Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan önceki gün katıldığı toplu açılış töreninde
PKK'nın lider kadrosunun lüks içinde safa sürdüğüne vurgu yapmış,
örgütten kaçan çocuk yaştaki kız ve erkeklerin yakalanıp
infaz edildiğini, cesetlerinin dahi
ailelerine teslim edilmediğini belirtmişti.
Milli
İstihbarat Teşkilatı (
MİT) ve Emniyet İstihbaratı'nın takibe aldığı
teröristler arasında geçen görüşmeler Başbakan Erdoğan'ın haklılığını ortaya koydu.
Yıllarca terör faaliyeti sürdürdükten sonra PKK tarafından
Avrupa'ya gönderilen örgüt elemanlarının
itiraflarla dolu örgütsel yazışmalarını bugün Akit gazetesi yayımladı. Takip edildiklerinden habersizce yazışan örgüt üyeleri sözde lider kadrosunun bir çok teröristi
akıl almaz yöntemlerle öldürdüğünü itiraf ediyor. Yazışmalarda kimi sorumlunun kendisine pahalı
marka sigara aldırıp özel yemekler yaptırdığı, çocuk yaştaki kişilerin gözlerine ve çeşitli yerlerine erimiş
naylon döktürüp öldürdüğü belirtiliyor.
İÇ HESAPLAŞMA KORKUNÇ
Akit'in ele geçirdiği yazışmalarda 1990/2000 yılları arasında Güneydoğu'da terör faaliyetinde bulunup daha sonra PKK'nın Avrupa yapılanması tarafından bir şekilde
Fransa ve Almanya'ya kaçırılan Serhat, Paneyer, Delil,
Dersim, Durgan, Bawer, Dara Botan ve Sedat kod adlı
terör örgütü mensuplarının kendi aralarında yaptıkları görüşmelerde birbirlerine girdikleri, bir kısmının vican azabı duyarak yapılan insanlık dışı muameleleri itiraf ettikleri görülüyor. 2009 yılında yapılan yazışmada iç hesaplaşmada öldürülen PKK'nın üst düzey sorumlularından Dr. Baran kod adlı teröristle ilgili çarpıcı bilgiler yer alıyor.
AİLESİ DAĞA KALDIRILIP İNFAZ EDİLMİŞ
Sözde
bölge komutanı Müslüm Durgun'u eleştiren Serhat isimli örgüt üyesi 20 Temmuz 2009'da örgütten kaçanların geri gelmesi için ailelerinin dağa kaldırıldığını ve infaz edildiğini belirtiyor. Müslüm Durgun'u savunan örgüt üyelerine şahit olduğu
vahşeti anlatan Serhat "Öldürülen kaybedilen insanların kim olduklarından ziyade bizzat
tanık olduğum olaylar var. Doktordan (Müslüm Durgun) kaçan birisinin aile fertleri zorla dağa kaldırılmış ve kaçan kişinin eğer ailesini tekrar görmek istiyorsa geri gelmesi çağrısında bulunulmuştu ve o insan geri gelmişti, onun infaz edilmesi. Ercan
arkadaşın katli. 93 kışında bu arkadaş kışı geçirmek için
Erzincan tarafına gidiyor, şehit veya yaralı vermeden sağlam bir şekilde karargaha döndüklerinde sırf bu sebepten dolayı uygulamaya alınıyor (doktorun bizzat benim yanımda ona yaptığı küfürleri ve hakaretleri dağ olsa kaldıramazdı) ve uygulamadayken öldürülüyorlar" diye konuşuyor.
