Kanlı örgütün kampında çekilen ve neredeyse bir albümü dolduran fotoğraflarında, Apo ile birbirine sevgiyle bağlı iki dost modunda olan
Yalçın Küçük, 'Arkasındayım' dediği kitaplarında
teröristbaşını bakın nasıl övmüş... İşte o ifadelerden sadece birkaçı...
KÜÇÜK'TEN TERÖRİSTBAŞINA ÖVGÜ DOLU SÖZLER!
Teröristbaşını bu sözlerle öven ulusalcı ve yasadışı
Ergenekon örgütünün
gönüllü savunucusu Yalçın Küçük'ün, kitaplarında
Atatürk'e ağır
hakaretler ettiği ortaya çıktı.
İşte hakaretin belgeleri...
YALÇIN KÜÇÜK’ÜN EMPERYALİST TÜRKİYE KİTABINDAN
- “
Mustafa Kemal, yirminci yüzyıl Türk politikacıları içinde en temkinlisi ve ufku en dar olanlardan birisidir;...”
syf24
- “
Türkiye’nin yenilikçi psikoza sahip
İstanbul Meclisi’nin kabul ettiği ve Türkiye’ye gelmiş politikacılar içinde en güvensizlerinden biri olan Mustafa Kemal Paşa’nın benimsediği, son derece müphem ve ne anlama geldiği her türlü yoruma açık
Misak-ı Milli ideolojisinden kurtulmasının kolay olmadığını belirtmek istiyorum;...”
syf 38
- “Bütün çalışmalarımda Kemal Paşa’nın
devrimci geçmişi olmayan, oldukça tutucu ve son derece sınırlı ufuklu bir burjuva demokrat olduğunu gösterebilmiş durumdayım.”
Syf 76
- “Kemalizm: Emperyalizmin Dar Ceketi”
syf 91
- “İnsan” Atatürk filmi olmaz. Olursa ya bu bir başkasının filmidir ya da kahramanı sevecen değildir. Eğer bir kimse Mustafa Kemal’i sevecen gösterirse bir başkasının filmini yapmış olur. Mustafa Kemal, çok vesveseli, hep kıstırılmışlık kompleksi içinde yaşayan, sevgisiz bir insandır. Annesini sevmez; Mütarake’de İstanbul’da annesiyle değil Perapalas’ta kalmayı
tercih ediyor. Annesinin cenazesine gitmiyor. Üstelik kendisinin Latife’yi seçtiğini sanmıyorum.
İzmir’in komprador burjuvazisi olan Uşakizadeler,
İsviçre’de okuyup yaşayan kızlarını Mustafa Kemal’e vererek, Kemal’i burjuvaziye
damat alıyorlar. Kemal de hep, “sosyete” kadınlarına yatkınlık sergiliyor.
Sofya’da, Şam’da, İstanbul’da hep zengin ve güzel hanımların salonlarına girmeye çalışıyor. Çeşitli kaynaklar bu alanda çok başarısız kaldığını saptıyor. Yabancı kaynaklar, Kemal’in asker yürüyüşüyle dans ettiğini kaydediyorlar. Sevimli olmaz. Sevgisiz ve acımasızdır.
Maliye Nazır’ı Mehmet Cavit’i astırdığı
akşam bir balo düzenlemeye dikkat ediyor. Mustafa Kemal, geç kalmış ve bu nedenle fazla gelişememiş bir Müthiş İvan veya Sekizinci Henry’dir.İkincisini
Shakespeare yazdı ve birincisini Eisenstein filme aldı. Müthiş İvan, boyarları ve Mustafa Kemal de beraber yola çıktığı, ya da kendisinden önce yola çıkan bütün liderleri temizledi. Atatürk’ü insan olarak canlandırmak, kemalizmi yıkmak anlamına gelmiyor. Yapılabilirse, yapılabileceğini sanmıyorum, geniş kütlelerde biraz daha yaşatabilir; buna katkıda bulunur. Buna ihtiyaç var. Eylülist günlerde, hapishanelerde coplarla Atatürk sevgisi aşılanmak istendi. Olmadı. Şimdi “herkes gibi” bir Atatürk düşünülüyor. Ancak sevgiyi bilmeyen, acımayı bilmeyen, kimseye güvenmeyen, herkesi kendine karşı
komplo hazırlayıcısı olarak gören, bir aydınlamanmacı despot olan Mustafa Kemal’i hiç bir romancı ya da yönetmenin sevimli yapabileceğine ihtimal vermiyorum. En gerçekçi film, Müthiş İvan’ın başarısız bir kopyesi olabilir.”
syf 93- 94
- Kemal Paşa ve arkadaşları çok muhafazakar bir ekiptir.
