Ahmet Turan Alkan'ın
babası
Menderes tutkunuyken,
Yılmaz Öztuna'nınki uzun yıllar gazino işletmiş, tanıdık isimlere oyunlar yazdırıp şarkılar besteletmiş. Ünlüler babalarını Oğullar ve Babaları adlı kitapta anlattı.
Kafka, Praglı sekreter Julie Wohryzek ile evlenmek istediği için babasıyla arası açılır. Ardından el yazısıyla babasına 104 sayfalık bir
mektup kaleme alır. Onu gizliden gizliye eleştirir, kin besler. Hatta bütün eserlerine 'Babanın Dünyasından Kaçış' adını vermeyi bile düşünür. 1919 Kasım'ında yaklaşık iki haftada yazdığı mektuplar, baba ve oğul arasındaki problemleri gün ışığına çıkarır. Kafka'nın babasıyla olan kavgası hikâyelerinde bile kendini gösterirken, Türk yazarlar babalarını hep özlemle anmış. Ahmet Turan Alkan 6 yaşında kaybettiği babasını
siyah-beyaz fotoğraflardan tanımış mesela.
Ali Bulaç babasını kaybettikten sonra büyük bir boşluğa düştüğünü dile getirir,
İlber Ortaylı bugünkü başarısının büyük payının babasına ait olduğunu söyler.
Paradigma Yayınları'ndan çıkan 'Oğullar ve Babaları' adlı kitap Türk yazarların babalarıyla olan ilişkilerini gün ışığına çıkarıyor. Alberto Manguel'in yazısıyla başlayan kitapta Ahmet Turan Alkan, Ali Bulaç, İlber Ortaylı başta olmak üzere
İskender Pala,
İhsan Oktay Anar,
Yağmur Atsız gibi yazarlar babalarını anlatıyor. Refik Erduran, Yılmaz Öztuna, Eray Canberk,
Güner Topuz, Vahit
Erdem, Nabi Yağcı, İbrahim Demir, Ahmet
Yaşar Ocak,
Kadir Cangızbay,
Roni Margulies,
Hüsamettin Arslan, Adnan Karaismailoğlu,
Ali Nesin,
Erol Göka,
Yorgo Kırbaki,
Ufuk Uras, Ozan Ceyhun, Alper Kanca,
Hamdi Koç, Bedi Gümüşlü, Besim Dellaloğlu, Kemal Sayar, Mehmet Can Doğan, Engin Öncüoğlu, Çınar Oskay, Kemal Varol, Ahmet Fehim Zarifoğlu babalarıyla ilgili anılarını yazıyor, okuyucularla ailesiyle yaşadığı özel anıları paylaşıyor.
Samimi bir dille kaleme alınan yazılar bazen okuyucuyu gülümsetiyor, bazen de duygulandırıyor. Ahmet Kanca'nın önerisiyle yola çıkan Ahmet Nezihi Turan ve Gökhan
Yavuz Demir yazarlarla
teker teker görüşmüş. Bazıları bu tür bir yazıyı kaleme almak istemese de çoğu ılımlı yaklaşmış.
Oğuz Atay'ın 'Babama Mektup' ile Paul Auster'in babasını anlattığı 'Yalnızlığın Keşfi' yazısı kitabın editörlerini sık sık motive etmiş. Sonunda 33 ünlü ismin baba-oğul ilişkisini anlatan yazılar kitap haline getirilmiş. Ali Nesin babası Aziz Nesin'e son bir mektup kaleme alırken, Yağmur Atsız babasına yakıştırılan 'dinsiz', 'kafatasçı' ithamlarını cevaplamış. Kimi şiir yazmış, kimi hikâye. Ancak her yazar aynı şeyin altını çizmiş: "Ölümlerine yakın sevilir babalar."
***
Koyu bir Menderes hayranıydı
Ahmet Turan Alkan'ın babası 1960 yılında 41 yaşında bir cumartesi sabahı hamamdan çıkar çıkmaz yere yığılmış. Bir daha kalkamamış ayağa. Kalp krizi teşhisi konmuş daha sonra. Alkan, 6 yaşındaymış o zamanlar, o yüzden babasını siyah-beyaz fotoğraflardan tanıyor. Bir bakkalın oğlu olan baba Alkan, koyu bir
Demokrat Parti taraftarı ve
Adnan Menderes hayranıymış. Sivas'taki DDY fabrikasının inşaatında yirmi sene çalışmış, omuzundaki ağır yük yüzünden 10-15 yaş büyük gösteriyormuş daima. Ailesi onun ölümünden 20 yıl sonra tazminatını alabilmiş.
***
Oruç tutardık, teravihe giderdik
İlber Ortaylı babası Kemal Ortaylı ile
küçükken
Ramazan aylarında oruç tutup teravihe gidermiş. Sonraları bu itiyadı devam ettirmemişler. Ömrünün 32 yılını oğluyla geçiren baba Ortaylı, çocuklarına devamlı didinmeyi ve çabalamayı
miras bırakmış.
Anne, oğlunun mühendis, doktor olmasını isterken baba oğluyla
arkadaş gibi geçinip tarihçi olması için teşvikte bulunurmuş. Dört dil bilen
uçak mühendisi baba Ortaylı, Almancadan çeviriler yaparken oğluna da bu dili öğretmiş. İki yıl hastanede ıstıraplı bir hayat sürdükten sonra 70 yaşında
vefat etmiş.
***
Irak'ta esir düştü, gazino işletti
Yılmaz Öztuna'nın babası 1918 yılında Irak cephesinde esir düşmüş. 3,5 yıl
Güney Hindistan'da, Madras'taki Vellore esir kampında tutulmuş, taş kesmek için taş yatağına sevk edilince
deniz yoluyla İstanbul'a dönmüş. Öztuna, 5 yaşındayken memuriyetten ayrılıp ticarete atılmış. İki yıl
Taksim Gazinosu'nu yönettikten sonra
Tepebaşı Gazinosu'nun ilk Türk müsteciri olmuş. Birkaç yıl sonra Tepebaşı Belediye Bahçesi üzerinde kışlık bir gazino inşa etmiş. Ekrem ve
Cemal Rey kardeşlere yüksek
telif ücretleriyle müzikli oyunlar yazdırmış, dönemin ünlü bestekârlarına
Türk musikisi eseri besteletmiş.
Babam namaz kılmazdı bana da öğretmedi
Yağmur Atsız babası Nihal Atsız'ı hiç namaz kılarken görmemiş.
Namaz kılmayı ona öğreten de olmamış. Babası kendisine bilerek ya da bilmeyerek 'kafatasçı' denilmesini de hoş karşılamıyormuş. İnsanların 'kaç derece, saniye ve salise Türk' olduklarını öğrenmek ve kendisine kafatasçı diyenlerle dalga geçmek için kafatası ölçermiş. Babasının çok iyi bir öğretmen olduğunu söyleyen Atsız, annesine
sürpriz olsun diye her sabah on dakikalık seanslarla iki haftada eski harfleri öğrendiğinden bahsediyor.
***
Babam öleceğini biliyordu
Ali Bulaç'ın babası, hırsı, tamahı olmayan, günlerce aynı elbiseyi giyen biriymiş. 2000 yılında vefat etmeden önce bütün dost ve tanıdıklarını ziyaret etmiş, helallik istemiş. Kimseye seslenmeden, herhangi bir şikâyette bulunmadan sabah 10'da gözlerini son kez kapatmış. Babasının uzun ve yakışıklı olduğunu söyleyen Bulaç, "Mümin bir insandı. Para tutmasını bilmezdi. Ölürken yüzündeki kırışıklıklar sararmıştı. Huzurluydu. Sanki uykusuna devam ediyordu.
Vasiyet ettiği gibi annesinin yanına gömdük." diyor.
***
Keçi güderken, okumayı öğrendi
İskender Pala'nın babası okuma yazmayı bozkırda
keçi güderken kendi kendine öğrenmiş. Koyunun bulunmadığı zamanlarda ise küçük bir memuriyete sahip olmuş. Ekmeğin
karne ile dağıtıldığı dönemde oğluyla
diyalog kurmazmış. Pala yaşadığı ilginç bir anıyı şu şekilde kaleme alıyor: "1983 yılında Deniz Kuvvetleri'nde üsteğmendim. Mide ameliyatı olmuştum. Babam 5 yıl sonra hastaneye kaldırılınca aynı yatağa yatırılmıştı. Babamın oturup başımı beklediği sandalyede bu kez ben oturuyordum. Hıçkıra hıçkıra saatlerce ağladım."