Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde faaliyet gösteren Trakya Aktif Genç İşadamları Derneği’ne (TAGİD) polis, makul şüphe gerekçesiyle baskın yaptı. 6 saat dernek binasında kalan polis, bilgisayarın yedeklerini alarak bazı evraklara el koydu. Baskının, daha önce TAGİD’e üye olan AKP’ye yakın 3 işadamının şikâyeti ile gerçekleştiği öğrenildi.
’Makul şüphe’ gerekçesiyle yapılan gözaltı ve baskınlara her gün bir yenisi ekleniyor. Son adres Tekirdağ’ın Çorlu ilçesindeki Trakya Aktif Genç İşadamları Derneği oldu. Çorlu Sulh Ceza Mahkemesi, TAGİD binasında arama emri verdi. Muhsin Yazıcıoğlu davasını takipsizlikle sonuçlandıran Cumhuriyet Başsavcısı Habip Korkmaz’ın talebini değerlendiren mahkemenin arama kararında, “5271 sayılı CMK’nın 116. maddesi gereği suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe oluştuğu değerlendirilerek arama ve el koyma kararı verilmiştir.” denildi. Tekirdağ Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele ekipleri Omurtak Caddesi üzerindeki iş merkezinin ikinci katında bulunan dernekte sulh ceza mahkemesinin kararıyla arama yaptı. Yaklaşık 6 saat süren arama sonrası polis, dernekteki bazı dosyalara el koydu. Kolilere konulan dosyalar Tekirdağ İl Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Baskının daha önce TAGİD’e üye olan ve yolsuzluk operasyonlarının ardından dernekten ayrılan AKP’li 3 işadamının şikâyet dilekçesi ile gerçekleştiği iddia edildi. İşadamlarının savcılığa verdiği dilekçede derneğe aidat verdiklerini ve aidatlarının akıbetini bilmediklerini söylediği, bunun üzerine cumhuriyet savcılığının arama kararı çıkarttığı kaydedildi.
‘BU, İTİBAR ZEDELEME OPERASYONUDUR’
Operasyonun algının bir parçası olduğunu kaydeden Tekirdağ Aktif Sanayi ve İşadamları Derneği (TASİAD) Başkanı Kasım Özadalı, “Bu operasyon algının bir parçasıdır. TAGİD, Trakya’nın en büyük işadamı derneğidir. Üye işadamları yaptığı ithalat ve ihracatlarla ekonomimize can veriyor. En şeffaf ve yönetmeliklere harfiyen uyan bir derneğe aidatın gerekçe gösterilerek baskın yapılması çok yanlış bir durum. Bunun adı itibar zedeleme operasyonudur.” şeklinde konuştu.
Makul şüphe baskınını değerlendiren CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak da, hükümetin son dönemde kendinden olmadığını düşündüğü herkese bir yıldırma operasyonu gerçekleştirdiğine dikkat çekti. Öztrak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir işadamı derneğine polis baskın yapıyorsa bu itibara yönelik bir operasyondur. Maalesef Türkiye’nin her yerinde hükümet bunu yapıyor. Eğer işadamı aidatını merak etmişse bu polis operasyonu ile olmaz, açarsın telefon, sorarsın. Polisle basarak, evraklarına el koyarak bu işler olmaz. Belli bir gruba yönelik yapılan bu yıldırma ve korkutma operasyonunu doğru bulmuyorum.”
TAGİD’e yapılan hukuksuz baskına karşı olduğunu ifade eden CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer de, “TAGİD’e yapılan hukuksuz polis baskınını doğru bulmuyorum. İşadamı derneği diye ayırmıyoruz. Son 10 yıla baktığımızda adalet yargı bağımsızlığı diye bir şey görmüyoruz. Tamamen insanlarımız keyfi uygulamalara maruz kalıyor. Yargıyı sopa olarak kullanıyorlar. Kimin yanlışı varsa cezalandırılmalı ama yargısız infaz yapılmamalı. Adalet herkese lazım. Bir gün bu hukuksuzlukları yapanlara da adalet lazım olacak.” diye konuştu.
‘28 Şubat’tan kurtulduk ama aynı yola doğru gidiyoruz’
Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Erdoğan’dan, “28 Şubat’ta da özgürlük yoktu; bugün de özgürlük yok.” uyarısı geldi. Özgürlük Araştırmaları Derneği’nin Ankara’da düzenlediği, “28 Şubat 1997’den Bugüne Özgürlük ve Demokrasi” konferansında konuşan Prof. Dr. Erdoğan, 28 Şubat’ı ‘demokrasisizlik ve özgürlüksüzlük rejimi’ olarak nitelendirdi. Mustafa Erdoğan şöyle konuştu: “Tekrar demokrasi gelirse özgürlüklerimizin de geleceğini düşündük. Ancak hiç de öyle olmadı. Başlangıçta özgürlüklerde bir ferahlama ve genişleme oldu. Ancak şimdi birkaç senedir tekrar demokrasi altında özgürlüksüzlüğe doğru gidiyoruz. Şimdi demokrasi var ama 28 Şubat’taki aynı yola doğru gidiyoruz. Milli irade bir kişinin iradesiyle özdeşleşti. Bu bizi felakete götürür.” Servet Yanatma Ankara
KUR’AN-I KERİM BİLE SUÇ SAYILDI
Makul şüphenin son kurbanlarından biri de Ankara’da ikamet eden Buğra Gürdoğan. İlk olarak 26 Şubat günü öğle vakitlerinde ‘makul şüphe’ gerekçesiyle üstü aranan Gürdoğan’da herhangi bir suç unsuru bulunamadı. Buna rağmen Savcı Serdar Coşkun’un talimatıyla hareket eden ekipler, gece yarısı Gürdoğan’ın evine baskın yaptı. Arabasında “devletin güvenliğini tehlikeye sokacak çok gizli bilgi ve belgeler” bulunduğu öne sürülen Gürdoğan, gözaltına alınarak bütün gece sorgulandı. Gürdoğan’ın arabasında bulunan Kur’an-ı Kerim CD’leri ve Asr-ı Saadetten Günümüze İnfak Kahramanları, Yavaşla, Mealli Delailü’n-Nur, Şefkat Güneşi ile Hocaanne ve Ailesi isimli kitaplara el konuldu.
‘MAKUL ŞÜPHE’ UYGULAMASI CAN ALDI
Ankara’da ikamet eden eski haber kameramanı Yılmaz Koçyiğit, trafik polisi ile yaşadığı sözlü tartışma sırasında hayatını kaybetti. Koçyiğit ile kendisini yere yatırıp kelepçelemek isteyen polis arasında arbede yaşandı. Kelepçe takıldıktan sonra Koçyiğit’in sarf ettiği “Tansiyon hastasıyım, kelepçe takmayın bana, ilaçlarımı almam lazım.” cümlesine rağmen kelepçeleri çözülmedi. Bunun ardından fenalaşan Koçyiğit, yoldan geçmekte olan sağlık ekiplerinin müdahalesine rağmen kurtarılamadı. Trafik polisinin sahip olduğu ‘zor kullanma’ yetkisine rağmen kelepçe takmasını eleştiren CHP’li Umut Oran, ölümü ‘makul şüphe uygulaması’na bağladı.
MESAJI PAYLAŞTI, GÖZALTINA ALINDI
Kars’ta öğretmenlik yapan Mecit Aygül, sosyal medyada bir mesajı retweet ederek ‘devlet büyüklerine hakaret’ ettiği iddiası ile gözaltına alındı. Makul şüpheli olduğu gerekçesi ile eşi ve çocuklarının gözü önünde beş polis memuru tarafından evi aranan Aygül’ün bilgisayarına el konuldu. Arama sırasında çocukları da evde olan Mecit Aygül’ün evinin önünde de yedi polisin beklediği öğrenildi. Evinden Emniyet’e götürülürken ‘Sosyal medya, sosyal medya!’ diye bağıran Aygül, gözaltı ve aramanın sebebini özetledi. Bir gün nezarette tutulduktan sonra serbest bırakılan öğretmen, çıkışta hakkında ileri sürülen iddiaların kendisiyle alakalı olmadığını belirtti.ZAMAN