Tek kelimeyle AYIP

Mustafa Ünal, Meclis'in yeni yasama yılı açılış töreninde yaşanan büyük ayıbı ve ayıbın sorumlularını yazdı.

Tek kelimeyle AYIP

Bugün uzun uzun AB süreci ile yeni Anayasa talebine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün mesajlarını yorumlamak isterdim; ancak Meclis'in açılışına damga vuran bazı tatsız olaylar daha öne çıktı. Yaşananlar, dargınlıkların bir kenara bırakıldığı birlik ve beraberlik duygularının zirveye çıktığı bayramın ruhuna da uygun düşmedi. CHP, Abdullah Gül'den hoşnut olmayabilir, nitekim seçilmesini engellemek için her yola başvurdu, ancak Cumhurbaşkanlığı makamına saygı göstermek zorunda. CHP açısından düşünüldüğünde Ahmet Necdet Sezer'in ardından Abdullah Gül'e alışabilmek pek de kolay değil. Ne olursa olsun, devlet kuran bir partinin, isimleri aşarak makama saygıda kusur etmemesi gerekir. Bu tavır, Baykal liderliğindeki CHP'ye yakışmadı. Bir önceki Cumhurbaşkanı Sezer'e de sağ partiler mesafeli duruyordu, yaptıklarına itiraz ettiler, eleştirdiler; ancak ne Meclis açılışlarında ne de diğer ortamlarda ayağa kalkmamak gibi saygısızlık örneği sergilemediler. En son Meclis'te Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a sert tavrını hatırlıyoruz. Onunki kişiseldi, siyasî hırsından kaynaklanıyordu, 'çırağı' olarak nitelediği Özal'ı kendisinden daha başarılı ve daha yukarıda görmeye tahammül edemiyordu. Baykal ile Gül arasında kişisel husumetten söz edilemez. Aralarında siyasî çizgi farklılığının olduğu gerçek. Abdullah Gül, siyasî kimliği olan ilk tek cumhurbaşkanı değil ki... Darbeci Kenan Evren'i istisna tutarsak 80 sonrası siyasî kimliği renksiz cumhurbaşkanlarına rastlamıyoruz. Sezer mi? Aktif politikanın dışından gelmesine rağmen siyasî çizgisini en çok belli eden ve davranışlarına yansıtan bir isimdi. Görevde kaldığı 7 yıl boyunca sağa ters bakarken ideolojik aşırı sol gruplar ve CHP ile yakınlığını her fırsatta sergilemekten kaçınmadı. CHP, eğer ayağa kalkıp alkışlamak için Sezer gibi kendi çizgisinde bir cumhurbaşkanı arıyorsa boşuna bekliyor. Sezer'e benzeyen bir cumhurbaşkanının bir daha seçilme şansı yok çünkü. Artık cumhurbaşkanlarını vekilleri değil, bizzat milletin kendisi seçecek. Halkın değerleriyle barışık olmayan bir ismin Çankaya'ya tırmanması mümkün değil. CHP, Gül veya onun gibi cumhurbaşkanlarına alışmak zorunda. Meclis'in açılışındaki diğer tatsızlık askerî erkân ve yargı mensuplarına ayrılan bölümlerin boş kalmasıydı. Ankara'da görev yapan yabancı misyon şefleri neredeyse tam kadro davete icabet ederken hemen karşısındaki localar bomboştu. Komutanlar ve yargıyı temsil eden isimler davetli olmasına rağmen açılışa gelmedi. Askerin gelmemesi bir tavrın sonucu. Askerin tepkisi, bölücü terör örgütü ile arasına set çekemeyen DTP'ye... Yine de bunun Meclis'e yansımaması lazımdı. Komutanlar DTP'ye yönelik tepkilerini daha özel yöntemlerle sergileyebilirdi. TSK, kurmay stratejisiyle Meclis'in saygınlığına halel düşürmeyecek bir orta yol bulabilirdi. Askerî erkân açılışın ardından Meclis Başkanı Köksal Toptan'ın verdiği resepsiyona da gelmedi. DTP'den yola çıkarak Meclis'e yansıyan bu tavır, demokrasiyi gölgeledi. Demokratik sistem açısından şık olmadı. Aynı değerlendirme, yargı mensupları için de geçerli. Açılışın bayrama denk gelmesi mazeret olarak görülebilir ama Meclis için çok özel gün anlamına gelen açılışta bulunmaları gerekirdi. Zaman zaman siyaset kurumu ile yargı arasında tartışma yaşansa da yargı temsilcilerinin gelmeyişinin bir tavır olduğunu düşünmüyorum ben. Bayram tatiline bağlanabilir. Cumhurbaşkanlığı makamına saygı göstermemek ve Meclis'e tavır koymak en çok rejimi yaralar. Zayıf düşmüş bir Cumhurbaşkanlığı makamı ve yıpratılmış bir Meclis, sistemin işleyişini olumsuz etkiler. Rejim konusundaki hassasiyetleri bilinen CHP ve askerin bunu düşünmesi gerekirdi. Siyasette yeni dönem tatsızlıklarla başladı. Arkası iyi gelir umarım. MUSTAFA ÜNAL/ZAMAN

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER