İşçinin çatlak faylı cephesi
Son günlerin AKP'nin kapatılması davasına odaklanmış Türkiyesi'nde anayasal rejim savunmasında önemli rol oynayabilecek güçteki
işçi kuruluşlarının ne kadar başarılı oldukları
tartışmalı mücadeleleri hak ettiği dikkati çekmedi.
Ama 1
Mayıs'ın, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi bayram kabul edilip
tatil ilan edilmesi,
Taksim meydanının bu toplantı için tahsis edilmesi isteği, toparlanmanın gündemde kalmasına
yardım etti.
AKP iktidarının anayasal rejim ve
Cumhuriyet'in kazanımlarına karşı yarattığı
tehlike karşısında, çok önemli rol oynayabilecek bir
sivil toplum örgüt cephesi olan işçiler üzerine dikkatlerin çevrilmesine yardımcı oldu.
Hükümet, işçilerin '
1 Mayıs bayram ve tatil olsun. Taksim'e bu konuda konan 30 yılı geçen
ambargo da kaldırılsın' isteğini, biraz da kendi dümen suyunda olduğuna güvendiği
Türk-İş'ten aldığı işaretle, reddedince konu iki yönden önem kazandı.
'Türk-İş,
Aralık 2007'de yapılan genel kurulundaki değişikliklerle gerçekten AKP kontrolüne mi geçti?' konusu güncelleşti. Eski
Salih Kılıç başkanlığındaki yönetimde genel sekreter olan
Mustafa Kumlu seçimleri kendi ekibiyle kazanıp Türk-İş Başkanı olunca, başlayan tartışma bu en güçlü işçi kuruluşunun, genel işçi hareketi içindeki yeri üzerine görece gölge düşürmüştü.
Kumlu'nun eski sendikasının siyasi iktidarın kimi
ekonomik girişimleriyle ilgisinin de soru işaretleri yarattığı söylenebildi. Hatta o günden sonra bıyıklarını Erdoğan'ınkilere benzeterek kestiğine bile dikkat çekildi.
Türk-İş'in, 1 Mayıs ile ilgili genel işçi hareketi içinde sergilediği kimi tavırları, kararlılıklar üzerinde kuşku yaratırken, hükümetin kararları ve Erdoğan'ın yaklaşımı karşısında katılaşan diğer kesimin etkisi havayı değiştirdi.
'AKP dümen suyuna kaydı' diye düşünülen Türk-İş'in işçi cephesinde bir çatlak yaratmayacağı, liderin ağzından çeşitli platformlarda açıklandı.
Şimdi dikkatler hükümetin yaklaşımına, işçi cephesine 'ayak takımı' diyen Başbakan'ın tavrını değiştirip değiştirmeyeceğine çevrildi.
İstanbul Valisi'nin 'Taksim'de 1 Mayıs kutlanmaz' değerlendirmesinin güvenlik açısından ne kadar geçerli olduğu, hükümet bu konudaki kararını değiştirdiği takdirde göreceğiz.
Hükümet kararında ısrar ettiğinde, işçilerin cephelerini bozmamalarının bedelini ödeme şekilleri ise, daha geniş ve
ülke için daha yaşamsal, anayasal rejimin korunması gibi bir konuda, onlara ne kadar güvenilebileceğini gösterecek.
Bu noktada dikkatler yeniden Türk-İş yönetiminin AKP iktidarıyla ne kadar içli dışlı olduğunun anlaşılması üzerine dönecek.
1 Mayıs'ın Taksim'de yapılması isteğinin, kimi işçi sendikalarında mevcut olduğu öne sürülen AKP'ye yakın siyasi eğilim, ya da ekonomik gerekçeli hesaplara bağlantılı olup olmaması önemli.
Alınan kararla ilgili ortak davranış, işçi cephesinin daha güçlenmesini sağlayıp sağlamayacağını da gösterecek...
AKP basit bir manevrayla çözümleyeceği işçi isteklerini "Ayakların başları yönettiği yerde
kıyamet kopar" diye değerlendirmesiyle yarattığı sorunun bakalım nasıl içinden çıkacak?
AKP'nin bulacağı formül karşısında işçi cephesinin takınacağı tavır ve kamuoyundan göreceği destek ise daha önemli.
Orada alınacak netice Türkiye'nin AKP iktidarında tehlikeye düşmüş olan anayasal rejimi ve Cumhuriyet döneminde edindiği kazanımların muhafazası mücadelesini etkileyecek.
İşçinin rejimi korumada önemli rol oynayabilecek cephesinde çatlağın olup olmamasının önemi çok fazla.
Bunun için de öncelikle Türk-İş yönetimi üzerindeki soru işareti ortadan kalkmalı.
M.ALİ KIŞLALI/RADİKAL