''
Balyoz Planı''
davasının
tutuklu sanığı Tuğ
amiral Mehmet Fatih Ilğar, isminin yer aldığı amiral
terfi listesinin yakın geçmişte hazırlandığını belirterek, ''2006 yılında
Deniz Kuvvetlerinde terfilerin 6 yıldan 5 yıla çekileceğini önceden tahmin etmek imkansızdır'' dedi.
İstanbul 10. Ağır
Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, müdahil avukatlar için ayrılan bölümde oturarak savunmasını yapan Tuğamiral Fatih Ilğar, ''Kendi ordusuna tuzak niteliği taşıyan, subjektif fezlekelerle yönlendirilen sözde Balyoz davasında kanıt niteliği taşımayan ve hiçbir yan
delille desteklenmeyen soyut kanaatler sayesinde, sadece ismimizin imzasız bazı dijital verilerde geçmesi nedeniyle 6,5 aydır özgürlüğümüz elimizden alınarak toplu bir hukuk katliamı gerçekleştirilmiştir'' dedi.
İddianame dahil, hakkındaki hiçbir maddi, fiziki, genetik delil ile desteklenmeyen tüm suçlamaları, polis tespit tutanaklarını ve fezlekeleri şiddetle reddettiğini ifade eden Ilğar,
iddianamede atfedilen suçlamalarla ilgili hiç bir emir, görev almadığını ve vermediğini söyledi.
Ilğar, isminin yer aldığı amiral terfi listesinin yakın geçmişte hazırlandığını belirterek, ''Çünkü o tarihlerde bu listeyi hazırlamak için kahin olmak gerekirdi. Zira listede ismi geçen 3
subayın yakın geçmişte
erken terfi edeceğini, yüksek
lisans yapacağını, 2006 yılında
deniz kuvvetlerinde terfilerin 6 yıldan 5 yıla çekileceğini önceden tahmin etmek imkansızdır. Bu bir kehanet ise affına sığınarak ifade etmek istiyorum. Özden (Örnek) amiralimiz kahindir ve kendisinden olası İstanbul depreminin tarihi de öğrenilebilir'' diye konuştu.
Mahkeme heyetine seslenen Ilğar, gelişmiş toplumlarda tutuklamalardaki yüzde 99 başarı oranının başarısızlık sayıldığını, davanın maalesef, siyasi bir boyut kazandığını, ancak siyasetin hukuk için daima kötü bir
kılavuz olduğunu kaydetti.
Ilğar, 2003 yılından beri bu kadar fazla sayıda sözde
darbeci subayın terfi ettirilerek
general ve amiral olduğunu dile getirerek, ''Şayet Türkiye'de teğmenlikten general ve amiralliğe kadar Türk Silahlı Kuvvetlerinin önemli bir bölümü, yaklaşık 300 general, amiralden 50'si, deniz kuvvetlerinde 100 albaydan yüksek oranda terfi edebilecek 30'u, darbeci, şantajcı, fuhuşçu,
casus, suikastçı olabiliyorsa, bir anlamda yüce Türk milletinin maddi manevi şan ve şerefi ayakta durabilir mi?'' şeklinde konuştu.
Bu süreç başladığında adaletin ölümsüz olduğuna inananlardan olduğunu, ama adaletin ölümlü olduğunu gördüğünü ifade eden Ilğar, ''En azından bu davalarda yaşadıklarımla birlikte adaleti ben içimde öldürdüm'' dedi.
-ÜMİT ÖZCAN-
Emekli
Albay Ümit Özcan da, hayali görevlendirmeler nedeniyle 18 aydır
mağdur edildiğini belirterek, ''11
Şubat 2011'den bu yana rehin olarak sözde hukuk adına tutuluyorum. İddiaları kabul etmiyorum. Seminere buradaki diğer deniz subayları gibi ben de katılmadım'' dedi.
Gölcük bölgesindeki müzahir subay ve astsubaylar listesinde adının yer alması nedeniyle Silivri'de rehin tutulduğunu ileri süren Özcan, 11 No'lu CD'de bulunan imzasız bu belgeye göre 342 subayın listesini kendisinin yaptığının iddia edildiğini söyledi.
''Benim hazırladığım listede kendi isminin de yer alması mantıklı mı?'' diyen Özcan, ''Dava siyasi bir
iftira davasıdır. Özgür kimse kalmaması kaydıyla hızla ilerlemektedir'' diye konuştu.
Tuğamiral Levent
Erkek ise Gölcük'te yapılan aramalarda bulunan 3 Ocak 2002 tarihli dijital olan muzahir subay ve astsubaylar listesini kendisinin hazırlamadığını, belirtilen tarihte NATO görevi nedeniyle TGC
Gediz Fırkateyni komutanı olarak Girit'in Suda Limanında bulunduğunu söyledi.
Aynı belgede geçen 7 Ocak 2002 tarihinde ise yine aynı NATO görevi nedeniyle
Mısır açıklarında olduğunu ifade eden Erkek, ''Bulunan dijital belgenin hazırlandığı tarihlerde görev yaptığım gemide internet veya intranet bağlantıları bulunmamaktaydı. Personel sistemine uzaktan ulaşmam ve iddianameye
bahis belgeyi hazırlamam mümkün değildir. Kaldıki Gediz Fırkateyn'nin
bakım zamanları dışında Gölcük'te ikamet etmedim'' dedi.
Suçlamaları kabul etmeyen Erkek, tutukluluk halinin sona erdirilmesini ve beraatını istedi.
Deniz Kurmay Albay Fatih Uluç Yeğin de, iddianamede yer alan
İmralı ve
Yassıada'da havadan helikopterle heliped için yapılan keşfin gerçekte yapılmadığını ifade ederek,
mahkemeye sunduğu
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı belgelerinde böyle bir uçuş kaydının yer almadığını söyledi.
İmralı ve Yassıada da heliped bulunmadığını ve helikopterin iniş yapacağı herhangi bir alanın olmadığını dile getiren Yeğin, İmralı'ya Bakanlar Kurulunun 1999 yılındaki kararıyla 10 mil
uçuş yasağı getirildiğini anlattı. Yeğin, iddiaları reddederek tahliyesini istedi.
Tutuklu
sanık Albay Mehmet Ferhat Çolpan da, savunmasında hakkındaki tüm suçlamaları reddetti.