- Görevden almalarla birlikte pek çok soruşturmanın da akamete uğrayacağı belirtiliyor.
Emniyet’teki kıyım soruşturmaları akamete uğratacak
Yolsuzluk, rüşvet ve karapara aklama operasyonunun ardından ‘devlet içinde çete’ suçlamasıyla kamu kurumlarında adeta ‘cadı avı’ başlatıldı.
3 bakanın çocuklarının da dahil olduğu soruşturma üzerine İstanbul Emniyet’in 9 şube müdürünün görevden alınmasıyla tasfiye düğmesine basıldı. Ardından Ankara başta olmak üzere 30’a yakın ilde çoğu 1. sınıf emniyet müdürü görevden el çektirildi. İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın da merkeze çekildi.
Oğlu ve kendisi hakkında suçlamalar bulunan İçişleri Bakanı Muammer Güler’in imzasıyla yürütülen tasfiye harekâtında özellikle terör, kaçakçılık, mali ve organize suçlarla ilgili müdür ve yardımcıları hedef alındı. Söz konusu suçlarla mücadelede tecrübe kazanmış ve başarılı personelin tasfiyeye maruz kalması, Emniyet teşkilatında büyük huzursuzluğa yol açtı. Güvenlik uzmanları, gerekçe dahi gösterilmeden yapılan tasfiyelerin Türkiye’nin güvenliği açısından ciddi tehlike oluşturabileceği uyarısı yapıyor. Görevden almalarla birlikte pek çok soruşturmanın da akamete uğrayacağı belirtiliyor.
‘Cadı avı’, tasfiyenin bürokrasinin idari tasarrufu olduğu yönündeki gerekçeleri de çürütüyor. İçişleri Bakanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) bünyesinde de İstihbarat Dairesi Başkanlığı ve MİT tarafından fişleme faaliyeti yürütüldüğü kaydediliyor. Güvenlik uzmanları da daha önceden kapsamlı bir ‘fişleme’ yapılmadan böyle bir tasfiye operasyonunun mümkün olamayacağına dikkat çekiyor. Bütün bunlar, 2013’e kadar kamu kurumlarında süren fişlemelerle bir değerlendiriliyor.
Görevden almada gerekçe ve kamu yararı olmalı
Polis Akademisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Bedri Eryılmaz’a göre, İçişleri Bakanı, belirli dönemlerde gerekçe göstererek görevden alma yapabilir. “Gerekçe gösterilmeden takdir yetkisi kullanarak görevden almalar doğru değildir. İdare bunu izah edemez.” diyen Eryılmaz, rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının ardından tasfiye edilen daire başkanları ve şube müdürlerinin idare mahkemesine başvurarak görevlerine geri dönebileceklerini vurguluyor. Eski Emniyet Genel Müdürü İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, eski İçişleri Bakanı Beşir Atalay tarafından görevden alınmıştı. Görevden almanın ‘gerekçesiz ve hukuksuz’ olduğunu belirterek, idare mahkemesine başvuran Akyürek’in görevine iadesine karar verilmişti.
Ayrıca kolluk kuvvetleri, adli soruşturmalarda savcılara bağlı olarak çalışıyor. Gizli yürütülen soruşturmalarda görevli kolluk kuvveti, üst birimiyle bilgi ve belge paylaşımı yapmayabiliyor. Ancak bu göz ardı edilerek, rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda amirlerini haberdar etmeyen şube müdürleri görevinden oluyor. Türkiye’de henüz bir idari usul kanununun olmamasından dolayı idari işlem safhasında herhangi bir gerekçenin gösterilmediğinin altını çizen Mevlana Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Zehra Odyakmaz, tasfiye operasyonunun, toplumun önemli bir kesiminde siyasi sebeple yapıldığına dair bir kanaat oluşturduğuna dikkat çekiyor. Odyakmaz, “Soruşturmaları doğrudan yönetenlerin görevden alınması ile diğerlerinin görevden alınması ayrılmalıdır. Çünkü soruşturmada görevli kişilerin soruşturma sırasında görevden almak yargıya müdahale olarak algılanır. AB yasalarına uyum sürecinde idari işlemler yapılırken gerekçelendirmesi kararı alınmasına rağmen ülkemizde hâlâ uygulanmıyor.” değerlendirmesinde bulunuyor.
Prof. Dr. Mesut Bedri Eryılmaz da idarenin, gerekçe göstermeden takdir yetkisi kullanarak görev değişikliği yapmasını izah edemeyeceğini vurguluyor. Bu şekilde tasfiye olanların dava açması halinde görevlerinin iade edilebileceğini kaydediyor. Prof. Dr. Turan Yıldırım da rüşvet ve yolsuzluk soruşturması sonrası Emniyet teşkilatında yapılan görevden almalarda kamu yararının dikkate alınması gerektiğini kaydediyor.