Türkiye Ziraatçılar Derneği'nin ''Su Raporu''nda, bir
ülkenin su zengini sayılabilmesi için kişi başına yıllık 10 bin metreküp su potansiyeline sahip olması gerektiği belirtilerek, Türkiye'de kişi başına yıllık su potansiyelinin yaklaşık 3 bin 500 metreküp olduğu kaydedildi. Raporda, Türkiye'de barajlarda toplanan suyun ancak üçte birinin kullanılabildiği, sulamaların yüzde 95'inin, israfa yol açan yüzey sulama yöntemiyle yapıldığı savunuldu.
Raporda, Türkiye'de toplam ekim alanının 17 milyon 700 bin hektar iken, bunun 12,5 milyon hektarının sulanabilir
arazi, sulanan miktarın ise 4,2 milyon hektarla sınırlı bulunduğu da ifade edildi. GAP bölgesinde toplam 3,2 milyon hektarlık tarım alanının 2 milyon hektarının sulanabilir arazi iken, buna karşılık sulanan arazinin 350 bin hektar civarında olduğu belirtildi ve ''Yani potansiyel olarak sulanabilir arazinin ancak altıda biri düzeyinde bulunuyor'' denildi. Türkiye'de Devlet Su İşleri'nin (DSİ) sulamaya açtığı alanın yaklaşık yarısının fiilen sulanabildiği kaydedilen raporda, Türkiye'de sulama yönetiminin de
kaos içinde olduğu öne sürüldü. Sulama hizmetlerinin DSİ, Sulama Birlikleri, Sulama Kooperatifleri
ve özel kişiler tarafından yapıldığı kaydedildi.
KIRMIZI ÇİZGİYE DAYANDIK
Türkiye'de yirmi yıllık kuraklık haritaları, yağışlarda bir azalma ve kuraklıkta bir artışı gösterdiği kaydedilen raporda, bunun en büyük nedeninin küresel ısınmaya bağlı olarak dünya çapında faaliyet gösteren faktörler olduğu ifade edildi.
Su kaynakları itibariyle su zengini ülkelerin üçte biri civarında bir su potansiyeline sahip olan Türkiye'nin bu durum karşısında, yer altı ve yer üstü sularını verimli kullanmaya yönelik önlemleri en kısa sürede alması, GAP bölgesinde programın çok gerisinde kalmış olan sulama yatırımlarını tamamlaması,
Konya Ovası'nda, Konya Ovası Projesi'ni hayata geçirmesi, barajlar, akarsular ve yer altı sularını etkileyen
kirlilik faktörlerini en aza indirmesi, sulama idaresi konusundaki kaotik ortama son verip merkezi bir su idaresi sistemi kurması ve su kaynaklarına sahip çıkmasının zorunlu olduğuna dikkat çekildi.
Raporda, ''Kırmızı çizgiye dayandık, dönüşü olmayan yolun eşiğindeyiz. Aksi takdirde, mevcut eğilimler göz önüne alındığında, Türkiye halkı en fazla 20 yıl içinde, tarımsal
ürün rekoltelerinde ciddi düşüşler, çölleşme, yetersiz beslenme ve içme suyu kıtlığı gibi sorunlarla karşı karşıya kalacak'' denildi.
DÜNYADA YAPILAN ARAŞTIRMALAR
Öte yandan raporda, dünyada yapılan araştırmalara yer verildi.
İngiliz Kamu Siyasi
Araştırma Enstitüsü ve
Amerikan Gelişme Merkezi ve
Avustralya Enstitüsü bünyesinde çalışan bilim adamları tarafından hazırlanan ''Meydan Okuyan İklime Karşı'' başlıklı raporda, küresel ısınmanın yol açtığı su kıtlığı ve kuraklık nedeniyle dünyanın 10 yıl içinde kritik eşiği aşabileceği ve geri dönülmez noktaya gelebileceği uyarısında bulunulduğu belirtildi. Dünya
Sağlık Örgütü ve
UNICEF tarafından hazırlanan raporda, şu anda dünyada bir milyardan fazla insanının içme suyundan yoksun olduğunun belirtildiği kaydedildi.
Birleşmiş Milletler Çölleşme ve
Kuraklıkla Mücadele Konferansı'nda ormansızlaşma ve kuraklık gibi nedenlerle her yıl 100 milyon hektar verimli alanın yitirildiği dile getirilirken, Uluslararası
Tarım Araştırmaları Danışma Grubu, su tüketiminin aynı düzeyde devam etmesi halinde, 2025 yılına kadar dünyanın 3'de birinin su kıtlığından etkileneceği uyarısında bulunuluyor.