PKK terörüyle mücadelede
Ankara çok zor durumda. Bir yandan konuşuyor, ancak birşey yapamıyor. Öte yandan eli kolu bağlı, hareket yeteneği kısıtlı... Galiba, ne yapacağını tam saptayamıyor.
PKK terörüne karşı hükümetin tutumu sertleşiyor.
Yapılan son açıklamalara bakılacak olursa,
Kandil dağındaki PKK varlığı
hedef alınıyor.
Kandil’deki PKK üssü,
ülke içindeki terörün önemli bir kaynağıdır. Bu kaynak aktif kaldığı sürece, terör faaliyetlerini durdurmak zordur. Ancak unutmayalım ki, Kandil’in dağıtılması da PKK terörünün tamamen bitmesi anlamına gelmeyecektir. Örgüte önemli bir
darbe vuracak, alt yapısını dağıtacak, terör düzeyini azaltacak, ancak tümüyle bitirmeyecektir. Yine de, Kandil’in söndürülmesi gerekmektedir.
Şimdi gelelim, bunun nasıl gerçekleştirilebilineceğine...
Türkiye’nin çeşitli dönemlerindeki farklı hükümetleri aynı görüşte birleşmişler ve
Kuzey Irak’taki PKK varlığına karşı mücadele vermişlerdir.
Durum, Irak’ın ABD tarafından istilasından sonra farklılaşmıştır. Ankara üç yıldır,
Washington’un kapısını çalmakta ve
kontrol altında tuttuğu
Kuzey Irak’taki PKK varlığına son verilmesini istemektedir. Washington ise, Irak’taki güçlüklerini göstererek, Ankara’nın istemini geri çevirmektedir.
Hükümet sık sık, “biz yapacağımızı biliriz” demekte “artık sabrımız tükendi” açıklamaları yapmakta, hatta Irak sınırına asker yığarak gözdağı vermektedir.
Kamuoyunun, böyle durumlarda çok ilginç tepkileri vardır. Yöneticilerinin hemen harekete geçip, sonuç almasını ister. Hele bu tip açıklamalar çoğaldıkça, beklentiler de artar. Bir süre sonra “Ne kadar çok konuşuyorsunuz kardeşim, vuracaksanız vurun. Konuşmayı bırakın. Eğer vuramıyorsanız o zaman susun” der.
Kamuoyunun
baskısı arttıkça, özellikle
seçim sürecine girmiş hükümetler sıkışır ve tutarlı olmayan, ilerde geri tepecek kararlar alabilirler.
İşte bu işin en tehlikeli yanı da budur.
SÖYLEMESİ KOLAY...
Büyük çoğunluğumuz, şu anda Başbakan’ın ve
Genelkurmay Başkan’ının, PKK terörüne verilecek tepki konusunda ne kadar büyük bir sıkıntı içinde olduğunu bilemiyoruz.
Kandil dağını vurmanın kolay olduğunu düşünüyoruz. Böyle bir operasyonun taşıdığı büyük riskleri hesaplayamıyoruz. Kestirmeden, “vuralım ve şehitlerimizin intikamını alalım” diyoruz. Hatta daha da ileri gidip “ne bekliyorsunuz, vurup bitirin bu işi” diye de sinirleniyoruz. Oysa Kandil dağını vurmak, dışardan görüldüğü kadar kolay değil.
Kuzey Irak, Amerika’nın sorumluluk bölgesinde bulunuyor. Herhangi bir askeri harekat, ABD’nin yeşil ışığı yakmadığı sürece, büyük riskler taşır. Türk Silahlı Kuvvetleriyle,
Amerikan Silahlı Kuvvetleri karşı karşıya kalabilir. Böyle bir olasılık Ankara ile Washinton’u tam sürtüşmeye itebilir. Bunun siyasi ve
ekonomik sonuçları da çok ağır olur.
Kandil’e bir müdahale, Türkiye’nin Kuzey
Irak yönetimi ve Irak hükümetiyle ilişkilerini gerecektir. Bu da, bölgedeki gerilimi arttıracaktır.
Askeri harekat, başta
Güneydoğu olmak üzere gösterilerin artmasına ve iç çatışmaların yoğunlaşmasına yol açacaktır.
Harekat genelde, Ortadoğu’daki savaşın bir parçası gibi görülecek, bu durum ister istemez uluslararası
finans çevrelerinde yankı bulucaktır..
Yukarda sıraladığım olasılıklar, bizim tahmin edemediğimiz daha bir çok başka olasılıkla birleştirilerek, Genelkurmay ve Hükümet katında tartışılıyor.
Peki, siz olsanız ne yaparsınız?
Bir yandan PKK terörünü durdurmamız, belini kırmamız, şehitlerin intikamını almamız ve bu örgütü cezalandırmamız gerekiyor...
Öte yandan da, yukarıdaki riskleri almamız gerekiyor...
Kararı siz verin.
PKK, TÜRKİYE’Yİ KAOS’A İTMEK İSTİYOR
PKK, Türkiye’nin Kandil dağına yönelik askeri bir harekat yapmasını istiyor. Bu şekilde, belki ağır bir darbe
yiyecek, ancak Türkiye’yi de içerde ve dışarda güç duruma sokabileceğini düşünüyor.
Ankara’nın Washington ile ilişkilerinin kopma noktasına gelmesi, içerde de PKK taraftarlarının
ayaklanma olasılığı örgütün gizli gündemini oluşturuyor. Uluslararası konjonktürden yararlanmaya çalışıyor.
Bence, böyle bir hedefleri varsa, yanılıyorlar.
Türkiye’yi bu tip bir tuzağa düşürebileceklerini sanmıyorum.
Ankara’da, belki zaman zaman fevri davranabilen
iktidar mensubu politikacılar bulunabilir. Muhalefet, hükümeti güç duruma düşürebilmek için tüm kışkırtıcılığını kullanabilir, hatta AKP’nin kısa bir süre için dahi olsa Kuzey Irak bataklığına girip, yıpranmasından da memnun olabilir.
Milliyetçi- Muhafazakar-Solcu koalisyonunu oluşturan çevreler ülkeyi nasıl bir risk altına soktuklarına bakmadan, kimi Kürtlere
ders vermek kimi “milliyetçi cangaverlik” adına hem TSK’ya, hem de hükümete baskı yapabilirler.
Ancak Ankara’da, özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri’nde sağduyulu, soğukkkanlı ve geri alınamayacak adımlar atılmasının tehlikelerini çok iyi bilen kişiler de vardır.
Bu nedenle, ben rahat uyuyorum.
Kaynak:
Posta Gazetesi