeri örtülmek istenen derini, devlet işlerini anlıyoruz. Sır meselesi, hükümet tasarısında olduğu gibi öyle tek başına iktidarın hatta Başbakan’ın takdirine, insiyatifine bırakılacak bir konu değildir. Tasarıda öncelikle Milli güvenlik kavramı sorunlu. Milli güvenlikle ilgili bilgi-belgelerin devlet sırrı olacağı kabulü çok muğlak, iktidara keyfi ve istediği belgeye devlet sırrı damgası vurma kolaylığı sağlar. MGK da milli güvenlik kavramı da zaten sorunlu iken, anayasal değişiklikler yapılmıyorken, Devlet Sırları Tasarısı ile yapılmak istenenler dış tehditlerden çok iç tehditler üreterek iktidarı elde tutma çabası olarak görülmeli.
PARLAMENTO DENETİMİ
Başbakan veya üç dört bakanından oluşacak bir kurulun, neyin devlet sırrı olduğuna karar verme konusunda tekel oluşturacak olması, hatta tek başına Başbakan’ın bu yetkiyle donatılması müthiş bir plandır, bu faşizme götürür. Neyin devlet sırrı olacağına karar vermede, gizlilik süresinin belirlenmesinde anayasa da değiştirilerek parlamento denetiminin sağlanacağı bir sisteme gidilmeli. Çünkü Türkiye’de ve bu tasarıda parlamento denetimi yok. MİTMGK hesap vermiyor. Oysa gelişmiş ülkelerde bu kurumlar parlamentolarda hesaba çekilebiliyor. Sadece bu yetkinin Başbakan’a ve ona bağlı kurula verilmesi fevkalede sakıncalıdır.