Türkiye'nin büyük dönüşü...

İbrahim Öztürk, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Suudi Arabistan gezisi sırasında ortaya çıkan fotoğrafı yazdı.

Türkiye'nin  <b>büyük dönüşü...</b>

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Suudi Arabistan gezisini değerlendirirken konuyu üç ayaklı olarak ele almak istiyorum: Karşılama, ağırlama ve gezinin muhtevası. Kral, 40 sene sonra ilk defa 2006 yılında ülkemizi ziyaret etmişti. 2007'de Gül'ün cumhurbaşkanlığını tebrik için bir daha geldi. Bu, Türkiye'nin 2002'den beri takip ettiği bölge politikalarının Türkiye'ye kazandırdığı itibarı gösteriyor. Gül, bu ziyarete cevap vermiş oluyor. Kral Abdullah b. Abdülaziz, bir ülke liderine gösterilebilecek en üst düzey törenle karşıladı Türk heyetini. 80 yaşını aşan yaşlı lider, uçağın merdivenlerine kadar gelmişti. Yanında ise kısaca ifade etmek gerekirse ülkenin ne kadar üst düzey etkili ve yetkili ismi varsa orada hazır bulundu. Kral, pek tarzı olmadığı halde hanımefendi Hayrunnisa Gül'e de aynı tören ortamında ilgi gösterdi. Daha ilk karşılama anından "özel muamele gösterilen" bir ülke olduğumuz hemen ortaya çıktı. Ağırlamanın kalitesi, Kral'ın kendi sarayında Türk heyeti onuruna verdiği akşam yemeğinde de devam etti. Yemekte Kral ve Cumhurbaşkanı uzun süre sohbet etti. Program da öngörülenden daha uzun sürdü. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, kulağıma eğilip, "Bu, işlerin yolunda gittiğini gösteriyor." dedi. Gezinin zamanlaması ilginç gelişmelerin tam da ortasına denk geliyor. Bir kere ABD'de Obama, işe Ortadoğu'dan başladı. Demek ki burada zaman hızlanıyor. Aynı şekilde Gazze olayları uluslararası kamuoyunun hafızasında canlı. Başbakan Erdoğan'ın Davos'taki tarihî çıkışı sonrasında Ortadoğu'da oluşan muazzam atmosfer de bu geziye ilginçlik katıyor. Başbakan Erdoğan'ın tepkisinden sonra Arap dünyasında sokaktaki insanın adeta yürüyüşü değişti. Daha onurlu ve vakur hissediyorlar kendilerini. Türkiye, garnitür olmaktan çıktı Böyle bir rüzgârı arkasına alan Türkiye'nin Cumhurbaşkanı, Şûra Meclisi'nde bir konuşma yaptı. Bu onur ilk defa bir Müslüman ülke liderine tanındı. Cumhurbaşkanı'nın konuşması coşkuyla dinlendi ve alkışlandı. Bütün bu gelişmelerden sonra Türkiye, ilk defa "garnitür" olmaktan çıkıp sözü itibar gören çok güçlü bir bölgesel güç olarak devreye girmiştir. Davos "forsu" tam da bunu perçinlemiştir. Gelelim gezinin muhtevasına. Cumhurbaşkanı'mıza Prof. Ahmet Davutoğlu, Milli Savunma Bakanı, Dış Ticaret'ten sorumlu Devlet Bakanı ve Ulaştırma Bakanı eşlik ediyor. İlginçtir, TÜBİTAK Başkanı Prof. Nüket Yetiş hoca da ekibiyle burada. Bu ekibe bakarak gezinin muhtevasını anlayabilirsiniz. Mevzu şu. Dünya bir krizde savruluyor. Çeşitli devletler olaya kendi imkânlarına göre tepki veriyorlar. Bir yandan ekonomik faaliyetler azami düzeyde yavaşladı, ancak öte yandan da maliyetler hemen her kategoride yerlerde sürünüyor. Projesi ve nakiti olan ülkeler ve şirketlerin bu dönemi gerçekten bir fırsata çevirmesi mümkün. Suudi Arabistan, krizi fırsata çevirebilecek imkânlara sahip nadir ülkelerden biri. İki senede tam 200 milyar dolarlık kamu yatırımı yapmaya karar vermişler. Tabir yerinde ise Türkiye'nin ağzının suyunu akıtan da bu. Hiçbir yerde yaprak kıpırdamazken, bu büyük pastadan pay almak istiyor. İşte bu noktada Türkiye'nin en büyük şansı Abdullah Gül gibi bir cumhurbaşkanına sahip olması. Cumhurbaşkanı, işadamlarına, "Yeter ki dünyanın ameleliğini yapmayın, işin hakkını verin, katma değerli işler yapın, birleşin, buralara büyük ölçeklere sahip olarak gelin, ben de söz veriyorum, hepinizin işleri ile tek tek ilgileneceğim." diye hitap etti. İşte tam da çağın gereklerine uygun bir duruş. Bunu anlatmak üzere size iki anekdot. Japon İmparatoru Meiji, 1870'lerde bir yurtdışı gezisi yapar. Meiji ne de olsa "Samuray terbiyesinden" gelmekte. 'Vatan millet Sakarya'cı yani. Ticareti "el kiri" olarak görmekte ve asil işler varken bu işlere bulaşmaktan, şeytandan kaçar gibi kaçmaktadır. Ne var ki, ziyaret ettiği ülkenin lideri, Meiji'ye döner ver der ki: "Bundan sonra kömürü bizden ithal etmenizi rica edeceğim." Meiji, kendini aşağılanmış hissetse de "Çağın değiştiğini ve benim de bir milletin lideri olarak duruşumu bu noktaya kaydırmam gerektiğini acı bir şekilde fark ettim." diyor. Ardından bildiğiniz Japonya çıktı ortaya. Ahmet N. Sezer'in 'adeta koltuğu kaptırmamak için yurtdışına çıkmadığı, çıksa da yanında işadamı götürmediği, kısaca heyecansız ve misyonsuz bir şekilde istisnai bir mevkii bloke ettiği' eleştirileri göz önüne alındığında Suudi Arabistan'da izlediğimiz Gül'ün çizdiği tablo umut verici. Özal'ın ardından yaşanan fetret devri sonra ermiş ve Türkiye yeniden yola devam ediyor gibi... İBRAHİM ÖZTÜRK-ZAMAN
<< Önceki Haber Türkiye'nin büyük dönüşü... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER