Tek yolları kaldı; askeri kışkırtmak

Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül resmen AK Parti'nin cumhurbaşkanı adayı.

Tek yolları kaldı; askeri kışkırtmak

Bundan sonrası Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ait. Parlamento'daki milletvekili dağılımına göre diğer partiler desteklemese bile Sayın Gül 3. turda seçilmiş olacak. Sayın Gül'ün adaylığına şiddetle karşı çıkan bir çevre var. Onların sözcülüğünü de CHP yapıyor. Nitekim CHP yönetiminin bildirisinde, Gül'ün seçilmesi halinde cumhuriyetin temellerinin sarsılacağı ileri sürülerek; "Anayasa Mahkemesi üyelerini, Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini atama ve dolayısıyla hâkimlerin tayin ve terfilerini ve rektörlerin atanması yetkisini eline geçiren cumhuriyet karşıtı bir kişi, rejimin geleceğini tehlikeye atacaktır." denilmektedir. "AK Parti'nin, Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesini, Atatürk ilkelerine bağlı laik demokratik cumhuriyete karşı rövanşa dönüştürdüğü görülmektedir." Daha üç hafta önce halktan yüzde 47 oy almış bir partiye ve onun adayına karşı, millet iradesini hiçe sayan bu yaklaşım bir itiraz olarak kalsaydı, "CHP'nin bilinen gerilim politikası" deyip geçerdik. Ancak, tehlikeli olan CHP öncülüğünde askerin, bir defa daha demokrasiye müdahale etmeye çağırılmasıdır. Asker açıkça tahrik ediliyor. Medyadaki görev adamları, tetikçiler yeniden sefer görev emri almış gibi yazıp konuşmaya başladılar. En kışkırtıcı söylemleri de, "bunlar askerden rövanşı almak için Gül'ü aday gösteriyorlar" iftirasıdır. İftira; çünkü Sayın Başbakan daha ilk gece uzlaştırıcı, kucaklayıcı bir konuşma yaptı. Meclis başkanı aynı anlayışla seçildi. Belki Gül'ün adaylığı için yeniden düşünüldü. Üç haftadır konunun kesinlik kazanmaması, enine boyuna bir istişare yapıldığını gösteriyor. Ağır basan görüş; Gül'ün aday olmaması halinde, AK Parti'nin parçalanabileceği, millet iradesinin hiçe sayılacağı, daha işin başında iktidarın bir güven erozyonuna uğrayacağı şeklinde oldu. Kimsenin seçmenden gelen tepkilerin artmasını görmezden gelip AK Parti'den intihar etmesini beklemeye hakkı olamaz. Gül'ü istemeyenlerin gerekçeleri haksız ve geçersizdir. Geçersizdir; çünkü 'Cumhuriyet mitingleri' adı altında yapılan eylemlerde, bugünkü bütün gerekçeler söylenmiştir. Medyada bu iddiaların, suçlamaların hepsine yer verilmiştir. Ama seçmen bunlara itibar etmemiştir. İddia sahiplerini ciddiye almamıştır, dinlememiştir. Üstelik AK Parti'ye olan teveccüh daha da artmış ve her iki kişiden biri bu partiye oy vermiştir. Haksızdır; çünkü Gül, gösterilmek istendiği gibi bir cumhuriyet karşıtı değildir. Türkiye'de bizim kuşağın neredeyse hepsi geçmişte sertlik yapmıştır. Diyalog, hoşgörü, uzlaşma, herkesin konumuna saygılı olma, şurada 8-10 yıllık bir kabulleniştir. Sayın Başbakan'ın seçim gecesindeki konuşması, esas gelinen noktadır. Sayın Arınç, Avrupa Birliği üyeliği konusundaki samimiyetini kaç defa ifade etti. Sayın Erdoğan'ın da, Sayın Arınç'ın da, Sayın Gül'ün de beş yıldır icraatları, konuştukları ortadadır. Bunları görmezden gelip, daha gerilere gidip arşiv taraması yapmanın ve bugün onları göze batırmanın samimiyetle bir ilgisi olabilir mi? Yapılan düpedüz tahriktir, kışkırtmadır. Türkiye, millet iradesinin 22 Temmuz'daki tecellisi ile bir toplumsal mutabakat ve istikrar içinde demokratikleşme sürecine girdi. Bu defa ayağımıza kurşun sıkmayalım. Kimsenin askerden rövanşı almak düşüncesi yok. Kimsenin Silahlı Kuvvetler'e boyun eğdirme gibi zavallı bir hesabı olamaz. Bu ordu bizim ordumuz, onun zaafa uğraması milletimizin zaafa uğramasıdır. Türkiye yeni ufuklara yürümek istiyor. Çağı okuyarak, demokratikleşerek, kalkınarak ve güçlenerek milletler ailesinin saygın bir üyesi olmak istiyor. Ülkemize yazık etmeyelim... HÜSEYİN GÜLERCE - ZAMAN
<< Önceki Haber Tek yolları kaldı; askeri kışkırtmak Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER