Hükümetin hukukla ve demokrasiyle verdiği iki büyük kavgaya değinen Avcı, hükümetin Türkiye'deki bu iki 2 kavgayı Cemaat ile arasındaki mücadeleye gömdüğünü belirtti. Avcı, demokrasiyle verilen en önemli mücadelelerden birinin hükümetin kendi seçmen tabanını milli iradenin tamamı olarak görmesi olduğunu ifade etti. 'Hükümetin kutuplaştırıcı, bölücü ve inkârcı politikalarıyla AK Partili olmayan diye bir kavram kalmamıştır.' diyen Avcı esas tehlikeyi ise şu cümle ile tanımladı: 'Artık ya AK Partililer veya AK Parti hasımları mevcuttur.'
Medya ve aydınlar, hükümetin yaptığı psikolojik harekât zemini üzerinde tartışıyor.
Nötr bir zemin değil bu.
"Ama toplumda böyle bir algı var" diye başlayan ve insanı hafakanlara boğan nice kasıtlı teraneler...
O pespaye algıların karşısına Pisa Kulesi kadar delil yığsan kâr etmez.
Zira senin yığdığın onca delil, algılarla hareket etmeyi menfaatlerine daha uygun addeden kalemlerin, siyasilerin ve kitlelerin işine gelmez.
Deliller tartışmaları bitirir çünkü.
Hükümet medyadaki bu zaafı iyi bildiği için, yolsuzluk delillerini tüm hatlarıyla Cemaat-Hükümet kavgası içine kamufle etmeye çalışıyor.
Medya da hükümetin pompaladığı tartışma zemini üstünde dans etmeyi tercih ediyor.
Cemaat ile Hükümet arasında basın ve sosyal medya üzerinden yürüyen bir tartışmanın olduğu vaka.
Hayatına kastedilen her organizma gibi Cemaat'in meşru müdafaa yaptığı, kendisine yönelik hakaret ve saldırılara hukuk ve demokrasi içinde bazen sert bazen ılımlı tonlarda cevap verdiği de gerçek.
Kritik teşhis şudur:
Elinde geçerli hiçbir delil yokken hükümetin Cemaat'i yok etmek istemesi, işin başından itibaren gayrimeşru, gayrihukuki, gayriahlâkî.
Polemikte Cemaat'in tavrı ve cevapları basın ve sosyal medya üzerinden yürüyor bunu herkes görüyor.
Ellerinde hiç delil olmadığını bile bile algılardan hüküm çıkarmaya çalışanlar misyon sahibi yalancılardır.
Hükümet ise Türkiye'deki esaslı 2 kavgayı, Cemaat ile arasındaki mücadeleye gömüyor:
Türkiye'deki temel 2 kavga şudur:
1- Hükümet-Hukuk kavgası
- Çözüm sürecinin hukuk içinde yürütülmesi mümkünken, bölgede hukukun tamamen askıya alınması ve terör örgütünün tarihindeki en güçlü dönemine ulaşmasının sağlanması.
- KCK-PKK terör suçlarında hukukun askıya alınması.
- İstihbarat suçlarında hukukun askıya alınması.
- Yolsuzluklarda hukukun askıya alınması ve yargının bitirilmesi.
- HSYK'nın bitirilmesi ve iktidara bağlanması için yapılan girişimler ve halen devam eden formül üretme çalışmaları.
- Deniz Feneri davasında hukuka ve yargıya müdahale.
- Cumhuriyet tarihinde ilk kez olarak polisin yargıya karşı kışkırtılması ve hukuksuz politik tasfiyelerle bloke edilmesi...
2- Hükümet-Demokrasi kavgası
- Cumhuriyet tarihinde ilk kez devlet işleyişinin durdurulması.
- Hükümet politikalarına aykırı ses, fikir ve girişimlerin tehdit edilip derhal hukuksuz faaliyetlerle abluka altına alınması, kızlı-erkekli adı altında özel meskenleri gözleme/denetleme girişiminde bulunması.
- Hükümetin kendi seçmen tabanını milli iradenin tamamı olarak görmesi.
AK Parti'ye karşı olan kitle ise bu milletin yarısından daha fazladır.
Zira hükümetin kutuplaştırıcı, bölücü ve inkârcı politikalarıyla AK Partili olmayan diye bir kavram kalmamıştır.
Ya AK Partililer veya AK Parti hasımları mevcuttur.
- Hükümetin kendi seçmeni dışında kalan ama ülkenin yarısından çok fazlası olan kitleleri tehdit ve düşman olarak görmesi.
- Hür teşebbüse ve eğitim hakkını kısıtlamaya ve tahrip etmeye yönelik hükümet girişimleri (işadamlarının kuşatılması, Banka batırmaya teşebbüs etmek, AİHS'ye aykırı olduğu halde dershaneleri inatla kapatmaya çalışmak)
- Güçler ayrılığı ilkesini kaldırıp, sistemi yürütme organında toplama gayretleri ve eylemleri.
- İletişim ve internet ortamlarında antidemokratik takip ve tarassut faaliyeti için tasarruflar yapılması, fişlemeler suç olduğu halde tüm demokratik dünyaya ve hukuk metinlerine meydan okurcasına bu suç faaliyetinin kurumsallaştırılması.
- MİT'in terör örgütlerini bile kenara bırakıp sivil toplum takibini birinci öncelik haline getirmesi.
- MİT'in devlet ve halkın menfaatlerini değil, hükümetin politik hassasiyet ve ihtiraslarını koruyan bir kurum haline dönmesi. (Bu durum rejimin çoktan değiştiğini gösterir.)
İstihbarat ve TİB gibi kurum personelinin hangi suçu işlerlerse işlesinler (illegal dinleme/cinayet/faili meçhul infazlar gibi) Başbakan'ın izni olmadan yargı makamlarıyla asla muhatap olmaması.
AK Partili olmayan tüm kitlelerin haykırışı, dedikodulara değil kapı gibi delillere dayanan bu iki kavgayadır.