İkinci ''
Ergenekon''
davasının
tutuklu sanıklarından eski
İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü
Adil Serdar Saçan'ın
savunması tamamlandı.
İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesindeki
duruşmada konuşan Saçan'ın avukatı Celal Ülgen, davanın başından beri müvekkilinin bu davaya nasıl dahil edildiğini kendi kendilerine sorduklarını söyledi.
Ülgen, ''Saçan bu davaya ancak bu kadar güzel yerleştirilebilirdi. Yerleştirenleri kutluyorum. Bu dava ile yaratılmak istenen korku imparatorluğu, büyük bir aşama kaydetmiştir. Önceki gün Adil bey 'telefonlarıma kimse
cevap vermiyor' demişti. (Mahkeme Heyeti Başkanına) Siz de latife olarak, 'kız kardeşim bile cevap vermiyor' demiştiniz'' diye konuştu.
Bunun üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal
Şengün de bunun latife olmadığını, gerçek olduğunu söyledi.
Toplumun aydınlardan yoksun hale getirildiğini savunan Ülgen, ''Toplum demokratik açıdan oldukça zedelendi. Biz bu davada savcılar,
mahkeme heyeti ve avukatlar olarak maddi gerçeği ortaya çıkarmak için el ele çalışıyoruz. Hasan
Hüseyin Özese de,
Sedat Sami Haşıloğlu da gerçeğin ortaya çıkarılması için büyük bir çaba gösterdiler. Gerçekten bizim savunmamızdan bu bölümleri çıkarmamızı sağladılar. Bizim işimiz savunma açısından çok zordu ve imkansızdı, fakat müvekkilimiz bu zoru başardı'' şeklinde konuştu.
Saçan'ın savunması, avukatları Celal Ülgen,
Hüseyin Ersöz ve Serkan Saçan tarafından görsel sunum şeklinde yapıldı.
-''KAFESTEKİ KUŞ GİBİYİM''-
Mahkeme Heyeti Başkanı Şengün, daha sonra sanık ve avukatların taleplerini almaya başladı.
Tutuklu sanık gazeteci
Tuncay Özkan, tahliyesini engellemek için sürekli bir suç unsuru oluşturulmaya çalışıldığını öne sürerek, ''Ben burada kafesteki kuş gibiyim. Dışarıda olsam bunların hepsiyle başa çıkarım'' dedi.
Özkan, dün kendilerine verilen ve
Genelkurmay Başkanlığından gelen evrakta, '
Sarıkız,
Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven
darbe planlarıyla ilgili bir
kayıt bulunmamaktadır' denildiğini sözlerine ekledi.
Tutuklu sanık
emekli Albay Hasan
Atilla Uğur da savunmasını yapmasının üzerinden 2,5 ay geçtiğini belirterek, ''Bu işin mimarı olduğu kabul edilen üç kuvvet komutanı serbest bırakılıyor, ama ben buradayım. 'Onlar niye yok?' demiyorum, yanlış anlaşılmasın. Ölürüm yine demem öyle bir şey. Dışarıda ailem ve ben tehdit ediliyorum, tehdit altındayız. Koruma talep ettik. Dün bir ifade vermek üzere Beşiktaş'a gittim.
Basın mensupları görüntü de aldılar'' şeklinde konuştu.
Tutuklu sanık
Cumhuriyet Gazetesi
Ankara Temsilcisi Mustafa
Balbay ise ''kozmik oda'' ile ilgili
tartışmaların Ankara'da yaşandığını dile getirerek, aramalara neden olan krokinin 10 Ocakta
Milliyet Gazetesinde yayınlandığını ve daha sonra da tüm yayın organlarında çıktığını söyledi.
Balbay, bazı konuların çok daha fazla aktif bir şekilde tartışıldığını gördüğünü belirterek, şunları kaydetti:
''Şimdi iddia makamı, Milliyet Gazetesine 'O krokiyi kimlerle hazırladın?' diye mi soracak.
Kozmik tartışma kapsamında gizli
belgelerin kamuoyunda yer alıp almaması konusunda tartışmalar oldu. Ankara 12.
Ağır Ceza Mahkemesi, '
gizli belge olsa da
yayın yasağı yapılamaz' dedi. 'Gizli belge olsa bil
e devlet sırrı olup olmadığı ayrıca değerlendirilir' denildi. Şimdi de, '
devlet sırrı' tartışması başladı. Şu anda 'devlet sırrı'na kimin karar vereceği tartışılıyor. Ben ne yapmışım? 2003'te
Genelkurmay Başkanı ile
Başbakan'ın konuşmalarını
topluma aktarmışım. Şimdi Genelkurmay Başkanı ile Başbakan dört günde üç kez görüştü. Her görüşmeden sonra 'uzlaşma çıktı' deniyor. Uzlaştığınıza göre iki gün sonra niye tekrar buluşuyorsunuz? Meslektaşlarım böyle anlatıyorlar.''
Tahliyesini talep eden Balbay, ''Ben yargılanmak istiyorum, ama özgürlüğümü geri verin'' dedi.
Duruşma, sanık ve avukatların taleplerini sunmasıyla devam ediyor.