Ulusalcı çizgisiyle tanınan Behiç Kılıç yıllardır Ak Parti'yi ve
Başbakan Erdoğan'ı eleştiren yazılar yazıyor. Özellikle Başbakan'ın
terörle mücadele ve Güney
doğu konularındaki
politikalarını eleştiren Behiç Kılıç öyle bir yazı yazdı ki herkesi şaşırttı.
Yazıyı okuyanlar acaba Başbakan Erdoğan mı değişti, yoksa Behiç Kılıç mı değişti sorusunu sormaktan kendilerini ele alamadı.
İşte Behiç Kılıç'ın Başbakanı öven yazısı:
SEZAR’IN hakkı Sezar’a... İşte bu kadar, ilk defa bir başbakan ahaliyi eşkıya çetesinin eline terk etmemek için, Doğu ve
Güneydoğu’yu adım adım
geziyor...
Bu da bizim hep eleştirdiğimiz kişi...
Oraları ilelebet
Türkiye kalacaksa tek yol budur, ahaliye sahip çıkmak, yalnız olmadıklarını göstermek, ayaklarına gitmek...
1984’ten beri izlerim, vatan topraklarının bu bölgesine özellikle
Özal’dan sonra “büyükler” birer göstermelik gezi ile yetindiler. Vaad edip vermediler, meseleyi
olağanüstü hal yetkililerine
havale ettiler... Özal’ın “verdikleri”nden daha çok yararlananları da biliyoruz... Devletin parasını “Doğu’ya yatırım” diye kapıp
İstanbul’a,
İzmir’e Ege
Akdeniz kıyılarına gelip harcadılar, çaldılar, çırptılar...
Tayyip Erdoğan, elini Doğu ve Güneydoğu’dan çekmiyor,
Allah için durum böyle ve sağlık, eğitim, yol v.s için yapılan harcamalar da ortada (Partili müteahhitlerin bal tutup
parmak yaladıkları gerçeği olsada...) ve bu yüzden de şu anda siyasi umud bu kişidir...
Son geziye bakınız...
Başbakan Erdoğan ulu orta tehdit edildi, açık açık “gelirsen can güvenliğin olmaz” bile denildi!.. Gözü dönmüş
PKK fedaileri, sırtlarındaki milletvekili dokunulmazlığı kalkanı ile, o toprakların
Ankara’ya ait olmadığını dillendirip Erdoğan ile
Ariel Şaron’un işgal gezileri benzetmeleri yapabildiler... Ellerindeki belediyelerin
kontrol ettiği devlet güçlerini bile Başbakan’a karşı seferber ettiler...
Bütün bunlar, “iç savaşı” sahneletecek müdahalelere zemin hazırlayıp
Kürt insanının üzerinden kirli oyuna zemin hazırlamak içindi... Başbakan’ın askeri polisi sivillerin üzerine sürmesini sağlamayı umuyorlardı... Ya da Başbakan “ayaklanmanın kaçınılmaz olduğunu görüp geri adım atacak,
seçim öncesi çıkacak olayların faturasını düşünerek geziyi erteleyecek” ve eşkıya amacına ulaşacaktı... Başbakan’ın bölgeye gelişini ertelemesini PKK büyük bir
zafer olarak kutlayacaktı!..
Geziyi izleyen gazeteci arkadaşlar anlatıyor, Başbakan
Hakkari yolunda büyük bir risk almış... Kendisini taşıyan helikopter yoğun bir
bulut kümesine girmiş...
Helikopterlerin bulutta ilerlemesi mümkün değil, kafileye eşlik eden helikopterler geri dönmüş, Başbakan yola devamda ısrar etmiş... Helikopter
uçak irtifasına çıkarak hedefine ulaşmış...
Açık ve nettir, eğer Tayyip Erdoğan doksanlı yılların başında Başbakan olsaydı ve bugün uyguladığı politika ile hükümet etseydi şimdi bu
ülkenin bu “sıcak sorunu” yoktu...
Bu yüzden Tayyip Erdoğan PKK çetesi tarafından öncelikli düşman ilan edilmiştir... PKK, onlarca yıldır
esir aldığı ve üzerlerinden her türlü çıkarı sağladığı Kürt insanının Tayyip Erdoğan tarafından sahiplenilmesine tahammül edemiyor...
Başbakan, adımladığı şehirlerde Kürt insanına şöyle seslendi;
‘’Biz ne dedik? ‘tek millet’ dedik. Ne dedik? ‘tek
bayrak’ dedik. Ne dedik? ‘Tek vatan’ dedik? Ne dedik? ‘Tek devlet’ dedik. Buna kim karşı çıkabilir yahu?..”
Karşı çıkana da tavsiyesi şöyle;
“Buna karşı çıkanın bu ülkede yeri yok. Buyursun istediği yere gitsin. Dünyanın neresine gidersen git her ülke böyledir.”
Türkiye’nin mutlu geleceği Başbakan’ın bu sözlerindeki reçetedeki gibi değil midir?.. Bu değil midir, bu topraklarda yaşayan her ferdin eşit ve kardeşce paylaşımını sağlayacak taban?..
“Tek millet, tek bayrak, tek vatan..” işte bu kadar...
Başbakan’ın daha sözleri ortadayken
İmralı’dakinin kapı kulları (Gene sırtlarındaki dokunulmaz
TBMM zırhı ile) ortaya çıkıp itirazı bastırıyorlar!..
“Erdoğan’ın tekçi ve ırkçı yaklaşımını reddedenleri ülkeyi terk etmeye davet etmesi tam bir aymazlık örneğidir.” Diyorlar!..
Pes artık yani!.. Ne demek yani “Tekçilik
ırkçılıktır!..” mantığı... Irkçılık bu değil mi?.. Bu yaklaşım (Bu ülkede iki millet olsun, silahlarla bu kuralı koyacağız) etnik milliyetçilek temelinde bir
Hitler kafası değil mi?..
Başbakan’a
cevapları bile savaş tehditleri ile dolu!.. “Tek bayrak, tek vatan, tek millet, istemeyen çeksin gitsin” çağrısına verdikleri cevap; “Kim kimi kimin vatanından kovuyor” Bu ne demek biliyor musunuz?.. “Teslim olmazsanız, biz silahla bu toprakları söker alırız işte o kadar!..”
Leyla Zana’nın “PKK en büyük gücümüz!..” sözlerini de hatırlayınız...
Başbakan, Kürt insanını bu eşkiyanın elinde bırakmamak için doğru politika yürütüyor... Ya öteki siyasi partilerin niye hiç adı yok!!?
BEHİÇ KILIÇ- TERCÜMAN
BAŞBAKAN'A BİR ÖVGÜ DE HÜRRİYET YAZARI ÖZKÖK'TEN...