Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı'na karşı 50 maddelik manifesto!
1. Telefonla haber attırmış...
2. Telefonla gazeteci kovdurmuş...
3. Telefonla gazete patronu azarlamış...
4. Telefonla TV programı sansürlemiş...
5. Telefonla köşe yazarını işinden etmiş...
6. Meydanlarda gazeteci yuhalatmış...
7. Meydanlarda gazeteci tehdit etmiş...
8. Kendisine ancak hoşlandığı soruları soran ‘yandaş gazetecileri’ huzura kabul etmiş...
9. Twitter’ı kapattırmış...
10. YouTube’u kapattırmış...
11. Sosyal medyayı ‘baş belası’ ilan etmiş...
12. İnternet’in dilini kesmek için çalışmış...
13. Kendisi gibi düşünmeyenleri ‘vatan haini’ ilan etmiş...
Kısacası:
Basın ve ifade özgürlüğünü hiçe saymış...
14. Dağıttığı devlet ihalelerinden sağlanan paylarla kendi ‘havuz medyası’nı yaratmış...
15. Medyada genel yayın yönetmenlerine, köşe yazarlarına, ana haber politikalarına kadar temel konularda ‘son söz’ hakkını kullanmış...
Bir başka deyişle:
Bağımsız medyadan nefret etmiş...
16. Bir büyük işadamı hakkındaki beraat kararını bozdurması için kendi Adalet Bakanı’nı Yargıtay nezdinde devreye sokabilmiş...
17. Danıştay Başkanlığı seçimine müdahale ederek, kendi istediği adayın başkan olmasını sağlamış...
18. Üniversite rektör seçimlerine doğrudan karışmış...
19. Bir büyük devlet ihalesini hoşlanmadığı bir gruptan alıp bir başka gruba verdirmiş...
20. “Kırın kapısını alın o gazeteciyi içeri... Savcı mırın kırın mı ediyorsa, onu da atın içeri...” diye İstanbul Valisi’ne emir buyurabilen Başbakanlık Müsteşarı’nı İçişleri Bakanı yapmış...
21. “O gazetecinin sitesini kapatın! Mahkeme kararı mı yok?.. Yaa kardeşim, biz yasa yapan yeriz, gerekirse hangi yasa yapılıyorsa onu yapar, sizin yaptığınızı suç olmaktan çıkarırız. Koca yüzde 50 oy almış bir partinin iradesini söylüyorum ben. Boş ver, affedersin siktir et gerisini...” diyebilen, hukuk devletini bu kadar hiçe sayabilen Başbakanlık Müsteşarı’nı İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturtabilmiş...
22. “O polisleri derhal açığa alın, uzaklaştırın. Sabaha bırakmak mı?.. Onlar ifade mifade aldılar, o zaman bir anlamı kalmaz. Hemen toplayın, bir saat içinde yapın geçin. Ondan sonrasını siz buraya bırakın, yasa ne lazımsa çıkar kardeşim” diyerek İstanbul Valisi’ne talimat yağdıran, yani hukuku boşlayan müsteşarını İçişleri Bakanı yapabilmiş...
23. Kamunun hesap kitap işlerine dair Sayıştay raporlarını Meclis denetiminden kaçırmış...
Özetle:
Hukuku, hukuk devletini paspas etmiş...
24. Ailesine kadar uzanan yolsuzluk, hırsızlık iddialarına ilişkin dosyaları kapatmak için yargıçları, hâkimleri, polisleri bir anda görevlerinden uçurmuş...
25. Savcı talimatı dinlemeyen polislerle ‘hukuk devleti’nin değil, ‘polis devleti’nin yolunda adımlar atmış...
26. Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet dosyalarının üstünü örtmek için, soruşturmaları karartmak için Adli Kolluk Yönetmeliği’ni anayasaya aykırı olarak değiştirtmiş...
27. Hukukun üstünlüğü açısından 2010 yılı anayasa referandumundan kilit kurum olarak çıkan HSYK’yı, “Yanılmışız!” diyerek, bu kurumu teslim almak için yasal düzenlemeler yapmış, adımlar atmış...
28. Ayakkabı kutularından, yatak odalarından etrafa saçılan milyon dolarlarla oğluna, bakanlarına kadar uzanan dosyalara ilişkin fezlekeleri kamuoyundan saklamak için her türlü oyunu sergilemiş...
29. Twitter, Youtube gibi kapatma kararlarını bozan ve birçok alanda hukukun üstünlüğünü savunan Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı yerden yere vurabilmiş...
30. Yakayı suçüstü ele vermenin büyük telaşı içinde ‘kendi darbesi’ni yapmış...
31. Ve yeni MİT Kanunu'yla bir yandan Baasvari ‘muhaberat devleti’nin kapısını açarken, diğer yandan kendi ‘darbesi’ni gün geçtikçe derinleştirmiş...
Kısaca:
Yargı bağımsızlığını yerle bir etmiş...
Kuvvetler ayrılığını hiçe saymış...
32. “Affedersiniz Ermeni” demiş...
33. “Affedersiniz Rum” demiş...
34. “Ben Türküm” demiş...
35. “Sen Alevisin” demiş...
36. “Sen Zaza’sın” demiş...
37. “Ben Sünni’yim” demiş...
38. İstanbul’da, sinagogların önünde Hitler tişörtlü adamların belirmesine ve İshak Alaton gibi demokrasiden yana aydın bir işadamının ‘yandaş medya’ köşelerinde tehdit edilmesine kadar varan bir Yahudi düşmanlığı, bir anti-semitizm dalgasının simsiyah kabarmasına dili ve söylemiyle verimli zemin hazırlamış...
39. Daha 15 yaşındayken, protesto eylemlerinin kıyısında hayata veda eden Berkin Elvan’ın acılı anası Gülsüm Elvan’ı meydanlarda yuhalatabilecek kadar duyarsızlaşmış...
40. Kadınların etek boyuna karışmış...
41. Ailelerin çocuk sayısına karışmış...
42. Kızlarla erkeklerin nasıl oturup kalkacaklarına karışmış...
43. İnsanların neyi içip neyi içmeyeceklerine karışmış...
44. İnsanların ‘hayat tarzları’na karışmış...
Bir başka deyişle:
Toplumu kutuplaştırmış...
Cepheleştirmiş...
Nefret suçu işlemiş...
Ayrımcılığı beslemiş...
Irkçılığı körüklemiş...
45. Demokrasiyi demokrasi yapan değerlere sırtını dönmüş...
46. Sandıktan çıkan çoğunluğu demokrasi sanmış...
47. Sandıktan çıkan çoğunlukla, demokrasilerde yargının teslim alınamayacağını, kuvvetler ayrılığının hiçe sayılamayacağını, ifade özgürlüğünün tepelenemeyeceğini, özgür medyanın yok edilemeyeceğini, sivil toplumun fethedilemeyeceğini, yani demokratik değerlere dokunulamayacağını bir türlü öğrenememiş...
48. Yüzünü Batı’dan Doğu’ya çevirmiş...
49. ‘Askeri vesayet’ten ‘sivil despotluk’a geçişi ‘yeni Türkiye’ diye, ‘halk ihtilali’ diye yutturabileceğini sanmış...
50. ‘Tek adamlık’ yolundaki, ‘Ben yaptım oldu düzeni’ ya da ‘Erdoğan devleti’ yolundaki yürüyüşünü Çankaya Köşkü’nde de işleyeceği yeni ‘anayasal suçlar’la devam ettireceğini çoktan belli etmiş...
Uzun lafın kısası:
Bütün bunları yapmış bir Recep Tayyip Erdoğan’ın, 10 Ağustos 2014’te, üstelik ilk kez halk tarafından yüzde 51.7’lik oy oranıyla 12. Cumhurbaşkanı seçilmiş olması kendisi için bir zafer, Türkiye için bir hezimettir...
Bedelleri ağır olacak bu seçim sonrasında Türkiye, eğer bugüne kadar olanlar bir gösterge ise, ağır hukuksuzlukların yaşanabileceği bir döneme girdi....
Siz eğer bu karanlık dönemde bir umut arıyorsanız, onu kendinizden başka bir yerde bulamayacağınızı bilin...
Bu baskı rejimini durduracak duvar ancak kendiniz olabilirsiniz.
Yılgınlık felaketiniz olur.