Tuzağın bir boyutu içeride diğeri ise
Kuzey Irak’ta. Ama iki unsurun bir araya getirilmesi,
Türkiye’nin önümüzdeki 15-20 yılda yine büyük sorunlarla boğuşması, her türlü toplumsal gelişimin durması anlamına geliyor.
***
Bombaların ucunda
PKK’nın çıkması, DTP’nin
seçim öncesi dönemdeki siyasal faaliyetleri açısından önemli zorluklar yaratabilir. DTP de diğer
siyasi partiler gibi toplantılar, mitingler yapmak isteyecek, ancak her toplantı, her miting gerilim kaynağı olacaktır.
Bu toplantılarda ortaya çıkabilecek bazı olumsuz olaylarla da gerilimin içerdeki boyutu iyice büyüyecektir.
Tuzağın ikinci boyutu, birincisiyle sıkı sıkıya bağlı olan
Kuzey Irak tuzağıdır. PKK’nın son
eylemleri, yine ardı ardına gelen
şehit cenazelerinin yarattığı haklı duygusal ortamda toplumun geniş bir kesiminde Kuzey Irak’a yapılacak bir
askeri müdahale büyük haklılık kazanacaktır.
***
Aslında
Türk askeri Kuzey Irak’ta defalarca
operasyon yapmıştır. Üstelik operasyonlar bu bölgede bir
yönetim boşluğunun olduğu dönemde,
Kürt aşiretlerinin bugünkü gibi bağımsız bir askeri örgütlenmesinin olmadığı dönemde yapılmış ve
Barzani ya da
Talabani güçleriyle bir çatışma olmamıştır.
Bugün Kuzey Irak Kürtleri
egemen oldukları toprağı bağımsız
Kürdistan olarak görmektedir. Ayrıca bu durum, resmen ilan edilmemiş olmasına rağmen dünya tarafından da bir oldu-bitti olarak kabul edilmiştir.
Bunun anlamı Kuzey Irak’a Türk askerinin girmesinin sonuçlarının önceki dönemden farklı olacağı ihtimalinin yüksekliğidir. Yani Kuzey Irak Kürt yönetimi bu operasyonu kendi bağımsızlığına saldırı olarak görecek ve şu anda varolan
Amerikan desteğiyle karşı koyacaktır.
Bunun anlamını ve sonuçlarını da iyi düşünmek gerekir. Türk askeri Kuzey Irak Kürt kuvvetlerinin karşı koymasıyla bölgeden “çıkarılmış” durumuna giremez, dolayısıyla da çatışmaların ulaşacağı boyutu tahmin etmek güçtür.
Böyle bir operasyona karşı, zaten yıllardır bunu bekleyen PKK’nın da
tedbir alacağı bellidir. Bu tedbir ille de çatışma olmayabilir, ama üzerinde bu kadar konuşulan bir operasyonun hedeflerini ne ölçüde gerçekleştirebileceği de başka bir konudur.
***
Şunu düşünelim:
Türk Silahlı Kuvvetleri Kuzey Irak’a girmiş... Peşmergelerle çatışmalar oluyor... Amerika Türkiye’yi bir egemen devletin topraklarını işgal girişiminde bulunmakla suçluyor... Türkiye,
Birleşmiş Milletler’de suçlanıyor... Türkiye
Avrupa Birliği’nde suçlanıyor... Çatışmalar devam ederken Türk topraklarında da
bombalar patlıyor... Kuzey Irak’tan şehit cenazeleri gelirken büyük şehirlerde sivillerin; kadın, çocuk sivillerin bombalarla parcalanmış cenazeleri kalkıyor... Büyük şehirlerde kimse gece sokağa çıkmıyor, herkes koşarak işinden evine dönüyor, kapanıyor... Halktaki
öfke büyüyor. Bu öfkeyi şiddete yönlendirmek isteyenler ortaya çıkıyor.
Bu arada Türk ekonomisi de duruyor... Yabancı
sermayenin gelmesi, işsizliğin azalması bir
rüya oluyor; varolan sermaye de kaçıyor, işsizlik tırmanarak artıyor... Büyük şehirlerde
asayiş sorunu da katlanarak artıyor...
***
İşte Türkiye’nin çekilmek istediği tuzağın boyutları bu kadar açıktır. Bu planı yapanlar herhalde Türkiye’de bu tuzağa düşecek safdillere ya da bu yolla Türkiye’yi Batı’dan uzaklaştırmak isteyenlere güvenmektedir ki bu büyük tuzağı kurmuşlardır.
Böyle bir tuzağa bilerek, göz göre göre düşmenin hiçbir gerekçesi olamaz, düşenleri de tarih ve gelecek kuşaklar affetmez.
OKAY GÖNENSİN- VATAN GAZETESİ