Bütün terörist eylemlerde olduğu gibi yine aynı maksat güdülüyor: Halkı korkutmak, öfkeye sevk etmek, umutsuzluğa itmek. Sağ olsun, bizdeki yayıncılık anlayışı (özellikle TV'lerde sürdürülen canlı yayın telaşı) bu maksada hizmet edecek kadar tez canlı, heyecanlı ve telaşlı. Oysa bu tür durumlarda çok daha sakin, makul, stratejik davranmak gerekiyor. Öncelikle belirtmek gerekir ki; olayın sıcaklığı devam ederken yapılan açıklamalar, hadisenin şekillenmesine de katkı sağlıyor. Mesela Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'ın, "Bu, organize bir terör örgütünün patlamasıdır. Örgütün arkasındaki kurumlara bakmamız lazım." sözleri önemli ve düşündürücüdür. Ancak, "Bunu her büyük şehirde bekleyebilirsiniz." cümlesini anlamak hiç de kolay gözükmüyor. Devlet adamlarından ilk defa böyle bir cümle duyuyorum. Zira, terör örgütlerinin esas istediği, korku havası yaymaktır. O yüzden resmî yetkililer, bu korkuyu dağıtıcı beyanat vermelidirler. Tabii ki Genelkurmay Başkanı uyarı yapabilir; ancak yukarıdaki cümlenin muhatapları güvenlikle ilgili birimlerdir, kamuoyu değil. Halka "teröristler her büyük şehirde eylem yapacak" nevinden mesaj vermek, sadece endişeyi artırır. Burada en edilgen durumda olan (yani teröre karşı tedbir alma ihtimali en düşük olan) kitle vatandaşımızdır. Eylemi gerçekleştirenin tespit edilmesi büyük bir başarı. Ayrıca örgüt bağlantısı da araştırılmalıdır. Ancak asıl üzerinde düşünülmesi gereken konu, terör saldırısının gerçek hedefi üzerine olmalıdır. Niçin? Hele bu eylemler için "arkası gelebilir" türünden açıklamaları düşününce bir kez daha sormak şart oluyor: Niçin? Mesela bu vahşi eylemi PKK yapıyorsa bundan kazancı nedir? Somut bir şekilde "PKK'nın bu eylemlerden kazancı şudur" demek pek kolay gözükmüyor. Bu tür eylemlere duyulan öfkeyle Kuzey Irak'a operasyon yapılmasının faydası da olmaz. Zira bölgedeki genel hareketlenme hem askerî operasyonu çok zor bir noktaya sıkıştırıyor hem de Türkiye'den çok İran'ın işine yarayacak yeni bir tabloda yeni bir cephenin açılmasına neden oluyor. Kaldı ki terörist eylem sınır dışında değil, başkentte yapılıyor. Böyle hain bir saldırıdan yola çıkıp sınır ötesi harekat yapmak, uluslararası camiayı ikna etmekten de uzaktır. Üstelik defalarca yapılan sınır ötesi harekattan hiçbir somut sonuç da alınamamıştır. Akla gelen en çarpıcı ihtimal, iç siyasetin dengeleriyle oynamak üzere planlar yapıldığına dair endişelerdir. Genel seçime iki ay kala bir anda başkentte gerçekleştirilen bombalı eylemin (devamı gelecekse 'eylemlerin') tek hedefi olabilir: Seçimi ve seçim sonucunu etkilemek. Art arda yapılması muhtemel terörist eylemlerin asıl maksadı, seçimlerin tehir edilmesi olabilir, bu bir. İkincisi, seçime gidilse bile hükümeti büyük şehirlerdeki eylemleri önlemekten âciz halde göstermek hedefleniyor olabilir. Ayrıca son dönemde derin mahfillerde mühendisliği yapılan yapıda "yükselen milliyetçilik" jargonunun güçlendirilmesi (!) gerekiyor. Patlayan her bomba, Türk-Kürt kavgasının derinleştirilmesine de sebep olacaktır. En kötüsü de şudur: AB yolunda büyük adımlar atan Türkiye'nin demokratik kazanımlarını askıya almak için istikrarsızlık ve anarşi ortamı oluşturarak olağanüstü bir atmosfer hedefleniyor olabilir... Kim neyi planlarsa planlasın bu ülkenin insanı her şeyi hayretle ve ibretle takip ediyor. Durduk yerde bir anda başlatılan terörist eylemleri "bu işin içinde başka işler var" kuşkusuyla gözetim altında tutuyor. Bu saatten sonra kapalı kapılar arkasında yazılan hiçbir senaryo inandırıcı değildir; herkes bu gerçeği fark etmek zorundadır... EKREM DUMANLI- ZAMAN GAZETESİ