AKP’nin kurucu üyeleri arasında yer alan ve AKP hükümetlerinin ilk Dışişleri Bakanı olan Yaşar Yakış, 2014 yılının Ortadoğu’nun geleceğinin şekillenmesi açısından en önemli kavşaklardan biri olduğunu belirtti.
Yakış, "Böyle bir zamanda dört tane en önemli Ortadoğu ülkesinde büyükelçisi yok. Suriye’de, Tel Aviv’de, Kahire’de, Trablusgarp’ta yok. Bu, Türkiye’nin bölgede etkili olma imkânını önemli ölçüde sınırlıyor" diye konuştu. Türkiye’nin bu duruma akşamdan sabaha gelmediğini kaydeden Yakış, Ortadoğu’nun Türkiye müdahil olsa da olmasa da yeni bir şekillenme ile karşı karşıya olduğunun altını çizdi.
SIFIR SORUN DEMEKLE OLMUYOR
Yakış, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ‘sıfır sorun’ politikasının doğru bir yaklaşım olduğunu vurgulamakla beraber bunun bir eylem planı olmasından ziyade bir ideal olarak algılanıp süreklilik arz etmesi gerektiği üzerinde durdu. Yakış, “Sıfır sorun olabilmesi için sizin ‘ben sıfır sorun yapacağım’ demenizle olmuyor. Dünyadaki koşullar, öteki ülkelerin attıkları adımlar, onlar sıfır sorundan ötürü hiçbir şeye ‘hayır’ demeyeceğinizi düşünerek hareket ederlerse yine sıfır sorun olmaz" dedi.
İSABETLİ TEŞHİSTE ZORLANIYORUZ
"Türkiye’nin Ortadoğu’yu birçok Batı Avrupa ülkesinden çok daha az tanıyan bir ülke olduğu kanaatindeyim" diyen Yakış, 1920’lerde devletçe sırtımızı Ortadoğu’ya döndüğümüzü ileri sürdü. Yakış, “Batı ülkeleri, Arap ülkelerini bizden çok daha iyi tanıdıklarını örnekleriyle ortaya koydular. Ortadoğu’daki olaylarda biz Batılı ülkelerdeki kadar isabetli teşhis koymakta zaman zaman zorlanıyoruz. Bugünkü durum kısmen onun sonucudur" değerlendirmesinde bulundu.
Yakış şöyle konuştu: "Türkiye’nin Batılı ülkelerin sahip olduğu gibi Ortadoğu başkentlerinde şubeleri olan düşünce kuruluşları yok. Bakıyorsunuz Şam’da, Kahire’de Amerika’nın, Fransa’nın, İngiltere’nin, Japonya’nın birçok düşünce kuruluşun şubesi var. Bu şubelerde o ülkede doğmuş büyümüş insanlar çalıştırılıyor. Türk Hariciyesi ise Arapça bilen uzman yetiştirmemekle adeta övünüyor."
Tunus’ta başlayan ‘Arap Baharı’ sürecinin Türkiye’nin haklı olarak ılımlı İslam’ın iktidara geleceği beklentisi ile politika ürettiğini ifade eden emekli diplomat Yakış, her ülkede yaşanan sürecin farklılıklar arz ettiğini, Türkiye’nin ise bu nüans farklarını zamanında tespit edip, yapması gereken dönüşümü yapamadığını söyledi.
DÜMENİ SIKI TUTARSAN ROTA DEĞİŞİR
Yakış sözlerini şu örnekle destekledi: "Gemicilikte bir kural vardır; Çarkçı başı geminin dümenini elinde tutarken, dümeni sımsıkı tutup da hiç kıpırdatmazsa gemi hedefine gitmez. Dalgalar inip çıktıkça, rüzgârın etkisiyle gemi sık sık rota değiştirir. Sizin o rotayı düzeltmeniz lazım."
ALGI, BAZEN DAHA ÖNEMLİ OLABİLİR
Algının bazen gerçeğin kendisinden daha önemli olabildiğine dikkat çeken Yakış, "Türkiye’nin IŞİD olduktan sonra değil ama ondan önceki muhaliflere birçok kolaylıklar gösterdiği, Türkiye’nin müsamahasından çok geniş ölçüde yararlandıkları noktasında çok güçlü bir algı var dünyada. Herkes de Türkiye’ye karşı politikasını bu algıya göre şekillendiriyor" dedi.
TÜRKİYE OFSAYTA DÜŞTÜ
Bugün'ün haberine göre, Batılılar’ın Suriye’de muhaliflere gönderilen silahların istenmeyen kişilerin eline geçtiğini fark edince frene bastıklarını belirten Yakış, bu durumda Türkiye’nin ofsaytta kaldığını ileri sürdü. Yakış şöyle konuştu: "Türkiye’nin ‘biz politikamızı Beşar Esed’in kısa zamanda düşeceği varsayımı esasına oturtmuştuk, düşmedi.
Şimdi, bunu değiştiriyoruz’ demesi gerekirdi. Bu bir erdemdir. Öteki ülkeler yapıyor, biz de yapabiliriz. Bunu yapmakta Türkiye yavaş davrandı. Benzer bir değerlendirme Mısır için de yapılabilir. Bütün bunların sonucunda Türkiye, 2014 yılında Ortadoğu’nun geleceğinin oluştuğu bu ortamda dört başkentte büyükelçisi olmayan bir ülke haline geldi.”