Diyarbakır 6. Ağır
Ceza Mahkemesinde görülen duruşmanın öğleden sonraki oturumunda
tutuklu sanıklar
emekli Albay Cemal Temizöz, Kamil Atağ, Tamer Atağ,
Fırat Altın, Hıdır Altuğ, Adem Yakin ve Kukel Atağ hazır bulundu.
Duruşmada dönemin
Cizre Kaymakamı Şenol Bozacıoğlu,
Cumhuriyet Savcısı
Taner Tabel ve
Merkez Jandarma Karakol Komutanı Ahmet Öznalbant
tanık olarak dinlendi.
Tanık
Cumhuriyet Savcısı Taner Tabel, sanıklardan Temizöz ve Kamil Atağ'ı tanıdığını anlattı.
Tabel, Cizre'de o dönemde özel bir
sorgu ekibinin olup olmadığı konusunda bilgi sahibi olmadığını belirterek, ''Terör bölgesiydi,
adliyeye çok kişi getirilirdi'' dedi.
Cizre'de ''Toros''
marka aracın çok kullanıldığını, ancak
jandarma ve
emniyet mensuplarının böyle bir
araç kullanıp kullanmadığını bilmediğini ifade eden Tabel, ''Terör olayları nedeniyle bazen resmi araçlara
sivil plaka da takılırdı'' diye konuştu.
Mahkeme Başkanı
Menderes Yılmaz, tanık Tabel'e sorgu ekibinde yer aldıkları iddia edilen ''
Yavuz'', ''Tuna'' ve ''Selim hoca'' kod adlı jandarma görevlilerini sordu.
Söz konusu 3 görevliyi hatırladığını anlatan tanık Tabel, ''
Uzman çavuş olan 3 kişiyi hatırlıyorum. Söylediğiniz kod isimlerin onların gerçek isimleri olduğunu biliyordum. Gerçek isimlerini bilmiyorum. O kişilerden sanıklar arasında bulunan yok'' dedi.
Söz alan sanık
Cemal Temizöz, tanık Tabel'e görev yaptığı dönemdeki Cizre'nin durumunu sorarak,
terör örgütü
PKK tarafından Cizre
Hükümet Konağı'na yapılan saldırı esnasında neler yaşadığını anlatmasını istedi.
Adliye lojmanının hükümet konağına çok yakın olduğunu ifade eden tanık Tabel, ''Biz saldırı esnasında ya
kapıcı dairesine inerdik ya da binanın koridorunda uyurduk'' dedi.
-KAYMAKAMA DA MEKTUP GÖNDERİLMİŞ-
Önceki duruşmada tanık olarak dinlenen dönemin Cizre Kaymakamı olan
Antalya Vali Yardımcısı Osman Bulgurlu'ya duruşmada nasıl ifade vermesi gerektiği anlatılan mektubun bir benzerinin, tanık olarak çağrılan dönemin Cizre Kaymakamı olan
Buca Kaymakamı Şenol Bozacıoğlu'na da gönderildiği ortaya çıktı.
Duruşmada tanık olarak dinlenen Bozacıoğlu, müdahil avukatlarının, ''Size de nasıl ifade vermeniz gerektiği yönünde bir
mektup gönderildi mi?'' sorusu üzerine, ''Bana kargo aracılığıyla böyle bir mektup geldi. Sadece giriş kısmını okudum. Bu davadan ve Cizre'den bahsediliyordu. Ciddi bulmadığım için içeriğinin tümünü okumadan yırtıp attım'' dedi.
İddianamede yer alan
cinayet olayları hakkında bilgi sahibi olmadığını ifade eden tanık Bozacıoğlu, ''Aradan yıllar geçtiği için olayları çok detaylı hatırlamak mümkün değil. Benim görev yaptığım dönemde huzur sağlanmıştı. Vatandaşlar gece bile sokağa çıkar hale gelmişti. İlçede bir korku mevcut değildi'' diye konuştu.
Müdahil avukatı
Tahir Elçi,
mahkemeden, tanık Bozacıoğlu'na gönderilen mektubun nereden ve kimler tarafından gönderildiğinin tespit edilmesi için Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazı yazılmasını talep etti.
Bu arada söz alan sanık Temizöz'ün avukatı Ünsal
Aktaş, mektubu bir
komplo olarak değerlendirdiklerini, gerçeğin er ya da geç ortaya çıkacağını söyledi.
-KARAKOL KOMUTANI İFADESİNİN BİR KISMINI KABUL ETMEDİ-
Duruşmada tanık olarak dinlenen dönemin Cizre Merkez Jandarma Karakol Komutanı Ahmet Öznalbant, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı'na verdiği ifadenin bir kısmını kabul etmediğini anlattı.
Savcının kendisiyle yaklaşık 2 saat sohbet ettiğini ve kendisine ''Vereceğin ifadenin çok önemi yok. Her şey ortada. Sadece bilgine başvurmak için çağırdım'' dediğini ileri süren tanık Öznalbant, şöyle dedi:
''Savcılıkta verdiğim ifadenin bir kısmını kabul etmiyorum. Savcı ile detaylı konuştuk. İfademi '
evet, hayır' şeklinde verdim. O da öyle yazdırdı. Okuduktan sonra imzaladım. Ancak daha sonra ifademi, yanlış anlaşılabileceği düşüncesiyle değiştirmek istedim. Kendi el yazımla yazdığım ifademi savcılığa gönderdim. Ben üstlerimden usulsüz bir emir almadım ve vermedim.''
-''İLÇE TAMAMEN TEHLİKELİYDİ''-
Cizre'ye 1992 yılında atandığını belirten tanık Öznalbant, o dönemde jandarmanın ancak kendi güvenliğini sağlayabildiğini anlattı.
Bulundukları binadan dışarı çıkamadıklarını ifade eden Öznalbant, şunları söyledi:
''İlçe tamamen tehlikeliydi. Terör örgütü PKK'nın kurtarılmış bölgesi halindeydi. Dışarı çıkamadığımız için
gözaltı işlemi yapamıyorduk. Temizöz'ün ilçeye atanmasından sonra jandarmada
personel sayısı,
silah ve teçhizat artırıldı. Yeni bir jandarma binası yapıldı. Temizöz vatandaşlarla iyi ilişki kurdu. Bu nedenle geçici köy
korucusu sayısı arttı. Bizim işlerimiz çok yoğundu. Bu nedenle komutanımız Temizöz,
terör örgütüne
yardım yataklık ve haklarında ihbar bulunan kişilerin adli işlemlerini yapmak üzere 3-4 rütbeli personel görevlendirdi. Göz
altına alınan kişilerin ihtiyaçlarını gidermek için de 3-4 er vardı. Bunlar ifade alırdı.''
Tanığın savcılıkta verdiği ifadesini okuyan Mahkeme Başkanı Yılmaz, ''Yavuz'', ''Tuna'' ve ''Selim hoca'' kod adlı jandarma görevlilerini tanıyıp tanımadığını sordu.
''Yavuz'' ve ''Tuna''yı hatırladığını kaydeden tanık Öznalbant, ''Bunlar kod isim kullanırdı. Çünkü terör bölgesinde açık kimlikleri deşifre olursa saldırıya uğramasınlar diye yapılırdı. Kendi aralarında bu ismi kullanırlardı. Ben gerçek isimlerini hatırlamıyorum'' dedi.
Terör örgütü PKK itirafçılarının bölgeyi iyi bildikleri için
karakollarda jandarmaya yardımcı olduklarını ifade eden Öznalbant, bunlardan Fırat Altın'ın Cizreli olduğu için bildiğini, diğerlerini ise hatırlamadığını belirtti.
Bunun üzerine söz alan müdahil avukatlardan
Selçuk Kozağaçlı, mahkeme heyetinden, tanık hakkında ''yalancı tanıklığa'' başvurduğu gerekçesiyle işlem yapılmasını talep etti.