NAYLON DAMLATMAK İÇİN HAZIRLIK
Kendileri sigara bulamazken Durgun'un Parliement marka sigara içip kendisine özel yemek yaptırdığını belirten Serhat, şahit olduğu bir infazdan şöyle bahsediyor:
"Birde o döve döve öldürülen arkadaşın olayına gelince. Amed gücünün bölgeye gelişinin ilk günüydü. Ben görevim sonrası yorgun olduğumdan dolayı uykudaydım, öğle v
akitleriydi, doktora fazla uzakta değildim, çığlıklar duydum ve uyandım, doktorun yanına doğru gittiğimde doktor bir yandan Parlement sigarasını içerken, diğer yandan Reyhan adındaki bayan ona özel hazırladığı yemekten yerken konuşuyordu; 'Anlasın alçak konuşmak neymiş, kendine gelsin, onu uyardım' derken o işkencede olan arkadaşın feryatları yeri göğü inletiyordu. Midem bulandı, bu patavatsız ve duygusuz insandan; ayrıldım yanlarından, çaktırmadan sesin geldiği yana gittim, birisi beni durdurdu, 'Nereye gidiyorsun, bu bölgeye girmek
yasak derken' onu az da olsa görebildim, ağaca bağlanmış, bir yandan sopalarla dövülürken, birisi de naylon damlatmak için
hazırlık yapıyordu, onu ilk ve son görüşüm oldu. Ben artık kendimi bu kadar katilin içinde ne arıyorum diye sorgulamaya başlamıştım."
"TAŞ ALTINDA KAFALARI GÖZÜKEN İKİ GERİLLA CENAZESİ"
İnfaz edilen terör örgütü üyelerinin ailelerine teslim edilmek yerine taş
toprak atılarak gizlendiğini ifade eden Serhat "Son olarak Ali Boğazı'nda bir gün bir gurup arkadaşla uçaksavarın mermilerini getirmeye gittiğimizde birbirinden fazla uzakta olmayan taş altında kafaları gözüken iki gerilla cenazesi cinayetlerden biriydi" diyor.
AĞZINDAN SALYALAR AKIYORDU
İnternet ortamında irtibat kuran örgüt üyelerinden Sedat Penaber ise Serhat'ın yazdıklarına katıldığını belirterek, "Sevgili Serhat unutmadan yazayım da, hatırlarsın sen hani okul yakmalar olmuştu. Durmadan boş veya dolu okullar yakılır buna
eylem denirdi, bu tarz maskaralıkları yapan nedense hep aynı gerillalardan oluşan bir gurup vardı,
Mardin veya Batmanlı birisi vardı iste o şahısın saflardan ayrılan bir arkadasın aile fertlerini ve o arkadaşın kız kardeşlerini öldürdükleri bir cinayetten sonra Ali Boğazı'na çok yakınındaki bir noktaya döndüklerinde o gerillanın
pembe bir bayan
spor ayakkabısını giymeye çalışırken ağzından akan salyaları görseydin,
yemin ederim silahını ona doğrultacak kadar ondan nefret ederdin. Selamlar saygılar" şeklinde konuşuyor.
8 YAŞINDA ÇOCUĞA İŞKENCE
İkilinin yaşananlara ilişkin konuşmasına katılan Delil kodlu örgüt üyesinin anlattıkları ise vahşetin kelimelere nasıl dökülebildiğini ortaya koyuyor.
İkili arasında geçen görüşmeden 9 gün sonra 29 Temmuz 2009'da Delil kodlu teröristin yazdığı
cevap yazısında şöyle deniliyor:
"Şimdi size bir şey sormak isterim, parti tarihinde NAYLONCU AZİME diye bilinen biri vardır, estirdiği vahşet ve barbarlık bile demek onun yaptıklarını çok hafif bırakır. Savaşçı cumanın katli, portatif Ayten'in ölümü, hogirin kursuna dizilmesi, benimle beraber soruşturmaya alınan yoldaşımın göğsüne 'Ş' harfinin naylon damlatılarak yakılmasına, Zilan arkadasın gözlerine naylon damlatarak kör edilip kurşuna dizilmesine, ki bu insan 14 yaşındaydı. Deli Ali diye bilinen Şırnaklı arkadasın tırnaklarını çektirip üzerine tuz serip naylon yakarak pansuman yapmasına, acıya dayanamayıp bayılıp kafasına kursun sıkmasına, 8 yaşındaki Ferhat arkadasın işkence ile dize getirme diye adlandırdığı vahşiliği mi yazayım?
Neresinden başlayayım bunun yaptıklarından, Allah'ın hangi kulu bunları yapan birine saygılı olur, bunları yapan birine insan bile denmezken
Kahraman diye ilan eden sahtekarlara nasıl susayım ben, bu arkadaşlarımın arkadaşıyım, onlar bugün yok ama onlara yapılanları da bırakın anlatalım. İnsanlık bilsin duysun. Dara Botan siz bu yapılanları hiç görmediniz mi, neden bunları yazmıyorsunuz."