Radyoda bildiriyi okuyan Türkeş de
İnönü'nün yanına gelerek elini öptü. İhtilalden hemen sonra
Ankara'ya gelen MBK Başkanı
Cemal Gürsel'in yaptığı ilk işlerden biri de İnönü'yü arayıp emirlerinin olup olmadığını sormaktı. İnönü'nün cevabı ise şaşırtıcıydı: "Asıl ben sizin emrinizdeyim..."
27
Mayıs 1960
Cuma sabahı, saat üç. Radyo spikerinin ifadesiyle önce
İstanbul Radyosu ilk 'müjdeyi'(!) verdi. Sıra Ankara Radyosu'ndaydı.
Albay Alparslan Türkeş, kalın ve tok sesiyle ihtilal haberini
Türkiye'ye duyuruyordu: "Sevgili vatandaşlar. ...TSK, memleketin idaresini eline almıştır..."
Aynı saatlerde Ankara'da Örfi İdare Karargâhı'nda ihtilali başaran
subaylar ilk toplantılarını yapıyordu. Ayaküstü alınan kararlarla ilk tayinler yapılıyordu. Hukukî meseleleri danışmak için getirilen
Yargıtay ve
Danıştay başkanları da orada hazır bulunuyordu.
İhtilali
radyodan duyan yüzlerce CHP'li ve pek çok subay, İnönü'nün Ankara'daki Ayten Sokak'taki evinin önünde
kutlama yapıyordu! Kalabalığın İnönü'nün evinin önünde toplandığını öğrenen Türkeş, bildiriden hemen sonra bir tabur askerle oraya geçti. İçeri girip İnönü'nün elini öptü. İhtilal ile ilgili kısaca bilgi verdi, sonra sarılıp ayrıldılar. İhtilalin ikinci günü ise bu kez
Cemal Gürsel, İnönü'ye
telefon edip, "Ne isterseniz, ne zaman isterseniz emrinizdeyiz." diyecekti. İnönü de Gürsel'e, "Büyük bir iş yaptınız. Başarınıza
yardımcı olmak için asıl ben sizin emrinizde olacağım." şeklinde
cevap verecekti.
CELAL BAYAR, SİLAHINI ÇEKİYOR
Önce
Çankaya Köşkü'nde ikamet eden Cumhurbaşkanı
Celal Bayar tutuklandı. Darbenin olduğunu, gelen telefonlardan duyan Bayar, giyinip salonda beklemeye başlamıştı. Bayar'ı tutuklama görevi verilen
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı Albay Osman Köksal, Bayar'ın ihtilali öğrendiğini anlayınca karargâhtan yardım istedi.
Orgeneral Cemal Madanoğlu'nun talimatıyla Orgeneral
Cevdet Sunay başkanlığındaki bir üst düzey subay hemen Köşk'e geldi. Bayar'dan
istifa etmesi istendi. Bayar, ölse de istifa etmeyeceğini bildirdi, "
Millet iradesi ile geldim, millet iradesi ile giderim. Siz kim oluyorsunuz? Hiçbir kuvvet beni buradan alamaz." diyen Bayar, elindeki silahı askerlere doğrulttu. Sonra silahı kendisine çevirdi. Askerler, silahı indirmesi konusunda ısrarlı olunca da daha fazla direnmedi, silahını bırakarak teslim oldu. Sürüklenerek Köşk'ten çıkarılan Bayar, doğruca
Harp Okulu'na götürüldü.
MENDERES, KÜTAHYA'DA TUTUKLANIYOR
İhtilali
seyahat için gittiği Eskişehir'de haber alan
Menderes, hemen yanındakilerle birlikte
Kütahya'ya doğru yola çıktı. Menderes'i tutuklamak için gelen askerî
heyet, Menderes'in Kütahya'ya gittiğini öğrenince onu takibe başladı. Menderes, Kütahya yolunda havadan jetlerle de takip ediliyordu. Doğruca valilik binasına geçen Menderes, burada direnmek arzusundaydı; ancak etrafının sarıldığını anlayınca daha fazla ısrarcı olmadı ve sabah 8 sularında tutuklandı. Menderes de diğer tutuklular gibi Ankara'daki Harp Okulu'nun nezarethanesine konuldu. Birkaç gün içerisinde bütün tutuklular Yassıada'ya nakledildi.
İHTİLALCİLER İLK GÜN BİRBİRİNE DÜŞTÜ
Cemal Madanoğlu, ihtilalden sonra DP muhalifi Yargıtay, Danıştay ve Askeri Temyiz üyeleri ile profesörlerden oluşan bir
Meclis kurma ve hemen bir anayasa yapma niyetindeydi. Bu göreve getirilecek profesörler
27 Mayıs'tan önce belirlenmişti. Sıddık Sami Onar, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Tarık Zafer Tunaya, İsmet Giritli, Muammer Raşit Sevig, Naci Şensoy, Hüseyin Nail Kubalı ve Ragıp Sarıca ihtilal sabahı alelacele Ankara'ya çağrıldı. İhtilal karargâhının nakledilmiş olduğu
Genelkurmay Başkanlığı'nda hocaları, Madanoğlu karşıladı. Askeri Şûra Salonu'nda yapılan toplantıda Prof'lar ihtilali övüyordu. Velidedeoğlu, Madanoğlu'na tek bir soru sordu: "Bir Nasır rejimine doğru mu gidiyoruz?". Bu soruya askerler 'hayır' cevabı verdi. Toplantı, ihtilalin meşruiyetini hukukî yönden açıklayan bir bildiriyle sona erdi. Hüseyin Nail Kubalı, toplantıdan sonra İsmet İnönü'nün evine gitti. İnönü, hareketin hayırlı olduğunu söylüyordu.
Sıra
Bakanlar Kurulu'nun oluşturulmasına gelmişti. İhtilalin ilk günü MBK'nın başına geçen Cemal Gürsel başkanlığında bir toplantı yapılarak
kabine oluşturuldu. Madanoğlu, "kabinede sadece askerler olmasın, siviller de olsun" istiyordu. Buna ekseriyet karşı çıkınca yumruğunu masaya vurdu ve "Yemininizi ne çabuk unuttunuz?" dedi. MBK Başkanı Cemal Gürsel, Baş
bakanlık ve
Milli Savunma Bakanlığı'nı alıyordu. Birkaç bakanlığın da sivillere verilmesi benimsendi.
Liste kesinleştikten sonra Gürsel, seçilenleri birer birer arayıp getirildikleri bakanlıkları söyledi.
Atamalardaki ilginç olay
Dışişleri Bakanlığı'nda yaşandı. Radyodan iki kez Fahri Korutürk'ün ismi okunmuştu, adını duyan Korutürk, bakan olmak istemediğini nazik bir dille iletti. Gürsel'in bütün ısrarlarına rağmen de kabul etmedi. Şimdi nasıl olacaktı? Hiçbir şey olmamış gibi davranılmasına karar verildi. Radyodan üçüncü kez okunan Bakanlar Kurulu listesinde dışişleri bakanı olarak bu kez Salim Sarper'in adı vardı. Zaten kimsenin bir şey soracak cesareti de yoktu!
ZAMAN