Ülkeyi bekleyen tehlikeyle ilgili 6 korkunç tespit!

Samanyoluhaber.com yazarlarından Elvan Aktaş çok önemli 6 tespit ortaya koyuyor...

Ülkeyi bekleyen tehlikeyle ilgili 6 korkunç tespit!

Yazar Elvan Aktaş, bugünkü yazısında önemli tespitlerde bulunuyor. Çocukluğunda yaşadığı bir olayı anlatarak başladığı yazısında, yaşadığı olayı günümüze başarıyla bağlıyor. Aktaş, gündeme ilişkin önemli detayları bizi bekleyen 6 korkunç madde olarak okurlarına sunuyor. 

İşte Elvan Aktaş'ın mutlaka okunması gereken 'Balkanlardan gelen soğuk ve yağışlı hava' isimli yazısı;

Çocukluk yıllarımızda, hava durumunu dinlerken duymak istemediğimiz bir ifadeydi bu. Batıdan soğuk ve yağışlı bir hava gelir, yurdu etkisi altına alır, bizim mahalle maçları iptal olurdu… Annemin o şartlarda beni dışarı göndermemesine inat, mahallemizde birkaç söz-dinlemez haylaz çocuk, bizi kıskandırmak istermişçesine yine de dışarı çıkar ve top oynamaya devam ederlerdi. Ne yapalım, biz uslu çocuklardık…

Bugünlerde yine batıdan gelen ve yurdu etkisi altına almaya başlayan bir hava var. Ne yazık ki bu sefer, soğuk ve yağıştan çok daha tehlikeli şeyler getiriyor ve iptal ettireceği şeyler de mahalle maçlarından çok daha hayati. Fakat yine ne yazık ki, üç-beş haylaz inatla hatalı işler yapmaya devam ediyorlar.

İç siyasette herşeyi (biraz da havuz medyasının verdiği gazla) algı operasyonları ile halledebilen bu çok maharetli ustalar, ne gariptir ki küresel algıların öneminden bihaber bir şekilde olmayacak hataları tekrarlamaktalar.

Orta Vadeli Plan denen garabet açıklandığından beri Türkiye’deki ekonomi medyasının haberlerini hayretle takip ediyorum. Belki onlar da bahsettiğimiz iç siyasete dönük algı operasyonlarının etkisi altında kalarak, muhtelif analizler ve teknik tartışmalar yapmaktalar. Bazılarının hakkını da burada teslim edelim: gelmekte olan soğuk ve yağışlı havadan da biraz bahsediyorlar. Fakat hemen hepsi, yaklaşmakta olan büyük tehlikeyi hesaba katmamakta söz birliği etmiş gibiler.

Vadesi ne olursa olsun, geleceğe dönük planlar tahminler üzerine kurulur, ve o planlar yapılan tahminler tutturulabildiği ölçüde sıhhatlidirler.

Türkiye’den bakıldığında görülen dünya ve o dünyadaki Türkiye algısı ile, dışarıdan bakıldığında görülen tablo o kadar farklı ki… Konuyu daha fazla dağıtmadan, yazının başından beri sıraladığımız maddeleri, müsaadenizle, biraz açalım ve somutlaştıralım:

1. Ucuz ve bol para politikası bitmek üzere. ABD’de faizlerin ne zaman artırılmaya başlanacağına dair -FED kaynaklı- her açıklamanın Türkiye’de dolar ve borsaya neler yaptığına herkes şahittir, daha detaylı tartışmaya lüzum yok. Türkiye ekonomisi adeta büyük bir transatlantiğin oluşturduğu dalgalarda ilerlemeye çalışan küçük bir tekne durumuna düşürülmüştür. Hoş, üretip de dışarıya sattığı katma değeri olmayan, cari açık ve dış ticaret açığı problemli her ekonomi böyledir ya... Türkiye’de bu realiteden bahsetmek sizi popüler ya da sevilen adam yapmaz, hatta hain bile ilan edilebilirsiniz. Fakat bu realite çığ gibi Türkiye ekonomisinin üzerine doğru gelmektedir ya da soğuk ve yağışlı bir fırtına gibi. OVP’ın bu konudaki tahminleri (bkz: faiz ve dolar kuru) hayalden öteye geçemez.

2. Yabancı ülkelerde yaşayan ve ekonomi haberlerini takip eden profesyoneller, her gün Türkiye hakkında yayın/yazı görmeye çok da alışık değildirler. Bu genelde Türkiye açısından pek hayra alamet addedilmez. Fakat iç algıda kainatın merkezi Türkiye gibi gösterildiği için, çok ciddi gazetelerden ve çok ciddi adamlardan saçma-sapan idddialar duyabilirsiniz: Türkiye ekonomisinin büyüklüğü, gücü, potansiyeli, vs gibi konularda… Jöleli ekonomik modelin iktidarın dayanılmaz cazibesine olan tabii yakınlığından bahsetmeye bile değmez. Son günlerde Türkiye ekonomisinin ve siyasetinin kırılganlığı hakkında neredeyse her gün, hatta bazen günde birkaç tane haber gören uluslararası yatırımcı neler düşünüyordur, onu akl-ı selime havale ediyorum: Şayet Türkiye’de hala biraz kaldı ise… Daha savaş haberlerinden bahsetmeye başlamadım bile.

3. Siyasi otorite (sağlıklı ekonomik politikaların siyasi risklerden uzak tutulması adına burada çoğul kullanabilmeyi çok isterdim) ile kredi derecelendirme kuruluşlarının girdiği polemik, aynı otoritenin dışarıdan gözlemlenen tutarlılığını yerle bir etmiştir.

4. Tüm bunlara paralel -şaka gibi- olarak gelecekteki faiz, dolar kuru, enerji fiyatları, cari açık, ihracat büyüme hedefleri, vs. akıllara ziyan verecek iyimserlikte tahmin edilmiş, küresel ekonomik kaymalar adeta yok sayılmıştır. Avrupadaki ekonomik durgunluk -ve biraz da küresel yavaşlama- bir cinnet eseri gibi, siyasi otorite tarafından FED faiz artırımının gecikeceği ve sıcak para kaçışını yavaşlatacağı şeklinde hayırlı bir gelişme gibi algılanmaktadır. Cari açığın, dolar kurunun yükselmesi ile küçüleceğini tahmin edip, aynı yükselişin fiyatlara etkisini anlamayan divaneler gibi planlar yapılmaktadır. Bu algı iç piyasayı çok mutlu ve iyimser yapabilir ama el oğlu böyle boş laflara kanmaz. Kanmazsa ne mi olur? Buyurun sonraki korkunç iki maddeye:

5. Bölgedeki siyasi kırılmalarla ilgili göç, insani yardım, işsizlik, ve hatta savaş harcamaları ve bunların muhtemel ekonomik sonuçları uluslararası yatırımcı tarafından hesaba katıldığı halde, siyasi otoritenin bunları görmezden gelmesi planların ciddiyeti hakkında ciddi şüpheler uyandırmıştır. Bir de buna, geçmiş iki yılın hedeflerinin yukarıda bahsi geçen etkiler yokken bile tutturulamadığını eklerseniz, uluslararası piyasalarda neden Türkiye ekonomisinin, sokak gösterileri ve yolsuzluk soruşturmalarının örtbas edilme çabası ile sarsıntıya girecek kadar zayıflamış algısı oluşturduğunu daha kolay anlarsınız. Daha, banka batırma, keyfi ve kanunsuz borsa operasyonları, mali denetimin ve medya baskısının siyasi bir tehdit aleti gibi kullanılması vs. gibi düpedüz kanunsuz eylemlerin dışarıdan nasıl algılandığına gelmedik bile…

6. Savaş ekonomisinin kendine has dinamikleri vardır. Bu dinamikler silahı üretip satan mı, yoksa borç para ile satın alıp kullanan mı olduğunuza göre ya sizi ihya eder ya da sizi berbad eder. Ya bir de borç aldığınız aktörler, size bu silahları satan ülkeler ise. Hadi biraz daha ileri gidelim: diyelim ki sizi dinleyen ve bunu itiraf ettiği halde yüzleşmeye cesaret bile edemediğiniz bir müttekiniz(?), anlaşmasını dahi yaptığınız denizaltıları inşa etmeye bile başlamamış ve siz ses dahi çıkaramıyorsunuz. Dış borç stoğunuzun neredeyse yarısı kısa vadeli borç ve taşıma suyu ile likiditeyi ayakta tutmaya çalışıyorsunuz. Aynı kısa vadeli borç stoğunu ayakta tutmak için borç dilenmek zorunda olduğunuz batılı güçler sizi siyaseten ve ekonomik olarak esir almış olmazlar mı? Dahası, devlet güvencesi ile borçlanarak gerçekleşen bazı projelerin finasmanını iç piyasaya yabancı yatırım gibi yutturuyorsunuz ve bunu kendi medya organlarınızda milli tank, milli helikopter, milli raylı sistem vs. diye pazarlıyorsunuz ama aynı yabancı yatırımcıya da bu yalanı satabileceğinizi zannediyorsunuz…

Netice olarak: sizi piyon gibi kullanmayı -ve hatta sizi savaşa sokarak dahi- üzerinizden para kazanmayı kafaya koymuş küresel sermaye odakları tarafından, kullanışsız konuma getirilinceye kadar, bu değirmen taşıma su ile dönmeye devam eder. Tabii iç siyasete dönük algı operasyonları sayesinde tüm bunlar vatandaşa pembe hayalli yalanlar olarak pazarlanmaya devam edilir, adı OVP olsa da. Ne garip: Tıpkı bizim mahalle maçları ve batıdan gelen soğuk ve yağışlı hava gibi. Yalnız bu sefer, yağmurda top oynamaya devam eden haylaz çocuklar kendileri hastalanmakla kalmayıp, herkese bulaştıracaklar. Uslu çocuklara da yazık olacak…
<< Önceki Haber Ülkeyi bekleyen tehlikeyle ilgili 6 korkunç tespit! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER