Michael Rubin, objektif bir araştırmacı olsa ve yeni bir yaklaşım getirse, görüşlerine değer atfedilebilir.
Ama
Türkiye kamuoyu bu ismi o kadar iyi tanıyor ki, ele aldığı konuda objektiflik açısından Hikmet Çetinkaya'ya ne kadar güvenilirse, ona da ancak o kadar güvenilebilir.
Bu kirli tezgâh artık sıkmaya başladı. Tezgâhın içindekiler kendilerince mutlu olabilir, ama bizler aynı oyunu izlemekten bıktık. Son senaryonun figüranlığını, Amerikalı neo-con Michael Rubin üstlenmiş. National Review'deki son yazısında bayatlamış bir iddiayı yeniden ısıtmış Rubin:
Gülen'in Türkiye'ye dönüşü, Humeyni'nin
İran'a dönüşüne benzeyecekmiş. Sakın bu iddiayı ilk kez duyduğunuzu söylemeyin. Çünkü
Cumhuriyet Gazetesi 3-5 yıldır bu tezi işliyor. Anayasal kurum ve kuruluşların desteğiyle
AK Parti hükümetini en kısa sürede iktidardan uzaklaştırması çağrısında bulunan
emekli asker Doğu Silahçıoğlu'nun 2 yıl önceki bir yazısında aynı konuyu işliyordu. (Cumhuriyet, 9.5.2006) Rubin, objektif bir araştırmacı olsa ve yeni bir yaklaşım getirse, görüşlerine değer atfedilebilir. Ama Türkiye kamuoyu bu ismi o kadar iyi tanıyor ki, ele aldığı konuda objektiflik açısından Hikmet Çetinkaya'ya ne kadar güvenilirse, ona da ancak o kadar güvenilebilir.
Zira 6 yıl önce Türk halkının demokratik sandıkta ortaya koyduğu
tercihten ve bu tercih sonucu ortaya çıkan demokratik iktidardan nefret ettiği yazdıklarıyla tescillenmiş Rubin, bu kez hedefe
Fethullah Gülen'i koymuş.
Hem Batı'nın hem de
İslam dünyasının bir umut olarak gördüğü, Türkiye'deki bu
demokrasi tecrübesini, İslamofaşizm diye niteleyen biri nasıl objektif olabilir? Aslında dayanaksız yazıları, çarpıtmaları ve dezenformasyon uzmanlığı tescillenmiş, adı
İsrail adına
casusluk skandalına karışmış; Türkiye'de hangi çevrelerle iş tuttuğu deşifre olmuş, kendi ülkesinde marjinal kabul edilen bu tipleri ve iddialarını ciddiye almamak daha doğru. Zaten Gülen hakkındaki iddiaların hepsi mahkemeye taşınmış ve hakkında verilen
beraat kararı 8 Mart'ta
Yargıtay 9. Dairesi'nde oybirliğiyle onaylanmış durumda. Başsavcı'nın, davanın beraattan değil zamanaşımından düşmesi itirazı, bir formaliteden ibaret. Bu yüzden tek tek iddialara değinmek yerine, belli çevrelerin son dönemde başarıyla uyguladığı bir tezgâha dikkat çekmek gerekiyor. Yaşadığımız birçok örnek, bu tezgâhın nasıl işlediğini gösteriyor: Mesela, halen
Ergenekon terör örgütüyle ilgili
soruşturma kapsamında gözaltında bulunan
İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek'in oğlu,
Moskova'da bir Rus
gazetesine Gülen hakkında suçlamalar yapıyor. Sonra Türkiye'den belli gazeteler, bu iddiaları Rus medyasının objektif haberiymiş gibi tekrar Türk kamuoyuna taşıyor. Bir bakıyorsunuz, yıllardır tekrarlanan iddiaları içeren bayat haber, "Rus medyasından Gülen uyarısı" şeklinde karşınızda.
Bu marjinal çevreler, saf
Anadolu çocuklarının anlamakta dahi zorlanacağı girift oyunlarda adeta uzmanlaşmışlar. Çünkü bunlar, çeşitli güç odakları arasında mekik dokuyarak pişmiş tipler. Bir süre, Maocu kimliğiyle
Rusya çizgisindeki komünistlere karşı olmuş ve bu hizmetin karşılığını şimdi emperyalist diye suçladığı merkezlerden almışlar. Şartlar değişmiş, yeniden Moskova yollarını aşındırmaya başlamışlar. Zaman gelmiş,
PKK elebaşısıyla sıkı dost olmuş, Bekaa vadilerinde boy göstermişler. Sonra bir bakmışsınız, en hızlı ulusalcı kesilmiş; militarizmde zirveye çıkmışlar. Susurluk'tan beri adı her karanlık olayla birlikte anılan isimlere "
Arz ederim" çekmeye başlamışlar. Bir dönem
Kıbrıs'taki Türk askerine işgalci diye
bayrak açarken, sonra Kıbrıs mitinglerinde Batı'ya meydan okumaya başlamışlar.
Bugün başta
Danıştay saldırısı olmak üzere, birçok karanlık suçlamayla karşı karşıya olan bu çevreler için Gülen ismi bir can simidi gibi.
Savcı ve yargıçların kararlarıyla yürüyen bir soruşturmayı, güya Gülen'in devlet içindeki nüfuzunu kullanarak yaptığı iddiasıyla boşa çıkarmaya çalışıyorlar. Bunun için içeride ve dışarıda aynı dezenformasyon oyununu sahneliyorlar. Bu tezgâh Rubin'in yazısında da görülüyor. Rubin, iddialarını Gülen konusunda Türkiye'deki en objektif (!) kaynaktan, Cumhuriyet'ten almış. Gülen-Humeyni benzetmesi dahil yazıdaki pek çok iddia Cumhuriyet patentli. Ve Cumhuriyet'in tezleriyle dolu Rubin'in bu yazısı, dünkü Cumhuriyet'in manşetinde şu başlıkla veriliyordu: "Gülen Humeyni gibi". Sözümona kendilerinin değil, başkasının sözü olduğunu vurgulamak için ifadeyi tırnak içine almış ve
banka hortumcularını bile savunan yazılar kaleme alan Rubin'in itibarını vurgulamak için şu üst başlığı kullanmışlar: "ABD'li Orta
doğu ve İran uzmanı". İşte bir kendin pişir kendin ye olayı daha. Tabii, bu karşılıklı bir paslaşma. Rubin de üzerine cuntacılık gölgesi düşmüş kaynağını temize çıkarmayı
ihmal etmemiş yazısında. Cumhuriyet'i New Yok
Times'a,
İlhan Selçuk'u da ünlü Amerikalı gazeteci Walter Cronkite'a benzetmiş.
Sanki, New Yok Times da her türlü demokratik girişime karşı çıkan, dar bir elitizmi savunan, hiçbir delile dayanmadan insanlara çamur atan, ideolojik rakiplerinin her gün şerefiyle oynayan ve daha önemlisi imtiyaz sahibinin ismi çeşitli
darbe girişimlerine karışmış bir gazete.
Bu arada
küçük bir araştırma, İlhan Selçuk'un Walter Cronkite benzetmesinden pek de hoşlanmayacağını gösteriyor. Çünkü 92 yaşındaki Cronkite da Gülen gibi dinlerarası
diyalog çalışmalarının içinde. 75 farklı dinî grubu çatısı altında toplayan Interfaith Alliance'ın onursal başkanı ve sözcüsü. Üstelik gazeteci Cronkite, Kennedy suikastından Watergate skandalına derin bağlantıların üzerine gittiği için ünlenmiş, derinlere karıştığı için değil.
Rubin'e küçük birkaç tavsiyemiz var:
Bir, Gülen'le ilgilendiğin kadar Ergenekon'la da ilgilen. Bak, çok sevdiğin Cumhuriyet'e atılan bombalarda da onların parmağı var.
İki, İlhan Selçuk'u
bilge bir gazeteci gibi takdim etmeden önce, Hasan
Cemal'in "Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım" kitabını oku.
Üç,
Hasan Cemal gibi sen de cesaret göster ve cuntacılara muhabbetle geçen 5-6 yılın detaylarını yaz da aydınlanalım. Belki bu sayede yazında bahsettiğin ABD'nin 'gerçek yoldaşlarını' da tanımış oluruz.
Dört, 6 yıldır Washington'u AK Parti'ye karşı bir darbeye ikna edemediğini artık kabul et; Türkiye'de demokrasiye
destek olmaması için Rice'ı boşuna tehdit etme. Çünkü senin gibileri dinlediği için Irak'ta batağa saplanan
Amerikan yönetimi, her halde bir daha aynı yanlışı yapmaz.
Beş, sadece dar ve güdümlü bir çevreyle temas kurarak Türkiye uzmanı değil, o grubun basit bir lobicisi olunduğunu unutma.
Altı,vaktin kalırsa, Türkiye'de Gülen'den rahatsız olan çevrelerin, aynı anda hem neo-conlar gibi Amerikan emperyalistleriyle hem de Dugin gibi Rus emperyalistleriyle nasıl temas kurduğu üzerine düşün.
ABDULHAMİT BİLİCİ/ZAMAN