Bir yazar, bir yalan yazarsa, ilk gün
gazete yönetiminin dikkatinden kaçabilir.
Ama bu söylenenin “yalan” olduğu ortaya konduğu halde aynı yazar yalanlarını sürdürüyorsa artık gazete yönetimi de o yalanın ortağı olmuş olur.
Sütun yazarlarının her türlü fikri ve gerçek haberi yazma özgürlüğü vardır ama yalan yazma özgürlüğü yoktur.
Örneğin bizim gazetemizde böyle bir tek örneğe rastlayamazsınız... Öyle biri zaten burada çalışamaz.
Önceki gün
Mehmet Yılmaz bizim gazete için aynen şöyle yazdı:
“Hatta bir kamu
bankasından 10 trilyon lira borç istendiğini, ancak
kredi talebine beklediği hızda
yanıt alamayan gazete için ‘yukarıdan gelen bir emir’ ile özel bir
uygulama yapıldığını da biliyorum.Kredi talebi bankanın yönetim kurulunda beklerken
bölge müdürlüğü onayıyla bir acil nakit akışı sağlanmış.”
Yazdıklarının tek kelimesi bile doğru değildi.
Ne 10 trilyon kredi istenmişti, ne “yukarıdan gelen emirle” özel bir uygulama yapılmıştı, ne de bir nakit akışı sağlanmıştı.
Hepsi baştan aşağı yalandı.
Ahlâklı bir yazar ve ahlâklı bir gazete, bu yalan yüzüne çarpıldığında özür diler.
Mehmet Yılmaz ertesi gün bir yazı daha yazdı.
Bir gün önce “Biliyorum” diye yazdığı yalanı sanki hiç yazmamış gibi davranıp yeni yalanlar söyledi.
Hürriyet Gazetesi ne yaptı?
Bir gün önceki yalanları yayımlayan kendisi değilmiş gibi yeni yalanları da yayımladı.
Şöyle diyor yazarı:
“Yukarıdan gelen emirler bankanın bir bölge müdüründe etkili oldu ve 1 milyon dolara yakın bir kredi
Taraf’a açıldı.”
Bir yalan daha.
Bu gazete çıktıktan sonra öyle bir kredi alınmadı... Taraf’a öyle bir kredi açılmadı.
Hürriyet Gazetesi, gazete olmak istiyorsa ve biraz dürüstlüğü ve ahlâkı varsa bu krediyle ilgili belgeyi açıklasın... Banka kredisinin bir belgesi olması lazım, değil mi?
Hürriyet yazarı, “zamanı gelince belgeleri yayımlayacağını” söylüyor.
Gazeteciler ellerindeki belgeyi yayımlarlar, “zamanı gelince” yayımlamak için belgeleri saklamak şantajcıların işidir.
Biraz onurunuz varsa yayımlayın elinizdeki belgeleri.
Yayımlayamazsınız.
Çünkü siz yalancısınız... Siz gazetecilik değil yalancılık ve şantajcılık yapıyorsunuz.
Altmış yıllık bir geçmiş, trilyonlarca liralık
bütçe, binlerce
eleman ile karşımızda sığınacak yalandan başka bir yer bulamamanız aslında bizi de üzüyor.
Yazık size.
Hürriyet ve yazarı,
küçük bir sahtekârlık daha yapıyorlar.
Seviyorlar bu tür sahtekârlıkları.
Diyorlar ki “Hürriyet Gazetesi kamu bankalarından kredi kullanmıyor.”
Biz de aynı ölçüde sahtekâr olsak, “
Taraf Gazetesi kredi almıyor” deriz.
Çünkü Hürriyet gibi Taraf da gazete olarak hiç kredi kullanmadı.
Taraf’ın kullandığı tek kuruşluk kredi yoktur.
Onların mantığıyla söylersek,
Doğan Grubu’nun aldığı krediler Hürriyet’i ne kadar bağlarsa,
Alkım Yayınevi’nin aldığı krediler de Taraf’ı o kadar bağlar.
Ama biz buna tevessül etmeyiz.
Biz, bu gazeteyi çıkartanların, bu gazete çıktıktan sonra aldığı kredilerin de hesabını vermeye hazırız... Bir yolsuzluk olursa bunun da sorumluluğunu üstlenir, gereğini yaparız.
Kurallarına uygun olarak kredi almak isteriz... Normalde alabilmemiz de lazım...
Ama daha önce de söylediğimiz gibi bizi tam bir kıskacın içine almaya uğraşıyorlar.
Bütün kredi kaynakları kesiliyor.
Dostlarımızı ve düşmanlarımızı rahatlatmak için söyleyelim, bu gazeteyi çıkaranların, bu gazete çıktıktan sonra kamu bankalarından aldıkları kredilerin toplamı sadece 300 bin YTL’dir.
Hepsi o kadar.
Şimdi
Aydın Doğan Bey de, Hürriyet’in sahibi olduktan sonra kamu bankalarından aldığı bütün kredilerin dökümünü halkın önünde açıklayabilir mi?
Biz bütün kredi dökümlerini açıklamaya hazırız.
Hepsini... Birinci sayfadan... Açıkça, mertçe, yüreklice.
Buyurun, karşılıklı açıklayalım.
Yapabilir misiniz?
Şeffaflık ve dürüstlük iyidir.
Siz de bir denemek istemez misiniz?
Şöyle hesapları açıkça ortaya koymak fena mı olur?
TARAF