-SANIKLARIN TAHLİYE TALEBİ-
Tanık beyanlarının ardından söz alan sanıklardan Kukel Atağ, mesane kanseri olduğunu, tedavisini sürdürebilmek için
tahliye talebinde bulundu.
Sanık Tamer Atağ da
faili meçhul cinayetlerin faili olmadıklarını belirterek, ''Bu olayı çözmek istiyorsanız o dönem ülkeyi yönetenleri çağırıp yargılayın'' dedi.
Sanık Kamil Atağ ise suçunun korucu ve terör örgütüne karşı savaşmak olduğunu ifade ederek, ''Ben faili meçhulcü değilim. Abdullah
Öcalan Kürdü temsil edemez. Kemal Burkay'ı, Osman Baydemir'i, Leyla Zana'yı
hedef alamaz. Sen canavarsın,
Kürt olamazsın. Seni tanımıyorum. Bu ses Kandil'e de İmralı'ya da gider. Belki okyanustan düğmeye bastılar. Amerikalılar beni ajanlaştırmaya çalıştı, elçileri yanıma geldi onları kovdum. Belki onlar düğmeye bastı'' diye konuştu.
Sanık Adem Yakin de söz konusu davanın Türk hukuk tarihine kara bir leke olarak geçeceğini ileri sürerek, ''Bir hukuk devletinde hukuksuzca yargılanmak çok acı verici.
Faili meçhuller, devletin bir askeriyle çözülemez. Faili meçhulleri çözmek için bir dönemin karanlık sayfalarının sahiplerini bulmalısınız'' dedi.
Sanıklardan Cemal Temizöz ise Cizre'de görev yaptığı dönemde her gün çatışmaların yaşandığını anlatarak, ''Siz bana sinir sisteminiz nasıl dayandı diye sormadınız. Leblebi gibi her yere
mayın döşüyorlardı. Bu davada sivil giyimli görev yapmanın da suç olduğunu gördük. Burada bir şeylerin diyeti olmayalım'' diye konuştu.
Avukatların tahliyeye ilişkin taleplerini dinleyen mahkeme başkanı Yılmaz, dönemin
Şırnak Valisi olan
İzmir Valisi Cahit
Kıraç ile Cizre'de o dönem görev yapan Başkomiser
Muharrem Durmaz'ın önümüzdeki duruşmada tanık olarak dinlenmeleri için hazır edilmelerini istedi.
Mahkeme, ayrıca,
sağlık durumu dikkate alınarak emekli Albay
Arif Doğan ve tutuklu
emniyet müdürü Hanefi Avcı'nın da tanık olarak dinlenilmesi için yazılan müzekkerenin cevabının beklenilmesine de karar verdi.
Sanıkların tutukluluk halinin devamına da karar veren mahkeme heyeti, duruşmayı erteledi.
-İSTENEN CEZALAR-
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 104 sayfalık iddianamede, sanıkların TCK'nın ''Adam öldürmek'', ''Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak'' ve ''Adam öldürmeye azmettirmek'' suçlarından cezalandırılmaları isteniyor.
Sanıklardan Cemal Temizöz'ün dokuz, Kamil Atağ'ın yedi, Tamer Atağ'ın iki, Adem Yakin'in yedi, Hıdır Altuğ'un üç, Fırat Altın'ın altı, Kukel Atağ'ın ise bir kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmaları talep ediliyor.
Sanık Temizöz'ün 1993'te Cizre'de ''Terörle mücadele ediliyor'' görüntüsü altında ''Korucu, itirafçı ve
uzman çavuşlardan bir grup oluşturduğu, grubun süreç içerisinde asli görevinden ayrılarak, terör örgütü PKK'ya yardım ettiğinin değerlendirildiği ya da özel sebeplerden dolayı gözaltına aldıkları kişileri sorguladığı'' ileri sürülen iddianamede, grubun sorgulanan bu kişilerden bir kısmını öldürdüğü iddia ediliyor.