Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte
boğulma olayları da artmaya başladı. Çoğu zaman bu olaylar bilgisizlik, tedbirsizlik sonucu olmakla birlikte, boğulan kişinin kurtarılmasında da yapılan hatalar boğulma sonucu
ölüm oranını artırdığı ifade edildi.
Samsun Tabip Odası Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mithat Günaydın,
yüzme bilmeyenlerin, bilmedikleri hiçbir yerde yüzmemeleri, en ufak bir
tehlike anında bile paniğe sebebiyet verecek harekete girmemeleri gerektiğini söyledi. Yüzme bilmeyenlerin yanı sıra tok karnına,
alkollüyken, aşırı
spor aktivitesinden sonra suya girilmesinin çok sakıncalı olduğunu belirten Günaydın, boğulma vakasının genelde panikten kaynaklandığını anlattı.
Boğulma vakalarının
genç yaştaki insanlarda daha sık görüldüğünü hatırlatan Günaydın, "Boğulma nedeniyle görülen ölüm oranı son 20 yılda ciddi artış gösterdi. Bu artış; yüzme havuzlarının sayısının artmasına, nüfus artışına ve alkol tüketiminin artmasına bağlanabilir. Boğulma,
kaza sonucu görülen ölümler arasında üçüncü sırada geliyor. Tüm dünyada yılda ortalama 150 bin kişi suda boğulma neticesinde ölmektedir. Kesin sayı bilinmemekle beraber her yıl Türkiye’de özellikle yaz aylarında çok sayıda suda boğulma olgusu görülmektedir.” dedi.
"İLK YARDIM ÇOK ÖNEMLİ"
Boğulma vakalarından sonra
hastaya 'ilk müdahale'nin; en önemli unsur olduğuna dikkat çeken Günaydın, bu işlemin ehil ve uzman kişilerce yapılması gerektiğini savundu.
Hastaya ilk
tedavinin, kaza yerinde sudan hızlı ve dikkatlice çıkarılmasıyla başlayacağını kaydeden Günaydın, "Kazazedenin kurtarılmasına karar verildiğinde hızlı hareket edilmelidir. Çünkü hastanın durumunu belirlemede kritik faktör solunum süresidir. Olay yerinde hızlı bir müdahale yapılmalı ve hasta hemen suyun dışına çıkartılmalıdır. Boğulma öncesinde hastanın suya atladığı,
sörf yaparken düştüğü biliniyorsa, ya da nasıl boğulduğu bilinmiyorsa
boyun yaralanması olabileceği akılda tutulmalı ve boynu dikkatlice korunarak, boyunluk takılarak, hareketsiz hale getirilmelidir.” dedi.
"YUTULAN SUYU BOŞALTMAYA ÇALIŞMAK ZARAR VEREBİLİR"
'Boğulan kişinin öncellikle nefes alıp vermesi sağlanmalıdır’ diyen Günaydın, yapılacak uygulamaları şu şekilde sıraladı: "Solunumu olmayan hastalarda hızlı bir şekilde uygulanan kurtarıcı nefesi kazazedenin hayatta kalma şansını artıracaktır. Boğulma tehlikesi geçiren bir vakayı
kurtarmada en önemli ve ilk basamak tedavi acilen kurtarma solunumun,
ağızdan ağıza teknikle ve mümkünse koruyucu
maske kullanılarak yapılmasıdır.
Kurtarma solunumun başlama hızı ile
yaşam şansı arasında pozitif bir ilişki vardır. Kurtarıcının güvenliği ve vakanın hava yolu sağlanır sağlanmaz kurtarma solunumuna başlanır. Eğer bu kurtarıcı soluklara rağmen hastanın solunumu yok ise, hasta hareketsiz, inleme şeklinde bile olsa herhangi bir ses çıkartmıyorsa bu konuda eğitimli bir kişi tarafından hemen
kalp masajına da başlanmalıdır. Kurtarma nefesi kazazede eğer yanıtsız ise suyun içinde veya suyun sığ olduğu yerde uygulanmalıdır. Suyun içinde yapılan kalp masajı genellikle etkisizdir ve kurtarıcı için de tehlikeli olabilir. Göğüs kompresyonu veya kurtarıcı nefesi esnasında boğulan kişi kusabilir. Eğer kazazede kusarsa başı yan tarafa döndürülür ve
parmak,
elbise veya aspiratör ile ağzı temizlenmelidir. Eğer kazazedede yaralanma varsa hastanın baş, boyun ve gövdesi bir
kütük gibi döndürülmelidir.
Bu vakalarda yutulan suyu boşaltmaya çalışmak anlamsızdır. Çünkü yutulan suyun büyük bir kısmı akciğerlerden sistemik dolaşıma verilmiştir. Bu yüzden havayolunda ki bu suyu dışarı çıkarmak için yapılan hastayı ters çevirip baş aşağı sarkıtma, karnına basarak suyu çıkarmaya çalışma gibi işlemler yarardan ziyade hastaya zarar verebilecek uygulamalardır. Çünkü solunumun başlatılmasını geciktirmenin yanı sıra başka yaralanmaların gelişmesine de neden olabilir. Ancak ağız içinde görülen
yabancı cisimler varsa onlar parmak ile dikkatlice çıkarılmalıdır. Boğulan kişi ne kadar iyi görünürse görünsün mutlaka hastaneye götürülmelidir."