Mehmet Ali
Birand her ne kadar ‘Gözünüzde büyütmeyin’ dese,
Ahmet Hakan bazı tutuklular için ‘kefilim iyi adamdır’ şeklinde
mahkeme heyetine
selam gönderse,
Hürriyet ‘
Ergenekondu’ manşetiyle
davayı küçümsese,
CHP’li
Kemal Kılıçdaroğlu ‘hukuk rezaletidir’ salvosuyla yüklense,
sanık Kemal Alemdaroğlu ‘
tuvalet bile yok’ serzenişinde bulunsa da Ergenekon, yakın karanlık tarihle yüzleşme adına
Türkiye’nin en önemli davalarından biridir.
Devletin çirkin yüzü ve toplumun değişik katmanlarına nüfuz etmiş uzantıları yarın devreye girip davayı sabote etse, arınma süreci
Susurluk gibi karanlığa mahkum olsa,
faili meçhul cinayetler aydınlatılmasa, failleri yakalanan karanlık cinayetlerin arkasındaki gizli güçler ortaya çıkarılmasa, darbeciler ve piyonları
hesap vermese bile hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktır.
Bunu en iyi bilenler ise kuşku yok ki Ergenekon taifesidir.
Ve süreç başladı. Neler yaşayacağız, nelere
tanık olacağız, hep birlikte göreceğiz.
İlk günden edindiğimiz intiba, emsalleriyle karşılaştırdığımızda davanın pek de uzun sürmeyeceğidir. Ama her zaman tartışması bol olacaktır. Sulandırma gayreti içinde olanlar, tuvalete kadar her detayı ‘adil yargılamayı önleyici unsur’ olarak karşımıza çıkaracaktır.
Yargı sisteminin kronikleşmiş tüm sorunları, Ergenekon davasıyla yeniden keşfedilecektir!
Sanki Türkiye’de yargı mekanizması tıkır tıkır işliyor,
adliye salonları 5 yıldızlı otellerin konferans salonlarına benziyor,
soruşturma ve davalar 3 ayda bitiyormuş gibi Ergenekon davasına yüklenenler, eksiklikler üzerinden vurmaya devam edeceklerdir.
Esasa girmek yerine şekil üzerinde başlatılacak tartışmalarla davanın seyrini değiştirme çabalarına hız vereceklerdir.
Maksat, adil yargılama değil etkilemedir.
Jandarma neden yetersizdi?
Aksi olsaydı, ellerindeki
sopalarla
Silivri’de cirit atamazlardı. Toplumdaki genel algılamaya göre; ya Jandarma işin ciddiyetini pek kavrayamadı ya da Ergenekon yandaşlarına müsamaha gösterdi!
İkisi de vahimdir. Açıkçası ben bir yöneticinin hatasını koca bir kuruma yüklemek istemem. O nedenle ‘basiretsizlik’ demekle yetinmek istiyorum.
Bırakın
duruşma salonunu, dışarının hali neydi öyle. Ellerindeki sopalarla hem medyayı hem yargıyı etki altına almak isteyen
terör örgütü yandaşları Silivri’yi nümayiş alanına çevirecek, bir
Allah’ın Jandarması etrafta olmayacak.
Abdullah Öcalan böyle mi yargılandı?
Mudanya’da gazetecilere en fazla 300 metre yaklaşabildiler. Öcalan’ın avukatları bile
taciz edilmedi, edilemedi.
PKK’ya karşı bile gösterilen duyarlılığın, tıpkı onun gibi silahlı
terör örgütü Ergenekon’un üzerine giden medya kuruluşları ve mensuplarından esirgenmesi dikkat çekicidir.
Denebilir ki, Mudanya’da tedbiri
emniyet aldı, burada
jandarma var. Ne fark eder? Silivri kimin sorumluluk alanındaysa gerekli tedbirleri alacaktır, imkanları sınırlıysa ilgili birimlerden
destek isteyecektir.
Beceremiyorsa, kenara çekilecektir.
Bir
emekli paşanın ‘Bazen hakimleri korkutmak için evlerinin önünde
bomba patlatırdık’ sözlerine rahmet okutan yaklaşımlar devam edecekse eğer, asıl
facia o zaman patlar.
Hrant Dink cinayetinde kimi mensuplarının hala hesap veremediği Jandarma, altından kalkamayacağı yeni faturaları üstlenmek durumunda kalır.
Üzülerek belirtmeliyim, Silivri’de Ergenekon’un üzerine giden medya mensuplarının can güvenliği yoktur. Aynı şekilde mahkeme heyetinin de...
Buradan jandarmayı uyarıyorum
Yarın sakın ola ki; ‘Haberimiz yoktu’ demeyin, ‘İnsansız hava araçlarından elde edilen görüntüler Silivri’ye değil
Kandil’e aitti’ bahanesine sığınmayın, ‘
İstihbarat raporları sahtedir’ savunması içinde hiç olmayın.
1-
Hakim, duruşmayı yarına (
Perşembe) erteledi.
Sabah erken saatten dava yeniden başlayacak.
2-Duruşma yeri, Silivri’dir.
3-Silahlı terör örgütü yandaşları gizlice değil ellerinde sopa, bağıra bağıra geliyorlar.
İsterseniz daha fazla istihbarat da verebilirim!
Paşam Silivri’ye de bak
Son sözüm
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Başbuğ’a.
Emin Çölaşan’ın piyasaya yeni çıkan kitabında anlatılanlar doğruysa Emin Bey’e şöyle demişsiniz: ‘Korunuyor musunuz? Korumanız yoksa, biz bu görevi üstleniriz. Siz bu millet için çok şey yaptınız. Sizi korumak bizim görevimiz.’
Başbuğ’un tehdit alan bir gazeteciyi koruma ihtiyacı hissetmesi, çok duyarlı bir yaklaşımdır, vatandaş olarak kutluyorum.
Umut ederim bu duyarlılık, Silivri’ye kadar uzanır.
Bu sevda bitmez
Bu arada Silivri’de katıldığım canlı yayınları sabote etmek için kameraları kuşatan, yüksek sesle bağırarak
küfür ve tehditler savuran, etrafta bir Allah’ın jandarması olmayınca daha da coşan güruhun taşkınlıkları karşısında ‘geçmiş olsun’ dileklerini ileten tüm gönül dostlarına teşekkürü borç biliyorum.
İyi ki sizler varsınız.
Sakın ola karamsarlığa kapılmayın. Ben karamsar değilim. Türkiye bir ‘arınma’ süreci yaşıyor. Elbette sancılı geçecektir.
Unutmayın; Bu can bu bedende oldukça bu sevda burada bitmez.
ŞAMİL TAYYAR-STAR