Türkiye kritik bir süreçten geçiyor. Sınır ötesi operasyon yetkisini eline alan hükümet sıra dışı görüşmelere imza atıyor. Geçen hafta NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve ABD’nin IŞİD Koalisyonu Temsilcisi emekli General John Allen ağırlandı. Irak Başbakanı Haydar el-İbadi arandı, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin telefonuna cevap verildi… Görüşmelerin ortak gündemi ‘sınırı’ aşan IŞİD tehdidiydi. IŞİD’i hedefe koyan ABD liderliğindeki koalisyonun, Ankara’dan, İncirlik’in kullanımına ve yabancı askerlerin ülkede konuşlanmasına izin verilmesini, radikal unsurlara sınırda göz açtırılmamasını istediği sır değil. Zikredilmeyen ‘muharip asker’ müzakeresinin sürdüğü anlaşılıyor! Ankara’da yaşanan hararetli pazarlık, asker ve tankların sınıra indirilmesi, ‘Suriye’ye karadan girelim’ çıkışıyla birleşince sokakta ‘Türkiye savaşa mı giriyor?’ algısı oluştu. Aksiyon Dergisi, Türkiye’nin ihtiyari-gayriihtiyari Suriye’ye girmesi durumunda yaşanacakları, askerlerin sınır ötesinde karşılaşacağı sürprizleri, müdahalenin Türkiye’ye ve bölgeye muhtemel yansımalarını emekli Yarbay, BM yöneticisi Dr. İsmail Yılmaz ve emekli Hava Korgeneral Erdoğan Karakuş ile analiz etti.
ESED, PYD VE IŞİD İLE AYNI ANDA SAVAŞABİLİR MİYİZ?
1996’da Kara Harp Okulu’ndan yarbay rütbesiyle emekli olduktan sonra BM’de görev alıp 18 yıl boyunca örgütün savaş bölgelerindeki ofislerinde çalışan Dr. İsmail Yılmaz, Türkiye’nin uluslararası meşruiyet zemini oluşmadan, tek taraflı olarak Suriye’ye girmesi durumunda oluşacak diplomatik, askerî ve insanî faturayı karşılayamayacağını düşünüyor.
-Yeni tezkere, TSK’ya Suriye’ye girme meşruiyeti veriyor mu?
Hükümetin Meclis’ten geçirdiği tezkere, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne tek taraflı olarak yurtdışında operasyon izni veriyor. Ama yapılacak operasyona uluslararası hukuk meşruiyeti sağlamıyor. BM üyesi ülkelerin sınır ihlalleri için BM kararı gerekir. Kosova örneğindeki gibi. Geçmişte BM kararı olmadan, NATO girişimiyle bazı müdahaleler oldu. Ancak Suriye meselesinde böyle bir NATO kararı yok. BM-NATO kararları olmadan, her türlü sınır ihlali ilgili ülkenin işgali anlamına gelir. İşgale uğrayan ülkenin egemenliğini koruma, savaş açma hakkı oluşur. Bunun yanında uluslararası hukuk, komşu ülkelerden size yönelik, sınırlarınızı aşan herhangi bir tehdit karşısında sıcak takip amaçlı sınırı aşma yetkisi tanıyor. Ancak bu tür harekâtlar devamlılık arz edemez, savaş niteliğine dönüşemez. Sıcak takip de olsa sınırından girdiğiniz ülkeye bilgi vermeniz, o ülkeyle koordineli çalışmanız beklenir. Aksi hâllerde tek taraflı sınır ihlali savaş sebebi sayılır!
-Hükümetin ‘karadan girme’ mesajlarını nereye koyuyorsunuz?
Türk Hükümeti’nin Suriye’ye girmek gibi bir niyeti ve hedefinin olmadığını düşünüyorum. Özellikle Kobani paydasında! Söz konusu söylemleri, zaman kazanma, iki tarafı da idare etme hâli olarak okuyorum. Bence de doğru bir tavır.
-Uluslararası koalisyonun parçası olarak girerse?
IŞİD karşıtı koalisyon benzeri oluşumlar ABD operasyonları için ‘uygun hava’ oluşturmaktan ibaret. Uluslararası hukukta yeri yok. Ayrıca ABD’nin öncülük ettiği benzer operasyonların hiçbiri sınırlarını maceraya atacak coğrafyalarda değildi. Söz konusu müdahaleler genelde ilgili ülkeleri orta-uzun vadede ateş ile baş başa bırakarak sonuçlandı. TSK tek taraflı veya koalisyonun parçası olarak Suriye’ye girerse, Suriye ile yaşayacağı sorunların yanında, Türkiye’nin Arap/Müslüman dünyası, Rusya ve bazı AB ülkeleri ile ilişkilerine zarar verir. Ülke imajı zedelenir!
-Türk askeri sınırı aşarsa ne tür sürprizlerle karşılaşır?
Türk askeri sınırı geçtiği an hem IŞİD ve PYD hem de Suriye rejimi ile savaşa girişmiş olacak. Bunun Türkiye’ye ciddi askerî, diplomatik ve insanî maliyeti olacak. Ayrıca asimetrik düşman unsurları karşısında ciddi can kaybı yaşayabilir. Asimetrik savaş, güçlü kara birlikleri için bile risktir! Asimetrik düşmanlarla savaşmak düzenli orduyu bataklığa sürmeye benzer. Bu nedenle ABD bu tür harekâtlardan uzak duruyor. Gerektiğinde taşeron kullanıyor. Allah korusun, bir Türk askeri bile IŞİD’in eline düşse, başına bir şey gelse, mecbur olmadığımız, uluslararası hukuka uygun olmayan bir operasyonda ödenen en ağır bedel olur!
-Ana hedef IŞİD mi, Esed mi?
Ankara’nın dile getirdiği ‘uçuşa yasak/güvenli bölge’ talepleri özünde Suriye Silahlı Kuvvetleri’ni bölgeden uzak tutma amacı güdüyor. IŞİD’in elinde uçak benzeri hava araçlarının olmadığını biliyoruz. TSK daha düne kadar Kuzey Irak’ta çeşitli defalar sıcak takip hakkı üzerinden yaptığı sınırlı hava operasyonları ile sınırında defakto uçuşa kapalı/güvenli bölge oluşturdu. Aynı taktiği Suriye’de neden düşünmüyor?
-TSK’nın gardı ne?
Emekli subay olarak TSK’nın tüm denklemi gayet iyi okuduğuna eminim. Emekli BM siyasi yöneticisi olarak da hükûmetimizin BM şartına aykırı hiçbir müdahaleye doğrudan katılacağını düşünmüyorum. Asker açısından meselenin insanî yardım boyutu başkadır -ki bu konuda Türkiye üzerine düşenin fazlasıyla yapıyor- komşu ülkeye girme başkadır!
MECBUR KALINMADIKÇA SURİYE’YE GİRMEK ÇILGINLIKTIR!
Emekli Hava Korgeneral Erdoğan Karakuş da kara ordularıyla girişilen Vietnam, Afganistan ve Irak işgallerini hatırlatıp muharip birliklerin zafer garantili olmadığını vurguluyor. “Gerekmeyen savaşa girişmek çılgınlık olur.” diyor.
-Türkiye Suriye’ye girecek mi?
Cumhurbaşkanı ‘operasyon kara ordusuz olmaz’ dese de TSK’nın sınırı geçişini Esed rejiminin hedefe konmasına, sınırında ‘Tampon/Uçuşa Yasak Bölge’ oluşturulmasına bağlıyor. ABD’nin IŞİD’i bırakıp Esed rejimini hedefe koymayacağını Ankara da biliyor. Keza Tampon/Uçuşa Yasak Bölge için BM kararının gerektiğini, Rusya ve Çin’in buna yeşil ışık yakmayacağını da... Buna rağmen bu talepleri dile getirerek işi yokuşa sürüp askerini Suriye’ye göndermekten kaçınıyor.
-Tankların sınıra inmesini, asker takviyesini nasıl okuyorsunuz?
Terör örgütleri sınıra dayanmışken TSK’nın azami hazırlığını yapması normal. Söz konusu manevralar TSK’nın sınırı geçme hazırlığı şeklinde okunmamalı.
-TSK Kobani krizine müdahale etse bunun ülkeye katkısı ne olur?
Kobani’de Türkiye’ye düşman iki terör unsuru PYD ile IŞİD birbiriyle çarpışıyor. Türkiye’nin müdahalesine kapı aralayan bir durum yok ortada. Zira o örgütler Türkiye’yi hedef almış değil.
-‘IŞİD kara ordusu olmaksızın bertaraf edilemez’ öngörüsü doğru mu?
Bu noktada kara unsurlarını kurtarıcı gibi göstermek doğru değil. Muharip birlikler sahada akılsızca kullanılırsa hiçbir varlık gösteremez. ABD Vietnam’a 500 bin askerle girdi, Irak’ta 250 bin askerle savaştı, Afganistan’a 90 bin asker indirdi, sonuçları ortada. Batı bu kötü tecrübelerden ötürü Suriye krizine en başında müdahale etmeyerek IŞİD’i ortaya çıkardı. IŞİD’in temelinde biraz da ABD’nin başarısız Irak operasyonu yatıyor!
-Nasıl?
Amerikalılar Irak işgali sırasında 1 milyon Sünni’yi, 200 bin Şii’yi katletti. Sünnileri ‘Saddam’ın destekçisi’ diye hedefe koydu, ağır darbe vurdu. 2 milyon Sünni Iraklı kurtuluşu Suriye’ye kaçmakta buldu. Bugün IŞİD’in temelini ABD’nin yerinden ettiği Iraklı Sünniler oluşturdu. Saddam sonrası Irak Şiilerin eline geçip ülke İran eksenine gerince bu kez IŞİD gibi unsurları Şiilere karşı kullanmaya başladı. Ama bunlar o kadar hızlı büyüdüler ki Batı’ya zarar vermeye başladılar. Bunun için Sünnileri yeniden hedefe koydu.
-Peki, IŞİD’i bütünüyle yok etmek mümkün mü?
Tümden yok etmek kolay değil. IŞİD’i Irak-Suriye sathında canı pahasına savunan 8-10 milyon destekçi var. Asimetrik çarpışan savaşçılar sivil yerleşim bölgelerinde barındığı için tespit edilip bertaraf edilmeleri güç. ABD Afganistan’da Taliban’ı 13 yılda yenemedi!
-Türkiye Suriye’ye girmek zorunda kalırsa zayiat verir mi?
Karşı taraftan ateş açılsa bile karadan Suriye’ye girmesine gerek yok. Türk Hava Kuvvetleri çok güçlü! Olası tehditlere, atışlara havadan misliyle karşılık verebilir. Ayrıca Türkiye’nin tek taraflı müdahalesi Arap sokağındaki imajına zarar verir.
-Çözüm öneriniz ne?
Ankara dışarıdan Irak ve Suriye’de ılımlı Sünni aşiretlerin yönetime gelmelerine, siyaset zemininde güçlenmelerine destek vererek terörü dindirmeye çalışmalı. Eli silahlı gruplarla masaya oturmayıp ‘kor ateşi’ el sürmeden söndürmeye çalışmalı.AKSİYON