Kamuoyunun kafasını kurcalayan soruların cevabını bulabilmek için iz süren Kıvanç ilginç bilgilere ulaştı.İşte o bilgiler...
Trende parti kaybettirme
Merkez sağı yeniden inşa etmek için yola çıkanlar, seyahatin sonunda her ikisi de aynı konumlarını muhafaza ederken yolda yedikleri pislikler yanlarına kâr kalmış arabacı ile efendisinin durumuna benziyor… İki taraf da, “Biz bu şeyi neden yedik?” diye soruyorlar mıdır acaba?
Müsaade ederlerse o sorunun cevabını ben vereyim…
Birleşmeye çalışan tarafların liderlerinin uğradıkları yerlerde dolaşıyorum bir haftadır: Muhataplarıyla
siyaset görüşmesi yaptıkları restoranlarda… Zafere kadeh kaldırdıkları otellerde… Endişelerini paylaştıkları yazıhanelerde… Kader arkadaşı bildikleri kişilerle konuşuyorum... Vardığım sonuç şu: Son ana kadar farklı izlenim alınsa bile, DYP ile
ANAP'ın DP çatısı altında birleşmesi projesi, daha ilk andan başlayarak başarısız kalmaya göre dizayn edilmişti.
Uğradığım yerlerdeki bazılarının ileri sürdüğü gibi bunu son anda
trenden atlayan bir işadamıyla mı sağladılar, elbette bilemem; ancak sürecin başından sonuna kadar içinde bulunan birilerinin son kareden haberdar olarak davrandığına eminim.
Hayır, öyle kimsenin kimseyi cezalandırması için yaşanmadı bu süreç; kimsenin sol adına sağın işini bitirmesiyle de, Ak Parti'nin önünü açma niyetiyle de bir ilgisi yok olan bitenin…
İlk kareyi hatırlayın:
Meclis'te
cumhurbaşkanı seçimi için ilk turun yapılacağı gün ANAP MKYK'sı toplantı halinde… Üyeler seçime katılmaktan yana; bir bölümü “Milletvekillerimiz serbest bırakılsın” diyor...
Erkan Mumcu sıkıntılı… Tam o esnada telefonu çalıyor ve dışarı çıkıp konuşuyor… İçeri girdiğinde çehresi bozuk, “Oylamaya girmiyoruz” diyor ve heyecanla ekliyor: “YÖK başkanına suikast girişiminde bulunuldu...”
“YÖK Başkanı'na suikast” haberinin dandikliği biliniyor da, esas bilinmesi gereken şu:
Suikast haberinden herkes 17:45'te haberdar oldu;
Erkan Mumcu'nun haberi arkadaşlarıyla paylaştığı
vakit, herkesin duyduğundan en az dört saat önce…
Erkan Mumcu'nun, kendisi şiddetle reddetmesine rağmen, ertesi
akşam Genelkurmay internet sitesine konulan e-muhtıranın geleceğinden haberi olduğunu iddia edenler de çıkmıştı, hatırlayacaksınız… Sonuçta, bir yandan suikast girişimiyle korkutulan bir yandan da DYP ile birleşeceği umudu verilen ANAP ayak sürüdüğü için,
Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçilemedi.
“Peki, ya
Mehmet Ağar, ya DP'ye dönüşen DYP?” soruma aldığım
cevap şu: Güçlüler Mehmet Ağar'ın üstünü “Düz ovada siyaset” dediği gün çizmişlerdi zaten. Süleyman
Demirel ise hatıralarını da yok etmeyi amaçlayan bir hamle olarak gördü DYP'nin DP'lileştirilmesini… Birleşmeyi bütün gücünü kullanarak zorlayan medya patronu ise, düz ovaya kızanlar ve Demirel tarafından caydırıldı; baskıya en fazla ihtiyaç duyulan zamanda kimse ortada görünmedi. O noktada herkes için kendi menfaati ön plana çıktı.
Bir dostum aktardı: Bir yıldan biraz fazla oluyor... Seçimde
adaylık için
ağız yoklanan bir ortamda, DYP'liler, Mehmet Ağar'a “Neden bizim de görkemli bir genel merkezimiz yok?” diye soruyorlar... Ağar müthiş sâkin ve kendinden emin bir tavırla, “ANAP'ın genel merkezi bizim olacak ya” diyor...
“
Proje neden çöktü?” sorusuna cevap aramak için Ağar ile Mumcu'nun izlerini sürerken bir başka bilgiyle karşılaştım. Sayıları az, ama çok yönlü yurtdışı bağlantıları sebebiyle olayları etkileme gücü fazla bir grup Mehmet Ağar'ı yakın markaja almış... “Bu seçimde oyumuz Ağar'a” diyorlarmış…
Ak Parti oylarının yüzde 10'lara ineceğine dair bahislere giriyormuş aynı grup, “Bu nasıl olacak?” sorusuna da “Son 10-15 günü bekleyin” diyormuş…
Bugünün gerçeklerine ters düşüyor bu anlatılan, ama yine de aklınızda bulunsun…
Bazı 'anahtar' isimlerin süreçten kopmasını yanlış yorumlayanlar çıktı. Önceki gün bir gazetede süreci yakından izlediğini bildiğim bir meslektaş, “Bayar
CHP'ye giderken nasıl DP'li oldu?” başlıklı bir yazı yayımladı. Önce başlığı “Nasıl DP'li de olamadı” diye düzeltmek gerekiyor. Sebep basit aslında: Bazı dostları Mehmet Ali Bayar'a, “Hangi partiden girdiğin değil, Meclis'e girmen önemli” aklını verirken, bazıları da “CHP mi? Güldürme. Sen DP'li bir aileden geliyorsun, öyle kalman gerekir” diyorlardı.
Şaşılacak nokta şu: “CHP'den uzak dur” diyenler zihnen CHP'ye daha yakın dostlarıydı. Çok dostu olmak bazen zararlı da olabiliyor…
Sözün özü şu: İki taraf da '
iktidar' istasyonuna uğrayacağı umuduyla trene bindiler, ama makinistin niyeti onları bir yere götürmek değildi. Tren daha önce bütünüyle başkalarına rezerve edilmişti çünkü. Oyları yüzde 7'lere
demir atmış görünen MHP ile yüzde 20 altında dolaşan CHP'ye yarayacak, merkez sağı birleştirme projesinin çökmesi… Senaristi
tebrik ederim.
Taha Kıvanç/Yeni
Şafak