“Gömülü
silahımız yok. 1986'da alınan bir karar çerçevesinde gömülü silah ve
mühimmatın depolara alınmasına karar verildi ve bu işlem 1998 yılında tamamlandı ve bu mühimmatlar depolara yerleştirildi.”
29
Nisan 2009'da Karargâhta basının karşısına çıkan
Genelkurmay Başkanı
İlker Başbuğ
Ergenekon soruşturması kapsamında
İstanbul Poyrazköy'de askerî tesislerin hemen yanı başında topraktan çıkarılan mühimmat ile ilgili böyle konuşmuştu. 11
Mayıs 2009 tarihinde
Taraf'ın yayımladığı bir haber ise bu açıklamada verilen bilgileri doğrulamıyordu. Taraf'ın ele geçirdiği 2004 tarihli ve tüm
bölge başkanlıklarına gönderilen gizli ibareli
Seferberlik Tektik Kurulu emrinde gömülü mühimmatın
kayıt işlemleri için
Ankara'ya gönderilmesi, hâlâ ellerinde kalan malzemenin de listesinin çıkarılması isteniyordu.
1998 yılında tüm gömülü mühimmatın kayıt altına alındığını söyleyen Başbuğ'un açıklamasını tekzip eden 2004 yılına ait
belge dışında, haberde yine Başbuğ'un açıklamasında bahsettiği 1986 yılına ait gömülü mühimmatın çıkarılması ile ilgili kararın da yeniden gömülünceye kadar ibaresiyle alındığı bilgisine yer verilmişti.
1986 yılında dönemin Genelkurmay İkinci Başkan Vekili Korgeneral Sabri
Yirmibeşoğlu imzasıyla
Türkiye'deki tüm Özel
Harp Dairesi Başkanlıkları'na (
Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın o dönemki ismi) gönderilen yazıda “Genelkurmay
Özel Harp Dairesi'nin seferde kullanılmak üzere tesis ettiği gömülü gizli depoları sefer ihtiyaçlarına göre yeni bir düzenlemeye tâbi tutulmak maksadıyla çıkarılarak, bakımları yapılacak, yeniden gömülünceye kadar nizami birlik depolarında muhafaza edilecektir” deniyordu.
Posta kutusuna bak, mahkemeye ver
İşte bu haber üzerine başlatılan soruşturmada Genelkurmay Başkanlığı Askerî Mahkemesi ile kozmik aramanın hâlâ sürdüğü Özel Kuvvetler Komutanlığı arasında yapılan yazışma bir skandalı ortaya çıkardı. Genelkurmay Askerî Mahkemesi 22
Ekim 2009 tarihli bir yazıyla Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndan Taraf gazetesinde haber konusu yapılan 1986 tarihli genelgenin sızmasıyla ilgili idari bir tahkikat yapılıp yapılmadığını soruyor.
6
Kasım 2009 tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndan verilen cevabi yazı, ismi verilmeyen iki gazeteci arasındaki e-
posta trafiğinin
mahkeme kararı olmaksızın güvenlik birimlerince izlendiğini ortaya koyuyor. Haberde yer alan 2004 tarihli belgenin basında yer almasıyla ilgili
Gölbaşı/Ankara adresli Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın yazısında şöyle deniyor:
“Konuya yönelik olarak yapılan incelemede: güvenlik birimlerince yapılan
teknik takip sonucunda 1
1 Mayıs 2009 tarihli Taraf Gazetesinde yer alan haberlere temel teşkil eden 2004 yılında hazırlanmış Ö.Kuv.K.lığına ait dört adet belgenin
elektronik ortamda internet aracılığı ile bir gazeteciden diğer bir gazeteciye gönderildiği tespit edilmiştir. Genkur. Başk.lığınca söz konusu belgeler incelenmek üzere 12 mayıs 2009 tarihinde Öz.Kuv.K.lığına gönderilmiştir. Komutanlığımızca başlatılan inceleme sonucunda tespit edilen bilgilere dayanarak mahkeme dosyası hazırlanmış ve konu adli mercilere iletilmiştir. ...”
Yasa: Önce hâkim, sonra posta kutusu
Bu ifadeler bir askerî ‘güvenlik birimi' nin (
Jandarma Genel Komutanlığı veya Genelkurmay'ın başka bir birimi olabilir) iki gazeteci arasındaki e-posta yazışmasını izlediğini, bu yazışmaları Taraf'ta haberin çıkmasından bir gün sonra Özel Kuvvetler Komutanlığı'na gönderdiğini ve Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın da bu yazışmalara dayanarak mahkeme dosyasını hazırlayıp ve adlî mercilere ilettiğini ortaya koyuyor.
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun elektronik
izleme ve dinlemelere dair usulleri belirleyen maddesine göre bu hukukun öngördüğü prosedürün tam tersi.
135/1 sayılı madde çok açık olarak önce hâkim kararını sonra dinleme ve izlemeyi öngörüyor: “Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle
delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde
Cumhuriyet savcısının kararıyla
şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmi dört saat içinde verir.”
Yazıda “ihbar mektubunu göndermiş olabileceğine kanaat getirilen iki personelin de komuta katına sunulup Özel Kuvvetler'den atamasının çıkarıldığı”na yer veriliyor.
‘Yeni Nizami Harp Planı' da doğrulandı
Özel Kuvvetler Komutanlığı yazısında Taraf'ın haberinde yer alan belgeler ise “Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda yapılan bir çalışmanın içeriğine yönelik bir kısım
gizlilik dereceli bilgiler, kişi veya kişilerce birlik dışına çıkarılması üzerine” ifadeleriyle doğrulanıyor. O belgelerden biri de Özel Kuvvetler imzalı yazıda “aynı içeriğe sahip olduğu için ayrıca bir soruşturmaya gerek görmediği” söylenen 2 Haziran 2008 tarihinde Taraf'ın “Genelkurmay'ın Yeni Kontrgerilla Planı” manşetiyle duyurduğu ‘Yeni Gayri Nizami Harp Planı'.
Mehmet
Baransu imzalı haberde Genelkurmay'ın
Yaşar Büyükanıt imzasıyla nizami harp birimlerinin görev tanımını ve alanını genişletmeyi öngören kapsamlı bir çalışma başlattığı bilgisine yer veriliyordu. Yeni çalışmayla Gayri Nizami Harp'in düşman tanımına ekler yapılmış, yurtiçi uygulamalar başlığı altına “Fiziki,
ekonomik,
psikolojik, siyasi vb. işgal ve/veya teşebbüs durumunda işgali ortaya çıkarmak, karşı tedbirleri uygulamak” gibi tartışmalı ifadeler eklenmişti. Türkiye çapındaki Seferberlik Bölge Başkanlıklarının sayısının 12'den 24'e çıkartıldığı Genelkurmay'ın yeni Gayri Nizami konseptinde en dikkat çeken uygulamalardan biri de bizzat Büyükanıt imzalı davet kartları.
Bu belge de mi doğru
Gayri Nizami Harp'e katılması önerilen
sivil kişilere verilmek üzere hazırlanan “
Yaşar Büyükanıt,
Orgeneral,
Genelkurmay Başkanı' imzalı kartta şöyle deniyor:
“Vatanımızın bütünlüğüne ve milletimizin varlığına karşı vuku bulacak bir düşman tecavüzü halinde, Silahlı Kuvvetlerimizle birlikte yürütülecek harekâtta gizli mücadele usulleri ile barıştan itibaren bazı çalışmalar ve çok gizli
hazırlıklar yapılmaktadır. Her Türk`ün seve seve katılacağına ve milli varlığımızın korunması konusunda hayati derecede önem taşıdığına inandığım böyle milli bir hazırlık için milli hisleri kuvvetli, yetişmiş, bilgili ve cesur elemanlara ihtiyaç vardır. Yakından izlediğimiz yüksek nitelik ve yetenekleriniz, takdirle karşılanan müspet davranışlarınız ve milli heyecanınız dolayısıyla sizin de bu çalışmalara katılmanızı uygun gördüm. Gönderdiğim
subay size gerekli bilgiyi verecektir. Bu milli konuya ilgi göstereceğinizi ve yapılacak çalışmalara iştirak edeceğinize inanıyor, başarılı hizmetlerinizin devamını diliyorum.”
TARAF