Tetikçinin şifresi

Plaza medyası bir kez daha fena halde çuvallamanın telaşında. Hadi kuruldukları plazalardan, meşin koltuklardan, kırmızı halılı odalardan, fiziksel konforlarının bozulmasından fena halde rahatsız oldu

Tetikçinin şifresi

Ancak bu zihinsel konforu anlamak mümkün değil. Açılan ilk çukura, kurulan ilk tuzağa, kurgulanan en kolay kapana kısılmalarını boş verip hırçın bir dille, saldırgan bir üslupla kendilerini haklı çıkarmalarına ne demeli? Birilerini hedef göstermekle suçlayanların mel’un saldırının ilk dakikasından itibaren itidali unutup bilinçaltlarındaki öfkeyi ortalığa boca etmelerini yüzlerine vurunca hırçınlaşıp, klasik aşağılama moduna giriveriyorlar. Hoşlarına gitmeyen şeyleri yazanları, canlarını sıkan gerçekleri gözlerine sokanları, ‘gerici, yobaz, tarikatçı’lıkla suçlayanlara, başka birileri kalkıp aynı mantıkla Aydın Doğan yerine ‘Andıç Doğan’ diye yafta yapıştırsa hoşlarına gider mi? Andıççı medya ve yazarları, yönetmenleri şunu idrak etmemek için direnmektedir: Yaşanan olayların en kolay ve kurgucuların okunmasını istediği metinleri/mesajları değil, olayın bütününü görmek gerekiyor. Saldırı sonrası yapılan hoyrat ve klişe yayıncılık başta siyasiler olmak üzere, toplumun kahir ekseriyetini azgın bir azınlığın hedefi haline getirdi bile. Bakınız dün İstanbul’da yaşanan olaya. Yaşlı bir teyze, meslektaşı olan örtülü bir avukata saldırıyor ve bu ülkeden kovmaya kalkışıyor. Bugün 19 Mayıs önemli bir olayın yıldönümü... Yaşasaydılar kanıyla, canıyla yaptığı bu ülkenin kurtuluşu için mücadele veren insanları da ‘Arabistan’a gönderecek’ yayınlar yapacaklardı belki! Önceki gün Ankara’da yaşanan olaylara bakınız. Kimdir bunun sorumlusu? Bakanlara, milletvekillerine yapılan tacizin, saldırının hesabını kim verecek? Bir meczup ortaya çıksa ve yine lanetlenecek bir saldırı gerçekleştirse Andıç medyası nasıl hesap verecek? İşte tetikleme yapıldı ve bulanıksuseverler çıktı meydana. Kimi ‘asın bunları’ diye bir kesimi parmakla gösteriyor, kimi ‘kovun gitsin’ diyor. Bir başkası ‘örtüyle sokağa bile çıkamasınlar’ diyebilecek kadar kaybediyor kendisini. Bir bilinçaltının apaçık dışa vurumu bu. Dün vizyona giren DaVinci Şifresi filmi bile yetersiz kalıyor bu karmaşık ve kirli oyunu benzetebilmek için. Tek fark, film ve romandaki derin ve ince zekanın yerini ‘Türk tipi kurgu’ almış. Ama zokayı yutan yine yutuyor elbette... Şu birkaç gün içinde yaşanan gelişmelere bakınız. Bir saldırgan var ortalıkta. Ermeni Konferansı’na karşı yapılan mitingde, Kadıköy Camii olayında bile hep ortalıkta. Üstelik kamera kayıtlarına göre, olayı provoke ettikten sonra emniyet birimleri olay mahalline geldiği anda usulca aradan sıvışıyor. Üzerinde Vakit gazetesinin üç ay önceki manşetinin kupürü. Evine polislerin geleceğini bildiğinden olsa gerek, ona göre kurgulanmış bir ortam. Masada Cumhuriyet gazetesi, sağa sola algılanmasını istediği eşyalar serpiştirilmiş. ‘Kaç aydır kira ödemeyen biri 7 milyarlık silahı, arabayı nasıl almış?’ sorusu havada sallanıyor! Silahı binaya nasıl soktuğu kısmını polis çözecek. Ancak ben meraktayım, saldırıyı gerçekleştirdikten sonra koridorda ve kapıda neden ateş etti? ‘Buradayım gelin yakalayın’ mı demek istedi? Andıç medyası kurulan tuzağın ilk halkasına kıstırdı zihnini. Çıkmaya da pek niyetleri yok. Manzara bu kadar net iken, hâlâ eski huylarını sürdürmeye devam ediyor. Şüphesiz umut kırıcı bir aldanış ve ideoloji sarhoşluğu bu. Dan Brown, DaVinci Şifresi’ni yazarken nasıl bir mantık yürüttü, zihnini ne tetikledi bilmiyorum; ama bu ülkede her on yılda bir ‘10 DaVinci Şifresi gücünde’ entrikalar, olaylar yaşanıyor. Bunu çözemeyecek kadar felç olmuş zihinler. Biyolojik ve zihinsel konfor fetişizmi. Toplumu ikiye bölüp, laiklik konusunda hassas olan kesimi dindar kesimin üzerine salmayı da ‘rejimi koruma’ olarak algılayabilecek kadar da yanılgı içindeler. Allah’tanki bu ülkenin emniyeti, istihbaratı samimi... Olayın üzerine ciddiyetle gidildi ve hızla çözülüyor. Yoksa bu Andıççı medya bir on yıl daha psikolojik baskı unsuru olarak kullanırdı bu tür mel’unca provokatif saldırıları. Çok şey istemiyoruz kardeşim: Allah aşkına bu ülkeyi Leonardo’nun eskizi formundan çıkarın yeter artık! M.Nedim Hazar / Zaman
<< Önceki Haber Tetikçinin şifresi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER