İki gazetecilik: Taraf ile Hürriyet-Vatan…
Taraf Gazetesi bir süredir Türk
siyasetinde önemli bir rol oynuyor…
Sistem kurucu,
sistem koruyucu bir "basın şebekesi"nin dışında, eleştirel ve soru soran bir gazetecilik anlayışla "
özgürlük ve
demokrasiye taraf" bir yayın politikası izliyor.
Nokta Dergisi'ni hatırlayın…
Bir dönemin
Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'in günlüklerinin
Nokta Dergisi'nde yayınlanmasıyla birlikte, ülkede 2003 ve 2004 yıllarında iki
darbe hazırlığı yapıldığı,
sivil örgütlerin örgütlenip ve militarize edildiği de ortaya çıkmıştı.
Bu ve benzer haberleriyle kalın sis tabakasının altındaki "kurumsal ve yerleşik gayri meşruluğun ve
yasa dışılığın" üzerine gitti Nokta Dergisi ve Türk kamuoyunun siyasi gerginlikleri algılamasına ve tavır almasına yönelik önemli katkılarda bulundu…
Dönüp Taraf'a, Taraf'ın son on beş gününe bakın şimdi…
Önce
Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili
Paksüt ile
Kara Kuvvetleri Komutanı Başbuğ buluşmasını haber yaptı, bu gazete...
Ardından
Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde hazırlanan, "yargıçları ordu çizgisine çekmeyi, bu çerçevede gazetecileri kullanmayı, üniversite ve sivil örgütler seferber etmeyi hedefleyen" bir andıçı buldu ve yayınladı.
Gazetecilik ve gazeteler önemlidir…
Türkiye'de gibi bir ülkede yaşıyorsanız gazetecilik faaliyetini demokratik mücadeleden ve demokrasi ilkeleri etrafındaki kavgadan bağımsız olarak tanımlamazsınız. En azından ortada şeffalık, ilke, ahlak ve özgürlük mücadelesi vardır gazeteler yayın politikalarıyla bu mücadelenin etrafında çeşitli kutuplarda saflarını alırlar.
Nitekim üst düzey bir askerle bir yargıcın buluşması kimi gazeteler için üzerine gidilmesi gereken dev bir sorun alanı oluştururken, bazı gazeteler için ise örtbas edilmesi, görmezden gelinmesi, sıradanlaştırılması ya da karalanması gereken haber olarak görüldü.
Benzer şekilde andıç konusunda kimi gazeteler asker-siyaset ilişkilerinin derinliği ve gayrimeşruluğunu merkeze alırken, bazıları bu andıçı çürütmenin yollarını aramaya soyundu. Genelkurmay Başkanı'nın üzerine gideceklerine, haberi yapanın üzerine gittiler. Genelkurmay Başkanı'na bu haberi yapan gazeteyi karalama ve yeniden meşrulaşma imkanı verdiler.
Demokrasi mücadelesi etrafındaki saflaşma sadece siyaset değil, aynı zamanda ahlak saflaşmasıdır…
Bu saflaşmaya ve "gazeteciliği askere
cephane sağlama mesleği haline dönüştüren anlayış"a ilişkin son örnek, daha dün,
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Fırat'ın bir demecine "
takla attırılması" ve bu yolla rejim krizine yeni imkanlar sağlanmasıyla karşımıza çıktı.
Dengir Mir Fırat'ın
New York Times'a şöyle demişti: "Türk toplumu bir travma yaşamıştır. Bir gece içinde kıyafetini ve alfabesini değiştirmesi istenmiştir. Dini yaşama biçimi ortadan kaldırılmıştır. Bu travmayı yaşamayan toplumlar insanların nasıl giyindiklerine ilişkin tartışmaları anlayamazlar…"
Vatan ve Hürriyet
Gazeteleri'nin ise bu açıklamayı kendi yayın diline şöyle çevirmişti:
"
Atatürk topluma travma yaşatmış…" (Hürriyet),
"Atatürk Devrimleri
Travma Yaratmış…" (Vatan).
Evet saflaşma, hem politik hem ahlaki…
Bu gazeteler Atatürk'e işaret ederek, onu kullanarak bir dönemi tartışılmaz ilan ediyorlar.
Bu gazeteler onca tarihi ve sosyolojik bilimsel çalışmanın altını çizdiği travma vurgusunu, işlerine öyle geldiği ya da bilgi ve algıları düzeyleri öyle gerektirdiği için mutlak bir şekilde yok kabul ediyorlar.
Bu gazeteler
Anayasa Mahkemesi kararı öncesi kurgusal, keyfi yeni deliller üreterek, AK Parti'nin kapatılmasına, siyasetin istikararsızlığa, düzenin otoriterleşmesine açık
destek veriyorlar…
Taraf gibi on-on beş ahlaklı, cesur ve demokrat gazetecinin bir araya gelerek yaptıkları işi adını biz koyduk.
Diğerlerinin yaptıklarının adını da siz
koyun…
ALİ BAYRAMOĞLU/YENİ ŞAFAK