Üç günde birbiriyle çelişkili açıklamalar yapan Taner Kurucan Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk'e konuştu. Saygı Öztürk'ün iddiasına göre, Taner Kurucan telefonda, "Başbakan bana tokat attı. Korumalar dövdü. Ailemi korumak adına, onların başlarına bir şey gelmemesi için farklı konuştum." dedi.
MARKETTEKİ O ANLARI ANLATTI
Başbakan tarafından markette tokatlandığı öne sürülen Taner Kurucan, üç günde birbiriyle çelişkili üç açıklama yaptı. Önce “Başbakan istem dışı hareketle bana tokat vurdu” dedi. Sonra “Tokat mahiyetinde bir dokunuş oldu” dedi. Son açıklamasında ise “Vurmadı, korumalardan beni korudu” dedi. İşte gazetecilik bu yüzden zor. Kişi bir öyle, bir böyle konuşursa ne yapsın gazeteci?
Taner Kurucan‘ın ailesi Manisa’da yaşıyor. Babası, şeker hastalığı nedeniyle şu günlerde hastanede yatıyor. Kurucan, Soma Kömür İşletmesi’ne bağlı Işıklar Kömür Ocağı’nın yer üstündeki kömür ayıklama tesisinde 4 yıldır görevli… Üç kardeşinden biri ecza deposunda, diğeri eczanede çalışıyor, diğeri ise işsiz.
Dün Taner‘e telefonla ulaştım. Üç günde birbiriyle çelişen açıklamaların nedenini sordum. Onun da canı sıkılmış. Çevresinden niçin böyle farklı konuştuğu konusunda eleştiriler gelmiş. “Ne olursa olsun gerçeği söyleyeceğini” ifade etti. Ona göre gerçek durum şöyle:
“Başbakan bana tokat attı. Korumalar dövdü. Ailemi korumak adına, onların başlarına bir şey gelmemesi için farklı konuştum.”
O zaman siz daha da şaşırıyorsunuz. Çünkü şu an söylediklerini, yarın “Hayır ben böyle söylemedim” diyebileceğini düşünüyorsunuz. Hele sık sık “Kayıt yapıyor musunuz?” diye sorması da hayli ilginçti. Olay öncesini anlatıyor. Belediye önünden yuhalama seslerinin geldiğini, o an belediyenin protesto edildiğini sandığını belirtiyor. Madenci arkadaşlarının ölümünün kendisini çok etkilediğini kaydediyor. O gün soda almak için markete gittiğini belirtiyor. Devam ediyor anlatmaya:
"MAALESEF İLK TOKAT BAŞBAKANDAN...
“Marketin önüne çıkınca öfkeli bir kalabalık vardı. Kapının içinde hızlı içeriye giriş oldu. Benim niyetim oradan uzaklaşmaktı. Gösterici değildim. Kalabalıkta iteklendim. Başbakan’la karşı karşıya gelmemle birlikte herkes üzerime yumuldu.
Olan oldu. Bana ilk tokadı vuran maalesef Başbakan oldu. Evet, ben o tokadı yedim. Korumalar da darp ettiler. Sporcu olduğum için daha fazla darbe almamak için kendimi kilitledim. Darbe esnasında kimin ne dediğini hatırlamıyorum bile. Amacım dövüşmek değil, kendimi korumaya çalışmaktı. Bir an boşluk bulunca kaçmaya başladım. Kaçmasam daha kötü şeyler olacaktı. Kaçarken telefonumu düşürdüm, daha sonra gidip kasiyerden telefonumu aldım.
Açıkçası meydana gelen olaydan sonra korktum. Geleceğinizi, ailenizi, kardeşlerinizi düşünmek zorundasınız. Onların başına bir şey gelmesini istemiyorsunuz. Açıkçası kendimi onlar için feda ettim. Ben sözlerimi değiştirmem için kimseden para-pul almadım. Kendim ya da ailem adına kimseden maddi bir talepte bulunmadım. Yaşadığım olay beni o kadar etkiledi ki, o günden sonra işyerine gitmedim. 4 yıldır çalıştığım yere artık gitmek de istemiyorum.
"AKP'LİLER BANA DEDİ Kİ..."
İnsanların suratıma tüküreceği aklımdan geçiyor. Soma’dan Manisa’ya geldiğimde bazıları beni ‘Başbakana küfretmişsin’ diye eleştirdi. İsim vermeyeceğim ama Manisa’da AKP’li bazı kişiler, bana ‘Başbakan malzeme yapılmak isteniyor, Türkiye zor günler geçiriyor. Bu konuda en azından sizin, ailenizin geleceği etkilenmemeli. Bu olay sizin için damga olur’ deyip aba altından sopa gösterdiler. Herkes şunu bilsin ki ben sıradan, mazlum bir vatandaşım.”
Taner Kurucan‘a, söylediklerini özetliyor, bunlardan yanlış anladığımın olup olmadığını belirtip, “Bu konuşmalarımızı da yarın ‘hayır böyle bir şey demedim’ diye değiştirir misin?” diye soruyorum. “Hayır, bunu değiştirmem” diyor ve şunları ekliyor:
“Şunu da söylüyorum: İlk tokadı Başbakan’dan yedim. Ardından korumaların tekmeleri, yumrukları geldi. Bana öyle bir saldırdılar ki sanki Yunan, İngiliz askerine saldırıyorlar gibi saldırıya uğradım. Eğer bugüne kadar açık bir biçimde konuşamıyorsam bunu bir şeyleri korumak adına yaptım. Yalnız bırakılıyorum. Bana kimse ‘korkma yanındayız’ demiyor, sadece herkes malzeme arıyor.”
Eğer Taner Kurucan, bu söyledikleri için de “Ben öyle bir şey söylemedim” derse, gerçeğin tam olarak ortaya çıkarılması için “yalan makinesi”ne bağlanmasından başka çare yok demektir. Aslında yalan makinesine bağlanması gereken çok insan var ülkemizde…