Uluslararası Türkçe Olimpiyatları Kuzey Avrupa Finalleri
Dil, milletlerarası bir
medeniyet köprüsüdür. Diline sahip çıkan toplumlar, dillerini öğrendikleri, öğrettikleri ve konuştukları sürece; değer yargılarını, tarihlerini, kültürlerini, muhafaza etmiş ve yaşamasını sağlamış olurlar.
Dünya üzerindeki hâkim dillere bakıldığında bu apaçık görülmektedir. En
baskın dillerden biri olan
İngilizcenin hemen bütün ülkelerde kullanıldığını herkes bilir ve az ya da çok konuşur. İngilizceyi konuşurken elbet İngiliz kültürü de yaşatılmış olunur.
Güzel dilimiz Türkçe, yedi düvele hükmettiğimiz yüzyıllar boyunca bir dünya dili olmuş, İmparatorluğumuzun; eğitim, ticaret ve sosyal hayat kültürünü benimsetmiş, bu sayede çeşitli dil ve dinlere mensup topluluklara; “Adaletin,
Sevginin, Kardeşliğin, Barış ve Hoş görünün,” birer insani ilke olarak uygulanmasına bekçilik etmiştir.
Geçmişe gittiğimizde Türkçenin bir dünya dili olduğunu görürüz. Belki bir kısım çevreler, bu söylediklerimi görmezden gelecek olsa da tarihe dürüstçe
yolculuk yapan, ön yargı ve peşin hükümlerini kendisine yoldaş etmeyen herkes idrak edebilir.
Evet, Türkçe bir dünya dilidir. Bunu söylerken ne hamasi duygularla ne de milliyetçi bir ideoloji çerçevesinde söylüyor değilim. Bugün
Osmanlı İmparatorluğunun direkt hâkim olduğu veya dolaylı şekilde idare ettiği ya da hiç gitmediği hangi kara parçasına ayak basarsanız basın, Türkçenin yaşadığını ve yaşatıldığını görürsünüz.
Neredeyse dünyanın tamamına yakın coğrafyada bayrağımız dalgalanır. Bayrağımızın dalgalandığı her yerde varız demektir. Orada sadece
bayrak dalgalanmaz, bayrağın taşıdığı vizyon ve misyon da beraberinde büyür ve gelişir. Ülkemiz tanınır ve bilinir.
İşte yedi yıldır dünyanın pek çok ülkesinde yapılan ve son finali de her yıl ülkemizde gerçekleştirilen “
Uluslararası Türkçe Olimpiyatları,” bunun bir göstergesidir. Böyle bir gerçek varken, herhalde kimse kalkıp da dilimiz, dinimiz ve milli değerlerimiz üzerine hamasi nutuklar atma ihtiyacı duymaz ve hissetmez.
Bu yıl yedincisi yapılan ve her sene bir önceki yıla göre büyüyen Uluslararası Türkçe Olimpiyatlarının Kuzey Avrupa ülkelerini kapsadığı kısmına, diğer jüri üyelerinin yanı sıra D.
Mehmet Doğan, Dursun Gürlek ve Bünyamin Şen ile birlikte jüri üyesi olarak katıldım ve
Danimarka’da büyük bir şölene şahit oldum. Gözyaşları ve duygu seliyle izlediğim coşkuyu anlatmakta cidden güçlük çekiyorum.
Ferhat ile Şirin masalında Ferhat’ın dağı delmesindeki azme, güce ve cesarete pek aklıselim yorum getiremezdim. “Böyle bir aşk ancak masallarda olabilir?” derdim. Ferhat ile Şirin aşkının gücünü bilemem ama Türk okullarındaki başarı ve zaferleri gördükçe ve duydukça anlıyorum ki, bu iş ancak ve ancak böylesine bir aşka teslimiyetle mümkündür.
Bir avuç muhabbet fedaisinin, eğitim gönüllülerinin,
hizmet erlerinin, dünyalık ve ahiretlik menfaatlerini “Rıza-i İlahiyeye” hasretmiş düşünce fatihlerinin, ülkemizi ve değerlerini, yer kürenin her yanında yaşatmaya çalıştıklarını görmek, bütün aşk masallarındaki kahramanları geride bırakacak kadar asil ve gerçektir.
Bayrağımızın dalgalanması,
İstiklal Marşımızın okunması,
Türkiye’mizin adının duyulması, İnsanımızın milli ve manevi değerlerinin tanıtılması ve benimsetilmesi, toplumlar arası ilişkilerde çok önemli ve bir başka çıkar yolu olmayan değerler köprüsüdür.
Büyük ecdadımız en parlak döneminde, uzaktan selamla
iletişim kurup, barış ve istikrar sağlanırken, bugün Osmanlının o muhteşem “birlik” projesi, yeniden hayata geçiriliyor. Anasından, babasından, yurdundan, yuvasından, ailesinden uzaklarda, eğitim elçiliği yapan gönül erlerimiz, yüreklerini koydukları torbalarını sırtlayıp; yaz kış, uzak yakın, gece gündüz, olur olmaz demeden, diyar diyar gidip, tarihimizden ve
inanç değerlerimizden gelen o büyük; “Barış, Sevgi ve Kardeşlik köprüsünü” hiç ayrım yapmadan kurabiliyor.
Bu anlattıklarım ya da anlatmaya çalıştıklarım, Danimarka’da gözlemleyebildiklerimin binde biri ancak. Kuzey Avrupa finallerine katılan;
Belarus,
İsveç, Danimarka,
Litvanya,
Letonya,
Norveç ve
Finlandiya’dan gelen Türkiye ve Türkçe kokusu, olabildiğince başımızı döndürdü. Ve şurası bir gerçek ki, bu millet hakikaten büyükmüş, küçültenler utanmalı. İnşaallah yeniden büyük millete doğru ilerliyoruz.
HÜSEYİN ÖZTÜRK-VAKİT