MHP Genel Başkan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, Başbakan'ın evinde para kasası çıkan bakan çocuğu ve paraları ayakkabı kutusuna koyan banka müdürü için masumiyet karinesini öne sürmesine tepki gösterek," Başbakan, 3 aydır Hizmet Hareketi'ne yönelik fevkalade ağır, incitici ve ağza alınmayacak sözler söylüyor. Ben araştırdım tek şikâyet dilekçesi yok. Hiçbir delil yokken, koskoca bir Camia'nın masumiyet karinesi yok mu? Bunlara karşı Sayın Başbakan'ın söyledikleri bir vebal değil mi, büyük bir vicdansızlık değil mi?" dedi.
Seçim çalışmaları kapsamında geldiği Trabzon’da partisinin il başkanlığında basın mensuplarının sorularını cevaplandıran Türkeş, yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ardından yurt dışında bazı ülkelere para taşındığına dair duyumlar aldıklarını belirtti.
MHP Trabzon Milletvekili Koray Aydın’ın geçtiğimiz hafta ‘Başbakan Katar’a akacak’ sözlerinin hatırlatılması üzerine Türkeş, “Katar olmazsa da Malezya olur. Yani Koray bey onları söylerken laf olsun diye söylemiyor. Bildiklerimiz, duyduklarımı var. Takip ediyoruz, yoğun söylentiler var. Belli ülkelere büyük miktarlı para transferleri yapıldığı söyleniyor. Oradan bu yorumları yapıyoruz. Koray beyin yorumunun temelinde de o var. Ama bir tek Katar’a gitmemiş, başka ülkeler de var.” dedi.
Başbakan ve etrafının tamamıyla bir nefret söylemi içerisinde olduğun olduğuna vurgu yapan Türkeş, sözlerine şöyle devam etti: “Kaba, çirkin ve inciti konuşuyorlar. Ama bunun onda biri kader biri cevap vermeye kalktığında da yandaş basında onun kalemşörleri, ‘ülkenin başbakanı hakkında böyle konuşulur mu’ diyor. Önce Başbakan sorumluğunu bilecek, öyle konuşmayacak ki, onu da kötü cevap verilmeye. Başbakanlık yapan insanın daha çok sorumlu olması lazım. Yani ayrıştıran değil, bölen, kutuplaştıran değil. Kavga, kutuplaşma olsa bunları birbiriyle barıştırması gerekir. Oysa ki, maalesef Sayın Başbakan adeta ellerini oğuşturuyor, bir yerde bir kavga çıksın, ben de buna bir laf edivereyim diye. Ama çok şükür ki MHP'de, CHP'de, değer partiler de bu konuda çok sorumlu davrandılar bugüne kadar. Hiç kimse Başbakan'ın bu tuzağına düşmedi. Bunu Türk siyaseti adına çok olumlu bir gelişme olarak görüyorum.”
Başbakan Erdoğan’ın, Türkçe Olimpiyatları’nı yasaklayacağına dair sözlerini de eleştiren Türkeş, “Sayın Başbakan bunu niye yasaklayacağını açıklamalı. Yani Türkçeye karşı olduğun için mi yasaklayacak diye sormak lazım. Çünkü dünyanın dört bir tarafında okullar açıp, oradaki insanların Türkçe okuması, ta Orta Afrika’dan Amerika’ya kadar bütün coğrafyalarda çocuklar Türkçe öğreniyorsa, Türkiye’de yaşan insanlar, bütün Türk vatandaşlarının, hele hele de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın bundan memnun, hoşnut olması gerekir. Kaldı ki kendisine sormak lazım; daha bir sene kadar önce İstanbul’daki Türkçe Olimpiyatları’nda Fethullah Gülen Hocaefendiye ‘bitsin bu hasret, dön artık ülkeye’ davette bulunmuştu. O zaman kendisine, oraya niye gittin diye sormak gerekir. Ne hata gördün.” diye sordu.
Başbakan'ın 3 aydır Hizmet Hareketi'ne yönelik fevkalade ağır, incitici ve ağza alınmayacak sözler söylediğine dikkat çeken Türkeş, sözlerine şöyle devam etti: “Ben araştırdım tek şikâyet dilekçesi yok. ‘MİT Müsteşarım, İstihbarat Genel Müdürüm, Emniyet Genel Müdürüm, Valim’ diyor. Hepsini babasının evinden getirmiş gibi bunları. Elinde bu kadar kurum, kaynak varken hala bu Hizmet Hareketi'yle ilgili tek bir suç sayılabilecek eline belge, bilgi, besbelli geçmemiş ki, bugüne kadar şikâyet dilekçeleri yok. Herhangi bir savcıları da, gene ‘Adalet Bakanım’ dediği, özel yetkili adalet Bakanı'nı harekete geçirip de bir soruşturma başlatmamış. Peki, evinde para kasası çıkan bakan çocuğu için masuniyet karinesi var da, bankanın üstünde otururken banka müdürü paraları ayakkabı kutusuna koyuyor, onun masuniyet karinesi var da, hiçbir deli yokken koskoca bir camianın masuniyet karinesi yok mu?. Bunları karşı Sayın Başbakan'ın söyledikleri bir vebal değil mi, büyük bir vicdansızlık değil mi? Ben Sayın Başbakan'ın şu sorularla cevap vermesi gerektiğini düşünüyorum: Kapatacaksan niye gittin, niye övgüyle söz ettin?. Şimdi Necmettin Bilal’in paraları ortaya çıkınca, onların yapıp yapmadığı da belli değil, bunu nasıl yasaklarsın ve bu ikisi arasındaki ilişkiyi nasıl kuruyorsun?”
Yolsuzluk ve rüşvet iddialarına baştan beri iyi niyetle bakmaya çalıştıklarının altını çizen Tuğrul Türkeş, bakanların da, Başbakan'ın oğlu Bilal’in de yargıya gidip aklanması gerektiğini söylediklerine değindi. Ancak yaşananlara daha geniş bir ufukla baktıklarında farklı şeyler gördüklerini dile getiren Türkeş, eski bir İngiliz Bakanı Lord Owen, tıp doktorudur, ‘kibir sendromu’ diye bir hastalıktan bahseder. Çok uzun süre güce maruz kalan insanların bu güç zehirlenmesine maruz kaldığını anlatır. Sayın Başbakan'ın da -Allah’tan sağlık diyorum- ama bağımsız bir heyet tarafından kontrol edilse belki de o kibir sendromundan rahatsız olduğu ortaya çıkabilir. Çünkü demokrasi de bir başbakanın olmaması gerektiği kadar sert ve yapmaması gereken her sert davranış yapıyor.” dedi.
TWITTER’IN YASAKLANMASI
Twitter yasağını da değerlendiren Türkeş, Twitter'In yasaklanmasının sadece itibar değil, ekonomik kayba da sebep olabileceği uyarısında bulundu. Türkeş, şöyle konuştu: “İleri demokrasi derken, dünyadaki ilk 10 ülkeden birisi olacağız derken Kuzey Kore ve o sevmediği Esad ile aynı seviyeye düşmüş görünüyor Türkiye dışarıda. Artı bunun ekonomik olarak da sıkıntılarının geleceği konuşuluyor. Yani turizme kadar, turist gelirken internet var mı, kablosuz bağlantı var mı, facebooka giriliyor mu, bunların hepsini kontrol ediyor. Hoş sonra aslı çıkmadı ama Gezi olayları sırasında faiz lobisinin Türkiye’yi zarara uğrattığını söylüyordu. Şimdi medeniyet ölçütü olarak görülen twitter’e girememek zaten kabul edilebilir bir şey değil. İleride ülkeli zarara uğrattığından belki de hakkında dava bile açılabilir. Bundan sebep turist gelmezse, bundan sebep yatırımcı kaçmaya kalkarsa.”
CİHAN