Ankara’ya yerleşir yerleşmez hem Çerkez Ethem’i partizan kuvvetlerini ve hem de Mustafa Suphi’nin
Ekim Devrimi’ne bağlı görünen savaş esirlerinden oluşan alayını temizlemek istiyor. Bu iki
tasfiyeyi nerede ise aynı hafta ya da aynı ay içinde gerçekleştiriyor ve işte tam bu sırada, ilerleyen Elen kuvvetlerine karşı büyük bir “
zafer” kazanıyor. Bu sözde Birinci
İnönü Zaferi’dir; buna herkes inanıyor ve ben böylesi büyük tesadüfe ya da Tanrı’nın Kemal Paşa ve arkadaşlarına böylesine lütufkarlığına inanmadığım için, inanmıyorum.”
Syf 246 -247
- “Kemalizm yoksullar üzerine bir diktatoryadır.”
Syf 344
- “Kemalizm Türkiye’de misyonunu tamamlamıştır.”
Syf 347
- “Kemal, daha sonraki tarihçilerin yazdığının aksine bir mücadeleci değil, bürokratik manevralarla yükselmeyi seçen, sayısız
Osmanlı subayından birisidir. Hırslı, ancak geçmişi daha sonra yazıldığı kadar parlak değildir. Hep şikayetçi, hep hırçın ve son derece kıskançtır; ...”
syf 454
- Jön Türk döneminde
sivil aydınlar
İngiliz yanlısı ve subaylar ise çok büyük ölçüde
Alman taraftarı olarak görünüyorlar. Kemal, çok
küçük istisnadan birisidir ve ordu içinde İngiliz politikasını temsil ediyor. Bu o kadar öyle ki, Yakup Cemil, idamından önce eğer ikinci Bab-ı Ali baskınını başarabilseydi Harbiye Nazırlığına Mustafa Kemal’i getireceklerini açıklıyor. Basılmakta olan Türkiye Üzerine Tezler dizisinin beşinci kitabında bunları ayrıntılarıyla inceledim; Yakup Cemil’inki İngilizci bir
darbe girişimidir. İttihat ve Terakki karşısında hoşnutsuz, İngiliz yanlısı, mücadele yoluyla değil bürokratik manevralarla yükselmeyi düşünen bir Osmanlı Paşası ile, artık hep yenilmiş bir hanedanın son temsilcisi,
ülkenin kurtuluşunu İngiliz politikasına bağlamakta gören bir Vahdettin’in buluşmaları kaçınılmazdır.
Syf 454
- Kemal,
Samsun’a çıkıncaya kadar önemli bir kimse değildir. İlericilerin pek sevmedikleri bir isim oluyor. Kemalist tarihte de bölük pörçük yazılan
Erzurum ve
Sivas’ta Kemal’e karşı gösterilen muhalefet buradan kaynaklanıyor.
Syf 455
-
Londra bu dönemde, bu bölgede, en büyük
tehlike olarak birbiriyle iç içe saydığı bolşeviklikle ittihatçılığı görüyor. Kemal Paşa bunlara karşı bir misyonla ve gayet açık olarak Büyük Britanya işgal kuvvetlerinden vize alarak gidiyor.
Syf 456
- Örnek olsun, İngilizler’in kendilerine karşı direnen Altıncı
Ordu Kumandanı Ali İnsan Sabis’i görevden alarak yerine Mustafa Kemal’i atamak istedikleri belgelerle kesindir.Pek çok seçkin insanın mandacı oldukları kesindir. Resmi tarihin yazdıklarının aksine Sivas Kongresinin oybirliği ile; Mustafa Kemal’in de oyuyla,
Amerikan mandasını isteme kararı aldığı da kesindir. Demek oluyor, bir başka ülkenin politikasını kurtarıcı saymak o dönemde pek yaygın görünüyor.
Syf 456
- Türkiye
Tarihinin İki Büyük Yalanı, “Yalan” sözcüğünden daha çok, “tahrifat” veya “falsifikasyon” sözcüklerini kullanmayı tercih ediyorum. ...tahrifatın bir siyasal gereklilik olduğunu anlatmaya çalışıyorum; Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları,
modern Türkiye tarihinin falsifikasyonuna(yalan, tahrifat) mahkumdular. İktidarı ellerine alınca bunu gerçekleştirdiler; mahkumiyetlerinin çeşitli nedenleri var. Ben birine değinmek istiyorum;
Kurtuluş Savaşı’na sonradan katıldılar ve çöken düzene yakındılar. Sonradan geldiler, kendilerinden önce gelenleri ve daha da önemlisi, Kemal Paşa-İsmet Paşa- Fevzi Paşa Triumvirası, başlamış olan kurtuluş ve
bağımsızlık hareketine göre daha tutucu olduğu için, daha radikal olanları tasfiye etmek zorunluluğu duydular. Üç
paşa, hem liderlikleri açısından ve hem de çok daha tutucu dünya görüşleri nedeniyle Çerkez’i tasfiye etmek gereğini duyuyorlar. Tasfiye bir provakasyonla başlıyor ve tarihin sürekli çarpıtılmasıyla sürüyor;...
