Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından 'yeni Türkiye' söylemiyle yola çıkan Erdoğan ve hükümet 2014 yılını Avrupa Birliği yılı ilan ediyor. Öyle ki AB standartlarından en çok uzaklaşıldığı bir dönemde bunun ilan edilmesi büyük bir ironi olarak algılandı. Zaman gazetesi yazarlarından Selçuk Gültaşlı bugünkü köşesinde 'Şakacı Erdoğan ve bakanları' başlıklı yazısıyla bu ilginç durumu değerlendirdi.
Gültaşlı "Cumhurbaşkanı Erdoğan da, bakanları da (birçoğunun dahli olmadığı halde) yolsuzluk iddialarından kurtulmak için hakikatle aralarındaki bağı her gün daha fazla incitiyor. Hakikatle irtibat azaldıkça da yapılan açıklamalar, büyük davalar uğruna sarf edildiği iddia edilen çabalar ‘şaka gibi’ bir kıvama çalıyor." diyerek başladığı yazısına şöyle devam etti:
"Erdoğan, TÜSİAD’ı karşısına alıp, paspas yapıyor, etmediği hakaret kalmıyor, ‘içinde bir şey bırakmıyor’ sonra da ‘tokalaşalım’ diyor. Daha şakacı havuz medyası, Erdoğan’ın ‘Yeni Türkiye’ müjdesindeki coşkunluğu tedai ettirircesine ‘haydin canlar bir olalım, tokalaşalım’ manşetleri atıyor.
Dönemin Başbakanı Erdoğan, 2014’ü Avrupa Birliği (AB) yılı ilan ediyor. Türkiye, AKP iktidarının 12 yıllık serüveninde AB standartlarından en hızlı uzaklaşma performansını 2014’te gösteriyor. Yolsuzluk iddialarını örtbas etmek için 11 yılda yaptığını 6 ayda yok eden Erdoğan’ın ‘şaka gibi’ algısı arttıkça, ciddiye alınmak için atılan adımlar berhava oluyor.
Yeni AB Bakanı Volkan Bozkır’ın selefleri ‘şakacı Egemen’ ile ‘şakacı bile olamayan’ Mevlüt Çavuşoğlu’nun Brüksel’de pek de kayda değer namlar bırakmadığını daha önce ifade etmiştik. Yeni Türkiye iddiasını Avrupa’ya taşıyacak Bozkır’ın bakan olarak Brüksel’e yapacağı ilk ziyaretinin ‘şaka gibi’ algısı açısından önemli olacağı aşikârdı.
Bozkır’ın 4 günlük ziyaretinin ardında ise karışık bir fotoğraf kaldı. Muhatap olduğu Avrupalı yetkililer, seleflerinin tersine AB hedefini ciddiye alan ve Avrupalı bir dil kullanan, ‘Avrupa’nın bize daha çok ihtiyacı var’ diye saçmalamayan, muhataplarına ‘paraleli bir temizleyelim, siz o zaman görün bizim reformculuğumuzu’ mealinde komik laflar etmeyen, ‘bize rapor vermek kimsenin haddi değil, kendi raporumuzu kendimiz yapar, beğenmediğimiz AB raporunu çöpe atarız’ demeyen bir Bakan buldular karşılarında. Üstelik koreografisi iyi çalışılmış, ziyaretin tam ortasına denk gelecek şekilde yeni bir AB stratejisi ile tanıştılar.
Fakat Bakan Bey daha Brüksel’i terk etmeden Zaman ve Cihan’a ayrımcılık yaptığının duyulması koreografiyi bozdu, ‘şaka gibi’ algısını kuvvetlendirdi. Bakan’ın muhatap olduğu Avrupalı yetkililerden biri, Zaman’a ayrımcılık yapıldığını duyduğuna üzüldüğünü, zira Bozkır’la görüşmesinin çok olumlu geçtiğini, önceki iki bakana göre karşısında daha ciddi bir muhatap bulduğunu düşündüğünü söyledi. Bozkır, yeni bir AB stratejisi açıklıyor, bu stratejinin 3 mühim ayağından biri ‘iletişim’ ve siz Brüksel’de kalan tek günlük gazete temsilcisini basın toplantısına çağırmıyorsunuz!
‘PARALEL’LER, YENİ STRATEJİYE SIZMIŞ'
13 sayfalık yeni AB Stratejisi, son derece iyi bir metin. AB üyelik hedefine inanmış, usta diplomatların elinden çıktığı belli. İçinde ‘paralelle mücadele’ gibi safsatalar yok ama nasıl olmuşsa metinde iki defa ‘paralel’ kelimesi geçiyor. ‘2008 yılında AB tarafından yayımlanan Katılım Ortaklığı Belgesi’ne paralel olarak hazırlanan… vs’ cümlesinde olduğu gibi.
Yeni strateji belgesinde sık sık kullanılan ‘algı ve olgu’ kelimelerinden hareket edecek olursak, belgenin olduğunu iddia ettiğiyle, alanda yaşananlar arasında sözlerle örtülmesi mümkün olmayan mesafeler var.
Mesela diyor ki strateji belgesi: “AB meselesinin yalnızca devletin değil, aynı zamanda sivil toplumun meselesi olduğu anlayışı ile kamuoyunun bilgi ihtiyacı, ilgi alanları, beklentileri ve kaygıları çerçevesinde STK’lar, düşünce kuruluşları, yerel/bölgesel/ulusal medya, iş dünyası, akademisyenler, yerel yönetimler gibi toplumun her kesiminin katılımını güçlendirmeye yönelik çalışmalar gerçekleştirilecektir.” Olgu diyor ki, bu belgenin açıklandığı toplantıya bile Türkiye’nin en fazla satan gazetesinin temsilcisi çağrılmaz, Hizmet’le ilgili STK’lar zinhar davet edilmez.
Mesela deniyor ki: Türkiye’de son 12 yılda gelişen özgür tartışma ortamı sayesinde sivil toplum görüş ve taleplerini her geçen gün daha özgürce dile getirmektedir. Bu açık ve şeffaf tartışma ortamının devamı sayesinde, ayrımcılıktan uzak, eşit vatandaşlık ilkesinin hayata geçtiği çoğulcu demokrasi anlayışını güçlendirecek unsurlardan bir tanesi de…’. Ayrımcılık ayyuka çıkmış, bir toplum kesimine her gün ‘haşhaşi’, ‘hain’, ‘ajan’, ‘virüs’, ‘sülük’ deniyor ama siz ayrımcılıktan uzak olduğunuzu iddia ediyorsunuz.
Mesela deniyor ki: ‘Bu süreçte gerçekleştirilen reformlar sayesinde çağdaş demokrasilerin olmazsa olmazı olan şeffaflık, hesap verebilirlik, katılımcılık gibi değerler gündelik hayatın bir parçası olmaya başlamıştır.’ Ama Sayıştay raporları Meclis’e gelmez olmuş, MİT’in yetkileri genişledikçe genişlemiş, internet devletin takibi altına girmiş.
PARALEL GÜLÜŞMELER
Bozkır’ın Genişleme Komiseri Stefan Füle ile görüşmesinde paralel gülüşmeler oluyor. Füle, Türkiye’nin yasamaya ilişkin attığı adımlarda AB ile istişare etmesi gerektiğini ifade ederken ‘paralel’ kelimesini kullanıyor ve salonda gülüşmelere yol açıyor. ‘Paralel’ tezi ne kadar ciddiye aldığını sorduğumuz Avrupalı diplomat, bu hadiseyi anlattı.
‘Olgular’ kendisi açısından zor ama Bakan Bey ‘şaka gibi’ algısına en azından kendi eliyle destek vermemeli."