Siyasi arenada yaşananları farklı bir pencereden özetleyen Ardıç, Gül'ün Köşk'e çıkmaması gerektiği tezlerine sert eleştiriler yöneltti.
Galatasaraylı Erdoğan ağabeyim meseleyi özetledi, noktayı da koydu, lafı bitirdi.
YÖK başkanı Profesör
Erdoğan Teziç canım...
Geçen gün dedi ki, “sadece
iktidarı değil, devlet iktidarını ele geçirmek istiyorlar”...
Haklıdır, çünkü bizde iki iktidar vardır. Bir, bildiğiniz hükümet... İki, bilmediğiniz hükümet, yani devlet.
İşte böylece, bu ülkede dışişleri bakanının eşinin başı bağlı olabilir, başbakanın eşinin başı bağlı olabilir, meclis başkanının eşinin başı bağlı olabilir, fakat
cumhurbaşkanının eşinin başı bağlı olamaz. Bu tuhaflık
Türkiye’ye özgüdür.
Bu iki iktidar tek elde toplanırsa,
Zülfü Livaneli’nin dediği gibi, antidemokratik bir durum ortaya çıkar...
Pardon... Bayar ile Menderes, ya da Gül ile Erdoğan ikilisi cumhurbaşkanlığını ve başbakanlığı paylaşırsa öyle olur da, Atatürk ile İnönü aynı şeyi yaparlarsa bu son derece demokratiktir... Neden öyledir? Çünkü öyledir.
Bildiğiniz hükümet, ekonomi, sağlık, ulaştırma falan gibi çarçur işlere bakar, devlet de
laiklik,
PKK falan gibi önemli işlere. Bu, yalnızca Türkiye’ye özgü bir modeldir.
Böyle bir modele
Avrupa’da yer yoktur, dolayısıyla Türkiye
Avrupa Birliği’ne girmeyecektir, giremeyecektir. Bitti. Punto. Ulusalcıların paniğe kapılmalarına hiç gerek yok.
Fakat onlar yalnız “ya Avrupa’ya girersek” diye korkmuyorlar,
“ya halk iktidara gelirse” diye de korkuyorlar. “İkinci” iktidara yani...
Bu nedenle her türlü soytarılığı göze aldılar, önce erken seçim istiyorlar sonra kaçmaya bakıyorlar ve cumhurbaşkanını halkın seçmesine asla taraftar değiller. Bunu, adı “halk partisi” olan partinin başkanı da açık açık söylemekten utanmıyor.
Çünkü
demokrasi, halka bırakılamayacak kadar önemli bir meseledir!
Fakat “ulema arasında ihtilaf” da burada başlıyor: Acaba halk, cahil ve aptal olduğu için mi hep karşıdevrimcilere oy vermektedir?
Çünkü Atatürk “Türk milleti çalışkandır, zekidir” demiştir ve bir Atatürkçü buna ters düşerse çarpılır, ağzı bir yana burnu bir yana gider.
Öyleyse, aslında çalışkan ve zeki olan bu halk, kandırılmaktadır!
Eğitim şarttır...
Kaçak mısır cipsi üretenlere de, halka da... Halk bir eğitilse uyanacak, oylarını bürokrasiye yağdıracaktır. Kendi temsilcilerine oy verecek kadar şaşkın kalmayacaktır.Köy Enstitüleri, Halkevleri falan hep bu amaçla kurulmuştur ama halk bunların kıymetini bilememiştir... Köyünde kalması istenen enstitü mezunu ilk fırsatta kapağı büyük şehire atmış, Ecevit’in büyük fedakârlıklarla kurduğu örnek Köykent’ten Ecevit’e bir tek oy çıkmamıştır!
Demek ki mektepler olmasa maarif, seçimler olmasa demokrasi ne güzel idare edilecektir!...
Profesör Erdoğan Teziç, “milli mücadeleden beri gelen sistem cumhurbaşkanının tarafsızlığına dayanır” diyor. “Partili cumhurbaşkanı” olmazmış, olmamalıymış. Gerçekten de, Atatürk olsun, İnönü olsun, Bayar olsun, Özal olsun, Demirel olsun, çok tarafsız kişilerdi. O kadar tarafsız kişilerdi ki, hiçbiri bir partinin genel başkanı falan değildi!
Cumhurbaşkanı dediğin Gürsel gibi, Sunay gibi, Korutürk gibi, Sezer gibi memur olursa bu iş tadından yenmezdi... Ama halk saçmalıyor, halkın temsilcileri memur olmayan birini cumhurbaşkanı yapmaya kalkıyorlardı, bu ne cüretti? Cumhurbaşkanını ne halk kendisi doğrudan seçebilirdi, ne de onun temsilcileri dolaylı olarak...
Teziç, “başkanı halka seçtiren Latin
Amerika ülkelerinin askeri
darbelerden başlarını kaldıramadıklarını” da hatırlatıyor. Oysa Türkiye, asla halkın seçmediği devlet başkanlarıyla 1620, 1730, 1807, 1876, 1908, 1913, 1960, 1971, 1980, 1997 ve 2007 yıllarında başını pekâlâ da kaldırmıştır! Biz görmedik, bilmeyiz öyle darbe marbe canım, tevatür bunlar... Burası muz cumhuriyeti mi?
Ben de onu bunu bilmem ama sevgili Erdoğan ağabey, Ankaralı arkadaşlarına benden selam söyle, elektronik muhtıra verildi adamların oyu yüzde 40’a fırladı... İki müdahale daha gelirse yüzde 60’ı bulacak, hele bir de darbe olursa ondan sonra yapılacak ilk seçimde tulum çıkaracaklar!
Böylece “Türkiye’ye şeriatı getiren laikler” olarak siyasi tarihe geçeceksiniz, okullarda sizi
ders diye okutacaklar. İbret-i âlem niyetine...
Engin Ardıç