Ünlü roman Ankara'da gerçek oldu

14 yaşında anne-babası öldü. Muş'ta yurda yollandı ama kambur diye alay ettiler.

Ünlü roman Ankara'da gerçek oldu

Ankara'ya döndü... 22 yıldır da "Dubleks evim" dediği bir ağaç gövdesinde yaşıyor. Ünlü yazar Victor Hugo'nun "Notre Dame'ın Kamburu" romanındaki kambur Quasimodo'nun dramının bir benzeri, Ankara'nın göbeğinde yaşanıyor. Selahattin Kaya (55) tam 22 yıldır Atatürk Orman Çiftliği'nde (AOÇ) "Dubleks evim" dediği bir ağacın kovuğunda tek başına kalıyor. En büyük özlemi ise televizyon ve banyo. Ablası, anne ve babasıyla Keçiören'de bir gecekonduda yaşayan Kaya'nın dramı, anne Muhabbet ile baba Abdullah Kaya'nın 4 ay arayla ölümüyle değişti. O sırada 14 yaşında olan ve ortaokulda okuyan Selahattin, Muş'a yetiştirme yurduna gönderildi. Orada yaklaşık 3 yıl kalan Selahattin, arkadaşları tarafından kamburundan dolayı sürekli aşağılandı. O da çareyi tekrar Ankara'ya dönmekte buldu. Evsiz barksız ve beş parasızdı. Yenimahalle'deki Gazi Tren İstasyonu'nda iki metrelik bir tünel kazaıp toprağın altında yaşamaya başladı. Tünelde tam üç yıl yaşadı. Bir lokantaya bulaşıkçı olarak girdi. Ancak tezgâha yetişemiyor diye işten attılar. VALİLİK YARDIM ELİ UZATTI Selahattin Kaya, tüneli fareler basınca terk etmek zorunda kaldı ve "gözüne kestirdiği" yatık bir ağacın gövdesini, kendine mesken edindi. 22 yıldır da kendi deyimiyle, 'mutlu mesut' burada yaşıyor. Yaz aylarında çıkan yangınlara ilk kendisinin müdahale ettiğini anlatıyor. Kaya ölen anne babasına ise kızgın: "Bize iyi bir gelecek sağlamadılar. Bir kez olsun gidip mezarlarında dua etmedim. Çünkü ikisine de kızgınım." Ve bunca sıkıntıdan sonra Selahattin Kaya'nın kaderi, TRT'den emekli Saim Çağlayan adlı vatandaşın ihbarı üzerine değişmek üzere. Ankara Vali Yardımcısı Mehmet Kurdoğlu'nun talimatıyla yetkililer kendisine ulaştı. Kaya'ya hem para yardımı hem de yıllarca hasret kaldığı sıcak bir yuva sağlanacak. Kambur özrü için rapor almak için çalışan uzmanlar tedavisini de sağlayacak. FİLLERİ YIKADIKLARI HORTUMLA BANYO... YILLARCA, sıcak yemeğe, banyoya ve bir yuvaya hasret yaşadığını belirten Kaya, bazı geceler sabaha kadar ağladığını belirtiyor. Çok zorunlu olmadıkça kendi deyimiyle 'şehre' inmediğini anlatan Kaya, en çok da sokakta mutlu aileleri görünce bir köşeye çekilip gözyaşı döküyor. Atatürk Orman Çiftliği'nde işçiler, müdürler hatta hayvanlarla arkadaş olduğunu söyleyen Kaya, filleri yıkadıkları hortumlarla banyo yapıyor. Yaşadıklarını ise şöyle anlatıyor: "Bazı görevlilerle zaman zaman sıkıntı yaşıyorduk. Banyo yapmama izin vermiyorlardı. Özellikle kış aylarında banyo ve ısınma konusunda büyük sıkıntı yaşadım. Buz gibi suyla yıkanıyordum." SABAH
<< Önceki Haber Ünlü roman Ankara'da gerçek oldu Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER