Tomris Özden: Beni uyaran herkes susturuldu
Oğuztan ve
Güney tarafından saatlerce sorgulandığını söyleyen Özden, kocasını öldüren
tetikçiyi nasıl tanıdığını da anlattı.
Taraf'ta yer alan habere göre,
Mardin Jandarma
Alay Komutanı
Albay Rıdvan Özden'in 1995 yılında "
PKK ile girdiği çatışmada öldürüldüğü'nün açıklanmasından bu yana, konu kapanmadı. Kışlanın dışında, Kanas silahla alnının ortasından vurulduğu söylenen Albay Özden'in eşi Tomris Özden, kocasının cenazesini almaya gittiği andan itibaren yapılan tüm açıklamalara karşı çıkarak yetkilileri "gerçeği açığa çıkarmaya" çağırdı.
13 YILDIR BEKLİYORDU
Tam 13 yıldır, yetkililere başvurma, medyadan
çağrı, kitaplar, bu kitaplar aracılığı ile savcılıklardan
soruşturma açılmasını talep etme gibi her yolu deneyen Tomris Özden hiçbirinden sonuç alamadı. İnsan haklan ve barış aktivisti oldu.
Polisten dayak yedi.
Tehditlerle uğraştı. En yakınlarından, ailesinden bile
baskı gördü. Hatta ona "Sen PKK'ya mı çalışıyorsun" bile dediler. Ama yılmadı. Kendisinin deyişiyle "inatçı bir kadın." Oysa kocasının ardından annesini, onun ardından iki kardeşini kaybeden Özden, yaşadığı stres ve üzüntü sonucu dört yıl da hastalıklarla uğraştı. Bir dönem hep yanında olanların, o sıkıntılı günlerde bir kez bile kapısını çalmamalarına kırgın olsa da, yaptıklarından pişmanlık duymadığının
altını özenle çizdi.
VE SAVCILAR DİNLEDİ
Bugünlerde yeni kitabı için çalışan Özden heyecanlı. Bu heyecana', yıllar süren uğraşlarının sonucu olarak gördüğü; Rıdvan Özden dosyasının
Ergenekon soruşturmasına alınmasının yarattığı umut da eşlik ediyor. İlk ve öncelikli talebi; Rıdvan Özden'e
otopsi yapılması. Bugüne kadar onu dinlemeyen, duymayan savcıların aksine
Mehmet Ali Pekgüzel ve
Zekeriya Üzün ona neredeyse bir günü ayırmaları umutlarını tazelemiş.
KENDİM GİTTİM
Tomris Özden, Rıdvan Özden dosyasının Ergenekon kapsamına alınmasını ise o hep koruduğu inatçılığı ile sağladığım söyledi. Çıkan haberlerin aksine savcıların çağırmadıklarını, kendisinin gittiğini vurgulayan Özden, şunları anlattı:
"Soruşturmasının daha birinci dalgasıydı.
Tuncay Güney, Ümit Oğuztan ve
Veli Küçük'ün adları ilk kez gündeme gelmişti. Ben bu isimleri 13 yıl önce yazmışım, bu isimleri telaffuz etmişim.
Nisan sonu, mayıs başı falandı.
Savcıların adını bile bilmiyorum. Girdim savcılığa, devlet hakkında suç duyurusunda bulunmak istiyorum, dedim. Adının daha sonra Mehmet AU Pekgüzel olduğunu Öğrendiğim savcı dilekçemi aldı. Önce pek ilgilenmediler. Hatta beni Eşref Bitlis'in karısıyla karıştırdılar. Ama sonra sürekli soru sormaya başladılar. Kitaplarımdan bahsedince onları da istediler. O gün eve Terörle Mücadele polisleri bir kaç kez gelip gitti. Evdeki bütün yazılı dokümanları verdim. Neredeyse
akşam saat 19.00'a kadar onlarla birlikteydim."
GÜNLÜKLERİ BİR GAZİ GETİRDİ
Özden, "Savcılığa verdiğim günlükleri bana bir gazi getirdi" dedi ve bir dönem kendisini suçlayanların daha sonra bilgi ve
belge getirmeye başladıklarına dikkat çekti. Savcılığa verdiği b
ölümün 15-20 sayfa olduğunu söyleyen Özden, eşinin ölüm haberi üzerine gittiği misafirhanede eşinin odasının talan edildiğini, bütün dolaplarının boşaltıldığını, ortalığa saçıldığını anlatarak, bu ortamda günlüklerin de darmadağan edildiğini söyledi.
"Anlaşılan bir bölümünü de bu gazi almış" diyen Özden, önce kendisine
yardım etmeye çalıştığını zannettiği, ama sonra kendisini tehdit eden
üsteğmen hakkında da suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor.
ÜSTEĞMEN L.G. UYARDI
Üsteğmen L.G'nin kendisine "Rıdvan Albay çok sevdiğim bir insandı. Size sövebileceğim tek şey, elbiselerini isteyin. Özellikle de kepini. Çünkü dendiği gibi kepinin ön tarafında kurşun izi yoktu. Elbiselerini mutlaka isteyin" dediğini ama bunun duyulması üzerine bu kez de kendisini tehdit ettiğini anlatan Özden, söz konusu üsteğmenin ağır baskı yaşadığını da ekledi.
KONUŞUNCA ÖLDÜRÜLDÜ
Tomris Özden, Albay Rıdvan Özden'in postası olan Erhan'ın ise konuştuğu için öldürüldüğünü idda etti. Özden, bir
polis memurunun bir gösteri sırasında yanma geldiğini ve Erhan'ın dayısı olduğunu ve Erhan'ın öldüğünü söylediğini aktardı: "Erhan bize, 'Rıdvan Albay'a PKK ölüsü gibi davrandılar, soydular, son kuruşuna kadar aldılar. Anıları, defterleri" her şeyi' dedi. Bu konuşmadan sonraydı. O polis memuru Erhan ile iki arkadaşını bir otomobilin biçtiğini ve sonra da kaçtığını söyledi. Olayın
kaza olduğuna inanmadığını da ekledi."
KOCAMIN KATİLİNE EMANET ETTİLER
Eşinin cenazesini almak üzere Mardin'e gittiğinde, kendisini hastaneye, havaalanına götürüp getirmesi için yanına verilen kişinin kimliğini yıllar sonra öğrenen Tomris Özden, bu kişinin 'Zeki' kod adlı İ.Y. olduğunu, itirafçılar Murat İpek ve
Murat Demir'den öğrendiğini belirterek, yaşadıklarına ilişkin çarpıcı bilgiler aktarıyor. "Yanımda dolaşan, sözüm ona beni sağa sola götürsün diye verdikleri bir adam vardı. Ben de eşimin vurulduğunda üstünde olan eşyalarını araştırıyorum. Bu adam bana 'Onların hepsi yakıldı, boş ver bacım. Onlar kötü anılar. Al işte yenilerden. Hadi bacım hadi...' deyip duruyordu. Bu adamın tarifini, yıllar sonra itirafçılar Murat İpek ve Murat Demir sordu, çizdirdiler bana adamı, zaten çok ilginç bir tipti. Seyrek sakallı, köse gibi bir adamdı. Benzi sarı, Tatar suratlı bir çocuk. Elmacık kemikleri çıkıktı. Eşinizi işte o vurdu dedi itirafçılar. Bana tipini çizdirdiler.
Kısa boylu, elmacık kemikleri çıkık, sapsarı. Adamı tanımlayınca, 'tamam işte o Zeki kod adlı İ.Y' dediler."
EŞİNİN YARDIMCISINI SUÇLADI
Tomris Özden, İ.Y'yi eşinin yardımcısı
Binbaşı C.K'nın tetikçi olarak kullandığını öne sürerek gerekçelerine ilişkin de şunları anlattı: "Benim eşim dürüst ve savaşa karşı bir insandı, ancak eşimin yardımcısı olan C.K.
haraç ve uyuşturucu gibi kirli işlere karışıyordu.
Eşim bu kirli işleri öğrenince C.K., sürekli yanında bulunan İ.Y. isimli tetikçiye eşimi öldürttü. İ.Y'nin Mardin'de askerlik yaparken dört kişiyi daha öldürdüğünü de öğrendim. Bendeki bu bilgileri, kısa bir süre önce basına açıklamalar yapan PKK itirafçısı Murat İpek de yüzyüze görüşmemiz sırasında doğruladı."
ERGENEKON KAPSAMINDA
Davası görülen
Ergenekon soruşturması kapsamına savcılığa teslim edilen Rıdvan Özden'in dosyasında Murat Demir ve Murat İpek'in itiraflarının yer aldığı
kaset de bulunuyor.
GÜNEYLE OĞUZTAN BENİ SORGULADI
Ergenekon'un ünlü isimleriyle ilginç anlar yaşayan Tomris Özden, bu isimler tarafından saatlerce sorgulanışını ve
Tuncay Güney'in düğününe davet edilişini şöyle anlattı: "Tuncay Güney o sıralar beni çok sık arıyordu. 1996 falandı. Sıradan bir gazeteciydi benim için. Önce Akşam Gazetesi adına bir
röportaj yaptık. Sonra bir gün de, Barış Otobüsü eyleminden sonra aradı.
Flash TV'de çalıştığım söyledi, programa davet etti. Ben de elbette sesimi duyurabildiğim kadar duyurmaya çalışıyordum. Gittim, Ümit Oğuztan'la ikisi beni bir odaya kapadı. Ve 4-5 saat sorguladılar. O süre içinde bir kaç kez
Veli Küçük Paşa'yla da telefonla konuştular. Sonra bir kez Oğuztan arayıp, 'yanlış anlamayın falan' dedi. Tuncay Güney'le ise bir daha hiç görüşmedim."
DÜĞÜNÜNDE ALTIN TAKTIM
"Düşünün, o kadar ilgiliydi ki Tuncay Güney, Rıdvan'ın öldürülmesiyle, beni hemen her gün arıyordu. Bir gün geleceğini söyledi ve düğününe davet etti. Hatta bana, 'Ama benim eşim türbanlı, siz türbanlılarla bir araya gelmezsiniz ki' dedi. Ben de, benim için önemli olanın insan olduğunu belirterek, tabii ki gelirim dedim. Gerçekten de bütün davetliler, gelin bile türbanlıydı. Geline de altın taktım. Ben hâlâ inanamıyorum. O kadar efendi, o kadar duygusal bir çocuktu ki."
ARİF DOĞAN'IN EŞİ İLE GÖRÜŞÜRDÜM
Çıkan haberlerin aksine Albay
Arif Doğan'la ailece görüşmediklerini eşi
Fethiye hanımla kendisinin görüştüğünü söyleyen Tomris Özden, Rıdvan Özden'e
JİTEM'den gelen teklife tanıklığını da anlattı:
'Fethiye Hanım çok iyi bir hanım, o da beni severdi.
Ankara Anıttepe'de biz altı yıl kaldık. JİTEM kuruldu, 89'da Rıdvan'ı almak istediler. Arif Doğan, Fethiye hanım aracılığı ile dolaylı olarak Rıdvan'a haber yollardı. Fethiye hanım ikide bir 'Arif Rıdvan'ı çok sever, niye JİTEM'e girmiyor?' derdi. Rıdvan zaten tavrını koydu. Allah'tan Aydın'a çıktı tayini de, kurtulduk"
KATLİAM SANIĞINI ALT KATIMDA SAKLADILAR
Tomris Özden'in oldukça ilginç bir tesadüf de var ki yaşamında, o sıralar buna kimseyi inandıramamış. Herkesin ona 'paranoyak' gözüyle baktığı olay ise ünlü
Bahçelievler katliamı
Ünal Osman
Ağaoğlu ile ilgili.
"Güzelçam'daki evimin alt katında Ünal Osman Ağaoğlu oturuyordu. Düşünebiliyor musunuz? Benim evimin altında Bahçelievler katliamı Ünal Osman Ağaoğlu oturuyor diyordum, kimseyi inandıramadım. Sonra Güzelçam'da yakalandı, başka bir isimle"
TARAF