Çanakkale Onsekiz
Mart Üniversitesi Rektörü,
siyaset bilimci Prof. Dr.
Sedat Laçiner, AA muhabirine yaptığı açıklamada,
Türkiye'nin gerek dış
politika gerekse ekonomi alanında kazandığı ivmeyle
terör olaylarında görülen artışın doğrudan ilişkili olduğunu belirterek, bunun hiçbir dönemde olmadığı kadar net ve açık olduğunu söyledi.
Son dönemde gerçekleşen saldırıların Türkiye gerçekleriyle ilişkili olmadığına işaret eden Laçiner, ''Örgüt her geçen gün Türkiyeli olmaktan çıkıyor ve Türkiye dışı dinamiklerle saldırılarını gerçekleştiriyor'' dedi.
Hem Türkiye'nin yükseliyor olması nedeniyle hem de ikili ilişkilerde yaşanan sorunlara bir
cevap olarak terörün artışa geçtiğini ifade eden Prof. Dr. Laçiner, görüşlerini şöyle dile getirdi:
''Bazı
ülkeler Türkiye ile savaşamadıkları için, doğrudan savaşın maliyeti yüksek olduğu için
PKK üzerinden savaşıyorlar. PKK üzerinden Türkiye'yi istikrarsızlaştırmaya dolayısıyla da zayıflatmaya ve
dış politikada avantaj elde etmeye çalışıyorlar.
Örgütün son saldırılarına baktığınız zaman bu saldırıların siyasi bir maksadı yok,
örgüte Türkiye içerisinde bir avantaj sağlayacak bir siyasi maksadı yok. Bunlar tamamen Türkiye'yi zayıflatmaya dönük saldırılar. Türkiye'yi dışarıda zor durumda bırakma ve zayıflatmaya dönük saldırılar. Örgüt açısından da çok karlı saldırılar değil.
Rastlantısal, ayrım gözetmeyen saldırılar yapıyorlar. Ayrım gözetmeden
sivil, asker, polis... Kolay ama çok kanlı, dehşet üreten saldırılar yapıyorlar. Burada temel maksat dehşet üretmek, mümkünse bir
iç savaş çıkarmak ve Türkiye'nin elini bu şekilde oyalamak, zayıflatmak. Bu geçmişteki PKK'nın tarzı değil. Son dönemdeki örgüt saldırıları tamamıyla dış dinamiklerden kaynaklanıyor ve dışarıyla ilişkili. PKK da Türkiyeli bir örgüt olmaktan çıkıyor. Bu hem saldırılarıyla, politikalarıyla hem de örgüt üyeliğine baktığınızda da... Örgütün yarıya yakın üyesi
Suriyeli ve
İranlılardan oluşuyor.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 2009 yılının
Aralık ayında ABD'ye yaptığı ziyaret ile eş zamanlı olarak 7 Aralık 2009'da Tokat'ın Reşadiye ilçesinde gerçekleşen saldırıyı hatırlatan Laçiner, ''Aynı şekilde bu sefer de başbakan ABD'deyken bir saldırı gerçekleşti. Başbakan ne zaman ABD'ye gitse,
Amerikan başkanı ile görüşecek olsa PKK saldırmaya çalışır, özel bir çabası var'' görüşünü dile getirdi.
''KANAYAN YARA OLMAYA DEVAM EDER''
Siyaset,
Ekonomi ve Toplum
Araştırmaları Vakfı (
SETA) Genel Koordinatörü Taha
Özhan da, Türkiye'nin pro-aktif ve çok boyutlu dış politik hamleler yapabilen bir ülkeye dönüştüğünü belirterek, çevre ülkelerdeki gelişmeler karşısında ve çatışma alanlarında Türkiye'nin kendisini ''üçüncü adres'' olarak konumlandırabildiğine işaret etti. Özhan, ''Bu çatışmanın bir tarafı olmadan, müdahil olan bütün taraflara üç aşağı beş yukarı benzer mesafelerde kalarak Türkiye farklı yollar, farklı öneriler getirmeyi başardı'' dedi.
Türkiye'nin, yürüttüğü aktif dış politikayla meseleleri uluslararası platformlara da taşıyabildiğini kaydeden Özhan, şöyle konuştu:
''Terörün yükselmesiyle bütün bu dinamiklerin ortadan kalkmayacağı aşikar. Terör bütün bu dinamikleri doğrudan zayıflatacak kadar güçlü bir enstrümana dönüşemez ama Türkiye'nin canını sıkar, başını ağrıtır, kanayan bir yarası olmaya devam eder.
