Sadece İran’a biraz daha fazla ve kontrollü bir ‘nefes alma’ olanağı sağlıyor.
İran’a, nükleer konusundaki işbirliğine karşılık izin verilen ve sağlanan ‘ekonomik gevşetmenin’ kazancı; sadece tıbbi araç ve ilaçlara erişim, öğrencilere para transferi sağlanabilmesi gibi konulardaki insani yardım kapısı açacak, uçaklarını uçurabilmek gibi kimi hizmetlerin de devamlılığını sağlayabilecek o kadar.
Türkiye ile ilgili tarafı ise şöyle; izin verilen petrol satışı artışı konusunda, Türkiye 100-110 bin varilden 140 bine çıkabileceğini, yani 30-40 bin varil artırabileceğini açıkladı. Hürriyet'in haberine göre, bunun yıllık değeri 1.1 milyar dolar ve kısa vadede önemli bir katkısı yok.Ancak yapılan anlaşmanın bir ayrıntısı var ki; Türkiye'yi çok ilgilendiriyor. O da, altın işlemlerine ilişkin İran’a yönelik olarak temmuz başında getirilen kısıtlama, son anlaşma ile askıya alınıyor.
Bunun anlamı, 2011-2013 arasında tanık olduğumuz gibi; Türkiye’ye sattığı doğal gaz ve petrolün bedelini parasal olarak transfer edemediği için, altın olarak ülkesine götürmeye başlaması kısmen mümkün olabilecek. İran, Halk Bankası’ndaki TL ve dolar hesabında biriken mali varlığını altına çevirerek ülkesine götürecektir. Daha da önemlisi, Türkiye’nin 2013 yılındaki yüklü altın ithalatı; kısıtlama gelecek endişesiyle altına çevrilen ve İran’a gönderilemeden Türkiye’de kalan altın miktarının yüksek olduğunu düşündürüyor. Tahminim; en az 6-7 milyar dolarlık bir altın park etmiş bekliyor olmalı. Bu altınlar da İran’a ‘ihracat’ kalemi altında transfer edilecektir. Ancak bunun, içinde diğer kalemlerin de olduğu 1.5 milyar dolarlık bir sınırı var.