Sistemin karakutusu
İnsanın okumaktan iğrendiği... Yazmaktan çekindiği... İğrenç bir rezalet patlak vermeseydi...
Uludağ Üniversitesi’nce düzenlenen 18 Temmuz tarihli
raporda, yaşamı paramparça edilen 14 yaşındaki B.Ç.’de bulunduğu tespit edilen ruhsal bulguların...
1 9
Eylül’deki muayenesinde ‘zail olduğunu’ ilan edilmeseydi...
Uludağ Üniversitesi’nin tespitleri aksine, ilk duruşmanın başlamasının hemen iki gün sonrasında alelacele 14 yaşındaki çocuğun ruh ve beden sağlığının bozulmadığına oy birliği ile mütalaa verilmeseydi...
Gözler
İstanbul Adli Tıp Kurumu’na böyle keskin bir şekilde dönmeyecekti.
* * *
Dün
gazetelerden birinde...
14 yaşındaki B.Ç.’ye cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla
tutuklu yargılanan sanığı, üç günde hazırladığı raporla ‘özgürlüğüne’ kavuşturan
Adli Tıp Kurumu’nun bir başka raporundan söz edilmekteydi...
Emniyet’te işkence ve cinsel
tacize uğradığını ileri süren iki kadın hakkında 2002 ve 2003’te ‘fiziksel ve ruhsal travma var’ yönünde beş rapor veren
Adli Tıp Kurumu, 2007’de aynı olay için verdiği aksi yöndeki raporuyla
sanık polisleri kurtarmış.
Söz konusu Adli Tıp Genel Kurulu raporuna
imza koyan üyelerden beşi, B.Ç. olayında da sanığı kurtaranlar arasındaymış.
Bir diğer gazete...
İstanbul Adli Tıp raporunu hazırlayanlardan birinin...
Malatya’da adam öldürmeye teşebbüsten yargılan bir sanığa farklı tarihlerde birbiriyle çelişen iki rapor verdiğinden söz etmekteydi... İlk raporda ‘
akıl sağlığı yerinde’ denirken, aynı imza ikinci raporda bunun tersini savunmuş...
Üstelik haberde, aynı kişinin başka davalarda da bu tür çelişkili raporlar verdiği iddiası vardı.
* * *
Kestirmeden söylersek...
Son olaydaki gibi ‘baltayı taşa vurmasalar’ kimsenin pek de dikkat kesilmeyeceği Adli Tıp Kurumu, insan yaşamlarında ‘istediğini rezil, istediğini vezir’ eyleyecek kadar muktedir bir kurum.
İşkence görene ‘işkence görmedi’...
Akıl sağlığı yerinde olana ‘akıl sağlığı yerinde değil’...
Eli ayağı tutana ‘hacir altına alınmalı’...
Uyuşturucu kullanmayana ‘uyuşturucu içmiş’...
Ya da son olaydaki gibi cinsel taciz mağduruna ‘ruh sağlığı yerinde’ diye raporlar verdiklerini belirten şikáyetler hiç dinmiyor.
‘Bu nasıl oluyor’ diye kimse de projektörü buraya çevirmiyor.
Son skandal toplumu bu kadar rencide etmese, gene de dönüp
bakan olmazdı...
Bu kuruma biraz yakından bakınca, bu kadar çok çarpıcı iddianın ortaya dökülmesi neden?
Çünkü kurum ‘sistemin kara kutusu’ gibi...
Bir karara göre yaşamlar kararırken, bir diğerine göre hayatlar kurtuluyor.
* * *
Aslında...
Adli Tıp Kurumu,
mahkemelerin resmi bilirkişilik kurumu olarak
yasa ile kurulmuş...
Adalet Bakanlığı’na bağlı bir kuruluş olarak
hizmet vermekte...
Merkezi İstanbul’da.
Adli Tıp Kurumu başkanının adli tıp uzmanı olması gerekmekte ve adli tıp uzmanları arasından,
Adalet Bakanı tarafından yapılan teklifle, Adalet Bakanı,
Başbakan Yardımcısı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın imzaladığı dörtlü bir
kararname ile atanmakta...
Merkeze bağlı olarak çalışan grup başkanlıkları ile şube müdürlükleri de değişik illerde hizmeti yürütmekte...
Merkezde hizmet, ihtisas daireleri ve ihtisas kurullarının çalışmaları ile yürütülmekte...
* * *
Türkiye’de ‘rejimin demokratikleştirilmesini’ isteyen gerçek bir irade olsa, ilk işlerinden biri de Adli Tıp Kurumu’nu ele almak olurdu...
Ama maalesef biz de ne böyle bir
iktidar, ne de böyle bir muhalefet var.
Size bir örnek vereyim...
Adalet Bakanlığı’na bağlı Adli Tıp Kurumu yanında, bir de
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne bağlı Adli Tıp Enstitüsü var...
Şimdi
Ergenekon sanığı olan İstanbul Üniversitesi eski rektörü
Kemal Alemdaroğlu, ‘işkence iddiaları aklanıyor’ iddiaları ayyuka çıkınca, bu kurumun raporlarını kamuoyuna açıklamasını yasaklamıştı da kimsenin umuru olmamıştı.
Demokratik bir muhalefet olsa, yer gök inlerdi.
Eski rektörün neden böyle bir karar aldığını kimse sormadı, belki o soruyu da
Ergenekon davası süreci aydınlatacak...
* * *
Minnacık bir kız çocuğunun hayatını da paramparça eden bir rezalet...
Belki de ilk kez çoğunluğun gözlerini Adli Tıp Kurumu’na çevirmesine neden oluyor...
Çok geç ama gene de ‘sistemin karakutularından’ birinin gündeme gelmesi sevindirici...
Biraz merak edin de, geçmişteki alınan ve siyasi sanıkları, işkence mağdurlarını kapsayan kararları da bir kurcalayın...
Bakın nelere ve kimlere rastlayacaksınız...
Ne şaşırtıcı ‘gerçekler’ göreceksiniz.
MEHMET ALTAN-STAR