syf 458
- Çerkez Ethem’in
Yunan kuvvetleriyle birleştiği iddiası, bugün resmi tarihin parçasıdır, büyük bir tarih falsifikasyonudur(yalan, tahrifat). ...Çerkez ile ilgili falsifikasyon(yalan, tahrifat), “Birinci İnönü Zaferi” ile devam etmek durumundadır. Çünkü o sırada Çerkez bir güçtür:
Anadolu insanı ve köylüsü ise bir
Kurtuluş Savaşı için inançsız ve kaçkın görünüyor.
İstiklal Mahkemeleri’nin cepheden kaçan köylüleri yargılayıp idam etmek için kurulmuş olduğunu hatırlatmak gereğini duyuyorum; inançsız sürülerle kurtuluş olmaz, bunlara moral vermek gerekiyor. ...Triumvira, hem Çerkez’i ve hem de aynı tarihte,
yardım yerine
Moskova’dan gelen Mustafa Suphi ve arkadaşlarını tasfiye ediyor. Böyle bir zamanda Triumvira’nın bir “zafer” ihtyacı var. Bu sırada bir “zafer” gerekiyor; bu sırada ve işte tam bu sırada “Birinci İnönü Zaferi” ortaya çıkıyor. Ben tesadüfe inanmayan bir fizikçi türünden düşünerek, bunun imkansızlığını güçlü bir hipotez yaptım ve daha sonra da Birinci İnönü Zaferi’nin olmadığını kanıtladım. Çerkez tasfiye edilince, Suphi ortadan kaldırılınca “makus talih” yenilmesi gerekiyor ve Osmanlı Harbiye Nazırı ve Mustafa Kemal ve arkadaşları için idam kararı imzalamış olan Fevzi Paşa, “mareşal” yapılıyor. Tahrifat daha sonraki yıllarda sürdürülüyor. Tarihlerde “ikinci” diye geçen çatışma, biraz daha savaşa benziyor.
Syf 459 – 460
- Türkiye tarihinin ikinci büyük falsifikasyonu(yalan, tahrifat), öyle sanıyorum, Kemal Paşa’ın kimliği ve kişiliğidir. Kemal Paşa, Kazım Paşa’nın Kurtuluş’a katılma yönündeki ısrarlarına, ancak Sadrazam Damat Ferit Paşa’dan görev kağıdı alarak,
Sultan Vahdettin’in kutsamalarını kabul ederek, çok büyük ihtimalle Damat vasıtasıyla İngilizlerin onayı sağlanarak katılıyor. Bu tarihe kadar Türkiye ordusunda sıradan subaylardan birisidir; başarısızlıkları, başarılarından çok çok fazladır. Sevgisiz, geçimsiz, hiç bir
özgürlük ve ihtilal hareketine girmemiş, kendisine son derece güvensiz ve hatta sıkıştırılmışlık kompleksi olan bir kimsedir. Kemal’de, orduya katıldığı günden itibaren, herkesin kendi aleyhinde olduğu, herkesin kendisinin önüne geçtiği bir kompleks halindedir; böyle bir kişilikle kurtuluş hareketinin lideri ve cumhuriyetin başkanı oluyor. Anadolu ihtilali, derinliğiyle oransız ölçüde kırıcıdır. Bunda Kemal Paşa’nın güvensizliği ve kıstırılmışlık duygusunun rolünün büyük olduğunu sanıyorum. Bu kadar değil, geçmişi politik açıdan boş ve geçmişinde başarıdan çok başarısızlık olan bir kimse, bir ihtilal lideri olursa ve iktidarda kalırsa, tarihi, geçmişini güzelleştirecek biçimde yazmak ve yazdırmak durumundadır. Böyle bir durum, Türkiye tarihinin toptan falsifikasyonuna(yalan, tahrifat) yol açıyor.
Syf 460
-
Çanakkale Boğazı ile ilgili bölümle Kemal Bey’in hiçbir ilgisi olamaz. Bugün “Zafer” olarak kutlanan budur ve bu,
deniz savaşıdır,
mayın hareketidir ve girişteki tepelerden top ateşidir; Kemal Bey, çok daha kuzeyde bir ihtiyat tümeninin başında bulunuyor.
Syf 460-461
YALÇIN KÜÇÜK’ÜN BİR DİKİNE ÜLKE KİTABINDAN
- “Kemal Paşa, dar ufuklu bir Osmanlı paşasıdır ve Kemalizm ise, Türklerin tarihinde, sanıldığından daha kısa bir kesit oluyor. Oluşurken yenilenme gereği ile karşı karşıya geliyor; Kemalizm,
Kürtler’e karşı büyük bir türkifikasyon döneminde, otuzlu yıllarda yenileniyor. Kemalizmin bu yenilenmesi, TKP kadrolarıyla gerçekleşiyor.”
Syf 72
- “Türkiye Üzerine Tezler dizisinin ikinci kitabında Birinci İnönü “Zaferi” diye bir başarının ve buna dayanaklık edebilecek bir savaşın olmadığını ortaya attım ve kanıtlamış kabul ediliyor.”
Syf 93
- “Kemal Paşa ve arkadaşları çok muhafazakar bir ekiptir. Ankara’ya yerleşir yerleşmez hem Çerkez Ethem’in partizan kuvvetlerini ve hem de Mustafa Suphi’nin Ekim Devrimi’ne bağlı görünen savaş esirlerinden oluşan alayını temizlemek istiyor. Bu iki tasfiyeyi nerede ise aynı hafta ya da aynı ay içinde gerçekleştiriyor ve işte tam da bu sırada, ilerleyen Elen kuvvetlerine karşı büyük bir “zafer” kazanıyor. Bu, sözde Birinci İnönü Zaferi’dir, buna herkes inanıyor ve ben böylesi büyük bir tesadüfe ya da Tanrı’nın Kemal Paşa ve arkadaşlarına böylesine lütufkarlığına inanmadığım için, inanmıyorum.”
Syf 94
- “ ‘Biz’ dalga geçmiyoruz. ‘Biz’ gücenmiyoruz. Gücendirmemek için de elimizden geleni yapıyoruz. ‘Biz’, ‘Kemalist cumhuriyet bitmiştir’ diyoruz. Hepsi bu kadar. Bu
Bizans çocuklarına, bu düşünce dünyasının kabızlarına, bu fikir işportacılarına bir son hatırlatmam var: Apo Kardeşimin, (Abdullah
Öcalan’ın) “Türkiye Devrimi Üzerine” çalışmasının içinde yer alan bir bölüm, “
Cumhuriyetten İkinci Cumhuriyete” başlığını taşıyor.
Mart 1992 tarihlidir ve yeter mi?
Syf 143
- “Ne Mutlu Kürdüm Diyene” başlığını, önce bunun için yazdım. Sonra, bizim, “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözümüzün anlamsızlığını göstermek için ön plana çıkardım.
Syf 236
- Sivas Kongresi, oy birliği ile, Mustafa Kemal dahil, İsmet İnönü hariç, çünkü İsmet işi sağlam görünceye kadar taraflara gelmedi,
Amerikan Mandası’nı talep etme kararı aldı. Sivas Kongresi mandacıdır. Türkiye Üzerine Tezler dizisinin beşinci kitabında, Amerikan belgeleri, mektuplar, bulduğum diğer tüm kayıtlar var. Mandacıdır. Bağımsızlıkçı değildir. Peki mandacılık nedir? Yeni kuşaklar bilmeyebilir; ‘manda’yla karıştırabilir. Fransızca vekalet demektir; Sivas’ta Mustafa Kemal dahil kurtuluşun vekaletini Amerika’ya verme kararı alıyorlar. Kutlu olsun!
Syf 281 -282
- “...yakın bir zamanda, Ermeniler’e karşı, “Osmanlı arşivlerini açıyorum” propagandası başlatıldı; o zaman da Osmanlı arşivlerinin kapalı olmadığını ileri sürdüm. Kapalı, olan
Cumhurbaşkanlığı arşivleridir. Mustafa Kemal,
Çankaya arşivlerini kapatmıştır. Çankaya arşivleri açıldığı zaman, kişilik olarak, bambaşka ve benim özellikle “Türkiye Üzerine Tezler” dizisinin beşinci kitabındakine benzer bir Mustafa Kemal’in ortaya çıkacağına inanıyorum: Kendine güveni olmayan, kıstırılmışlık kompleksi içinde, kuvvetlinin önünde başını eğen, hep bir koalisyondan diğerine kayan, gücünden emin olduğu zaman eski ortaklarına son derece acımasız bir Mustafa Kemal çıkacaktır. Bundan kuşku duymuyorum.”
Syf 389
İLGİLİ HABERLER: YALÇIN KÜÇÜK'TEN ULU ÖNDER ATATÜRK'E AĞIR HAKARETLER
İŞTE APO'NUN SEVGİLİ DOSTU YALÇIN KÜÇÜK