Doğrudur, terör bir sorundur ama toplamda terör Türkiye'nin bu sıçramalarını, 5-6 çok güçlü dinamiği aynı anda bastıracak güce hiçbir zaman sahip olamaz. Bu anlamda bunu bir
kart olarak kullanmayı düşünenler olabilir. Bu 80'lerde, 90'larda Türkiye, Soğuk
Savaş ülkelerinin bir kanat ülkesi şeklinde sıkışmış politik imkanlara sahipken etkili olabilirdi ama şu an Türkiye'nin gelmiş olduğu pozisyon nedeniyle terörün etkin bir kart olarak kullanılması mümkün değil.''
''ÇAKMA ÖRGÜTLERE İHALE EDİYORLAR''
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'nda çalışmalarını sürdüren Dr. Nihat Ali Özcan ise, Türkiye'nin 30 yıldır terörle yatıp kalkan bir ülke olduğunu belirterek, dış politikayla ilgili hamleler nedeniyle gözlerin Türkiye'ye çevrildiği dönemlerde ya da hükümet üyelerinin
yurt dışına yaptığı önemli geziler sırasında terör olaylarının artmasını, ''Teröristler, bu saldırıları yapanlar, taktik olarak, kendileri açısından bunu bir fırsat olarak görüyorlarsa, kendileri için o anda faydalıysa yapıyorlardır'' sözleriyle değerlendirdi.
Son dönemde yaşanan terör olaylarına ilişkin görüşlerini de ifade eden Özcan, sivilleri
hedef alan saldırıların artması konusunda şu değerlendirmeyi yaptı:
''Orada örgütün bir çelişkisi var, sivillere yönelik
eylem yaptığınız zaman, uluslararası kamuoyunda ve iç kamuoyunda ahlaki olarak mahkum ediliyorsunuz. Ondan kurtulmak için bu işi 'çakma' örgütlere
ihale ediyorlar. Üstlenirse uluslararası alanda da zor durumda kalabilirler. Çünkü uluslararası hukukta terörizmin tanımına bakarak yorum yapan bir ekol var. Eğer kurbanlar sivilse, bu tam terörizmdir. Yok kurbanlar kamu görevlisi ise bunu politik bir suç olarak görüyorlar. Dolayısıyla o da bunun farkında olduğu için kendisi
direk üstlenmiyor da böyle 'çakma' örgütler üzerinden götürüyor işi.''
''OYUN KURUCU DEVLET, TERÖR KARTIYLA ENGELLENİYOR''
Güvenlik uzmanı Doç. Dr.
Önder Aytaç ise, Türkiye'nin eskiyle karşılaştırıldığında ekonomi, sağlık, eğitim, kültür gibi alanlardaki donelerle ''karıştırılmasının'' mümkün olmadığına dikkati çekerek, ''O zaman Türkiye'yi içine hapsedecek olan ve dış dünyada oyun kurucu devlet olmasını engelleyebilecek olan en önemli unsur terör. Ne zaman ki Libya'ya, Cezayir'e, Tunus'a gidiyor başbakan, eğer içeride terörle ilgili bir olay olmazsa oradaki ilişkiler konuşulacak ama bir terör olayı olursa gündemin yüzde 80'i tekrar terör oluyor. Başbakan ABD'ye gitmiş olduğunda gündemin hepsini başbakanın ABD'deki etkinlikleri alacakken bir terör olayı olduğunda gündemin yüzde 90'ını belki de terör kapsıyor. Bölgesinde oyun kurucu devlet olmasını engellemiş olmak adına terör kartı oynanıyor'' diye konuştu.
Dünyaya
model olacak, medeniyetler çatışmasının aksine medeniyetler uzlaşmasını getirecek en önemli yapının Türkiye olduğuna vurgu yapan Aytaç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Türkiye'yi tekrar içine hapsetmenin tek yolu terör kartı. Kim yapabilir bizim bölgede? PKK açısından söylediğimizde Suriye kullanmıştır bir dönem, İran kullanmıştır,
İsrail kullanmıştır.
Fransa,
İngiltere,
Almanya kullanmıştır. Doğru. Bu dönemde bu bölgede lider olmaya doğru adım atmış olan Türkiye'yi içine hapsetmiş olmak için bütün bu ülkelerin hepsinden de katkılar olabilir.''