Alberta Üniversitesi
öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Abu Rabi,
Risale-i Nurların, Türk kültürünün tanıtımı ve
Türkiye'nin dünya ile bağ kurmasında en önemli araçlardan biri olduğunu söyledi.
9. Uluslararası
Bediüzzaman Sempozyumu'nun son gününde Türk ve
yabancı akademisyenler, din ile bilim arasındaki ilişkiden
İsrail-
Filistin çatışmasına, Türk kültüründen küreselleşmeye kadar Bediüzzaman'ın getirdiği çözüm önerilerini tartıştı. Sempozyuma Kanada'dan katılan Alberta Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Abu Rabi, kendi acılarını gömüp Müslümanların acılarının giderilmesine katkı sağlamaya çalışan Said
Nursi'nin insanlığa katacak çok şeyi olduğunu söyledi. Rabi, "
Said Nursi ömrü boyunca Müslümanları fitneye karşı korumak için çalışmış ve bunu eserlerinde incelemiş." dedi.
Bediüzzaman'a göre bilimin Kur'an'a
muhalif olamayacağını vurgulayan Rotterdam
İslam Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Ahmet Akgündüz, 'Sözler' adlı eserde kâinattaki kanunlarla İslamiyet'in uygunluğunun anlatıldığını belirtti. Akgündüz, İslam'ın ve imanın gerekliliklerinin ve neden gerekli olduğunun Risalelerde çok net şekilde görüldüğüne işaret etti. İsrail'den gelen Stephen W.Need, Bediüzzaman'ın felsefesinin İsrail-Filistin sorununun çözümüne yardımcı olacağını kaydetti. Bediüzzaman'ın eserlerinde insanların birbirini ikna etmenin önemine vurgu yaptığını anlatan Need, hem İsrail hem de Filistinlilerin Bediüzzaman'ın bahsettiği eğitimle birbirlerini daha iyi anlayacağına inandığını ifade etti.
Kendisinin Risale-i Nur'un Hıristiyan öğrencisi olduğunu aktaran Georgetown Üniversitesi'nden Prof. Dr. Thomas Michel de, Said Nursi'nin
Allah merkezli bir hayat vizyonu çizdiğini vurguladı. Bu vizyonun Hıristiyan ve Müslümanları bir araya getirebilecek ortak nokta olduğunu dile getiren Michel, "Said Nursi iman dolu hayata Allah'ı tam merkeze koymayı öneriyor. Bizim de aşk ve şükürle üstümüze düşeni yerine getirmemiz gerekir." diye konuştu.
Cezayir Kosantine Üniversitesi
Edebiyat ve Diller Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yahya Al-Cheick Saleh ise Said Nursi'nin eserlerinin
medeniyetin problemleri için bir reçete olduğunu söyledi. Saleh, bu reçetenin uygulanması halinde medeniyet problemlerinin çözüme kavuşacağının altını çizdi.
Oturumun son bölümünde Said Nursi'nin talebelerinden
Abdullah Yeğin,
Mustafa Sungur,
Mehmet Fırıncı, Said
Özdemir,
Abdülkadir Badıllı,
Salih Özcan bir araya geldi. Üstad'ın talebelerinden Mustafa Sungur, Bediüzzaman'ın "Ben faniyim ancak, Risale-i Nurlar bakidir." sözünü hatırlattı. Sungur, "Bediüzzaman'a yakın olmak isteyen, onu hissetmek isteyen Risale-i Nur okusun." dedi. Mehmet Fırıncı da ortaya çıkan birçok güzel tablonun Allah'ın izni ile meydana geldiğini hatırlattı. Abdullah Yeğin ise Üstad'la aralarında geçen bir hatırayı anlattı: "Bir gün Bediüzzaman'ın yanında hürmetle duruyordum. Üstad bu hürmetimi görünce beni uyardı. 'Bana hürmet göstermeyin, Allah'a, Peygamber'e ve Kur'an'a hürmet edin.' dedi."