Uzmanlar artan kayıp vakaları ve çocuk ölümleri için oldukça çarpıcı uyarıda bulunuyor. Kayıp olaylarında DNA testiyle kimlik tespitinin yapılabilmesi için ailelere çocuklarının saç tellerini saklamaları çağrısı yaptı.
Yakınlarını Kaybetmiş Aileler Derneği (YAKAD) Başkanı Zafer Özbilici, Aile içi şiddet, diyalog eksikliği ve ekonomik sıkıntıların kaybolmaların başlıca nedeni olduğunu ifade ederek, "Özbilici, kayıp olaylarında insanların alabilecekleri en kötü haberin ise ölüm olduğunu kaydetti." dedi.
1992 yılında geliştirdikleri ''Umut Otobüsü'' projesiyle kamuoyunun dikkatini çektiklerini söyleyen YAKAD Başkanı, ''Umut otobüsünde kaybolan insanların fotoğrafları var. İl il dolaşarak insanları bu konuda bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Amacımız, ailelere, çocuklara çeşitli uyarılarda bulunarak bu hadiselerin bir daha yaşanmamasını sağlamak'' diye konuştu.
Özbilici, Adli Tıp Kurumu ile Türkiye'de bir ilk olan ''Yüz Güncelleme Sistemi''ni geliştirdiklerini söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Kaybolan çocukların kaybolmadan önceki fotoğrafları yıllar geçtikçe bize yeterli bilgi vermiyordu. Yüz Güncelleme Sistemi sayesinde, kaybolanların yıllara göre güncellenmiş fotoğrafları oluşturuldu. Bu bizlere kayıpların bulunması noktasında büyük kolaylık sağladı. Ayrıca insanlar arası iletişimde önemli rolü olan medyanın, kayıp ile yakınlarının iletişim kurabilmeleri için büyük katkıları olacaktır.''
Son zamanlarda çocuk kayıpları ve ölümlerinin inanılmaz şekilde arttığını kaydeden Özbilici, emniyet birimlerinin çocuk vakaları ile ilgili çok daha kapsamlı ve organize çalışması gerektiğini söyledi.
Uzmanların ailelere, çocuklara ait DNA testi ve kimlik tespitinde büyük kolaylıklar sağlayacak olan bir parçasını mutlaka bulundurmaları gerektiğini vurgulayan Özbilici, "Kayıp olaylarında kimlik tespiti çok zor yapılıyor. DNA testiyle kimlik tespitinin yapılabilmesi için aileler çocuklarının saç tellerini saklasınlar. Benim başıma gelmez diye düşünmesinler" dedi.
ÇOCUĞUNU KAYBEDEN AİLELER
Kayıp yakınlarından Celal Sarıcan da 16 yaşındaki oğlu Caner Sarıcan'ın 1991 yılında ''İşe gidiyorum'' diyerek evden çıktığını ve bir daha geri dönmediğini belirterek, gelen ihbarların hep asılsız çıktığını ve sürekli kandırıldıklarını söyledi.
İnsanların ''Benim çocuğum kaybolmaz'' diye düşünmemesi gerektiğini belirten Sarıcan, ''Bu derdi başına gelmeyen anlayamaz. Eşim, Caner'in kaybolmasına dayanamayarak kanser oldu. Kayıp, ölümden daha kötü. YAKAD bünyesinde 'bizim çektiğimizi insanlar çekmesin' diye yıllardır uğraşıyoruz'' dedi.
Oğlu Bayram Küpşin'i 2007 yılında kaybeden Cevher Küpşin de yaşadıkları acının bütün acılardan daha büyük olduğunu söyleyerek, çocukları kaçıranların insan olamayacağını vurguladı.
Kızı Ebru Gönül'ü 1997'de kaybeden Feride Gönül de Kurban Bayramı'na bir hafta kala alınan pantolonu beğenmeyip değiştirmek için dışarı çıkan 8 yaşındaki kızının bir daha dönmediğini söyledi.
Kızının kesinlikle kaçırıldığını savunan Gönül, ''Kızım ailesini çok seven, zeki bir kızdı. Okulunda da örnek bir kızdı. Yaşadığımız acıyı kimsenin anlamasını beklemiyorum, ancak yaralı bir anne olarak yetkililerden bu konuya ayrı bir önem vermesini bekliyorum'' dedi.
Kızı Serpil Şimşek'i 1992 yılında kaybeden ve 2 yıl sonra bulan Erdal Şimşek de dernek sayesinde birbirlerinin acılarını paylaştıklarını belirterek, ''Kızımı bulmama rağmen dernekle diyaloğu kesmedim. Buradaki insanların acılarını acım bildim. Dernek ekonomik zorluklar içerisinde bulunuyor. Yetkililerin bu işe sahip çıkmasını bekliyorum'' diye konuştu.
AA