Türkiye darbeye nasıl sürüklenmiş?

12 Eylül öncesi sıkıyönetimde müdahale yetkisi bulunan Genelkurmay'ın hazırladığı rapor, 37 aylık kaosta birşey yapılmadığını, darbenin ardından bir ayda 43 bin kişinin tutuklandığını gözler önüne serdi.

Türkiye darbeye nasıl sürüklenmiş?

GENELKURMAY Başkanlığı'nın hazırladığı Şubat 1982 tarihli anarşi raporu Türkiye'nin darbe sürecine nasıl hazırlandığını gözler önüne seriyor. Rapor sıkıyönetimin ilan edildiği Aralık 1978-Şubat 1982 arasını kapsıyor. Rapora göre, darbeden önce kademe kademe arttırılan şiddet eylemleri, darbeden sonraki bir ayda yüzde 93 azalmış. Darbeden önce sıkıyönetim olmasına rağmen suçlulara müdahale etmeyen asker, darbenin hemen ardından çeşitli suçlara karışmış tam 43 bin kişi yakalamış. 12 Eylül soruşturması çerçevesinde ifadesi alınan Kenan Evren, “Müdahaleye zemin hazırlamak için 1980'den önce anarşi olayları bilerek bitirilmedi” iddialarını siyasilerin iftirası olarak yorumlamıştı. Müdahale için beklendi mi? Kahramanmaraş katliamından sonra sıkıyönetimin ilan edildiği 26 Aralık 1978'den 11 Şubat 1982'ye kadar geçen 37 aylık süreyi 4 bölüm halinde ele alan Genelkurmay Raporunda 12 Eylül darbesinden sonraki bir yılda yapılan seri operasyonlarla 21 bin 864'ü sol eylemci, 2 bin 34'ü bölücü, 5 bin 953'ü sağ, 13 bin 289'u da görüşü belirlenemeyen olmak üzere toplam 43 bin 140 kişi çeşitli suçların failleri olarak gözaltına alınmış veya tutuklanmış. Yapılan tahkikatlarda yakalanan sol eylemcilerin 729 kişinin öldürülmesi, 914 kişinin yaralanması, 30 ilçede çeşitli gasp ve soygunlar yapılması, 40 ilde ise çeşitli hedeflere, özellikle güvenlik kuvvetlerine yönelik silahlı saldırılarda bulunulması faaliyetlerine katıldıkları belirlenmiş. Kısa sürede alınan yol, “12 Eylül darbesinden önce de suçlular bilindiği halde müdahale edilmedi” iddialarını haklı çıkarır nitelikte. Çünkü darbeden önceki dönemde de sıkıyönetim olduğu için yetki askerin elindeydi. Silahlı eylemler bıçak gibi kesildi Rapora göre 37 aylık süreçte toplam 9 bin 795 silahlı saldırı ve çatışma olayı yaşandı. Bu olayların yüzde 21'i sıkıyönetimin ilan edildiği tarihten sonraki 8 ayda, yüzde 72'si ise darbeye giden son bir yıllık süreçte meydana geldi. Silahlı saldırı ve çatışma olaylarının darbeden sonraki bir yılda gerçekleşme oranı ise sadece yüzde 6. Devam eden aylarda oran yüzde 1'e iniyor. Afiş-pankart ve bildiri dağıtma olaylarındaki seyir de farklı değil. 10 bin 9 olayın yüzde 22'si sıkıyönetim ilanından sonraki dönemde, yüzde 47'si darbeden önceki son bir yılda meydana gelmiş. Darbeden sonraki bir yılda yüzde 29 olan bu oran bir yılın sonunda yüzde 2'ye indirilmiş. 4 bin 388 gasp ve soygun olayının yarısı darbeden önceki son bir yılda yaşanmış. Yüzde 18'i ise sıkıyönetimin ilanını takip eden aylara ait. Darbeden sonra bu oran önce yüzde 25'e, son dönemde ise yüzde 7'ye iniyor. Ancak, gasp ve soygun olaylarına yönelik raporda yer alan iddialar oldukça manidar: “12 Eylül'den önce kamu kuruluşlarına, bankalara ve banka mutemetlerine yönelen sadece 10 gasp ve soygun olayı gerçekleştirilmiştir. Daha çok evlere, işyerlerine ve kişilere yönelen gasp olaylarında gasp edilen para toplamının azlığı da dikkat çekmektedir.” Darbe sonrası sihirli değnek Darbe sonrası faaliyetler ayrıntıları ile analiz edildiği rapordaki bilgilere göre darbeyi izleyen 1 ayın sonunda toplam olay sayısında yüzde 93 azalma yaşandı. Patlayıcı madde atma eylemleri ve öğrenci olayları sıfırlandı. Silahlı saldırı ve çatışma olayları yüzde 97 azalma gösterirken, afiş-pankart asma, bildiri dağıtma eylemlerinde yüzde 96 azalma meydana geldi. Gösteri ve direniş olaylarında meydana gelen azalma oranı yüzde 70. Darp, tehdit ve sokağa çıkma yasağına uymama olaylarındaki düşme oranı ise yüzde 98. Gasp ve soygun olaylarındaki azalma oranı da yüzde 71 olarak gerçekleşmiş. Raporda yapılan eylem analizi ise adeta itiraf niteliğinde: “12 Eylül öncesi dönemdeki olayların çoğunluğunun kitlesel olaylar ve katliam niteliğindeki olaylar olmasına karşın 12 Eylül sonrası dönemdeki olayların daha çok bireysel eylem niteliğindeki afiş-pankart asma, bildiri dağıtma, darp ve gasp türündeki olaylar şekline dönüşmesidir.” Hepsi biliniyordu ‘şartların olgunlaşması' beklendi 12 Eylül darbesinin iktidardan indirdiği 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “11 Eylül günü akan kan, 13 Eylül'de nasıl durdu?” diyerek darbeden önce akan kanın bir proje olduğunu vurgulamıştı. Kenan Evren'in silah arkadaşı dönemin 2. Ordu Komutanı Orgeneral Bedrettin Demirel ise “Bir yıl önce planlamıştık. Ama şartların olgunlaşmasını bekledik.” sözleri ile tarihe geçti. Doğrul Yol Partisi (DYP) Genel Başkanı Çetin Özaçıkgöz de 12 Eylül darbesinin olduğu tarihte eşi Yüksel Özaçıkgöz'ün Süleyman Demirel'in sekreteri olduğunu belirterek, “Başbakan Demirel sadece İstanbul'da 23 terör yuvasının adresini elden Evren'e verdiği halde bu adresler basılmamış, hiçbir işlem yapılmamıştır” iddiasında bulundu.
<< Önceki Haber Türkiye darbeye nasıl sürüklenmiş? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER