Vali Mutlu, “İlk başta çevreci grubun samimi toplanmaları maalesef tarafımızca çok da iyi yönetilemedi. İlk günler daha iyi yönetilebilseydi belki buralara gelmezdi.” dedi. Programın başlangıcında, Orhan Veli'nin "İstanbul'u Dinliyorum" şiiriyle başlayan Vali Mutlu, Hakan Çelik'in sorularını cevapladı
Vali Mutlu, Çelik'in "Gezi'de, herhangi bir konuda basın açıklaması yapacağız, bir araya geleceğiz, 15 kişi olacağız diye sizden izin almaları gerekiyor mu?" sorusuna şöyle cevap verdi:
"Basın açıklaması ile ilgili bir düzenlememiz var. Dedik ki; yani basın açıklaması yapmak hakkınızdır. Fakat bir düzen altında... Önemli olan nedir? İfade hakkını kullanmak. İfade özgürlüğünüz, kendinizi ifade etme hakkınızdır. O hakkın kullanılmasıdır. O nedenle biz, Galatasaray Lisesi, önünü bir basın toplantısı için fevkalade rahat ve kendini çok daha fazla kamuoyuyla ilişkili hale getirebileceğin bir yerdir. GS'nin önünü belirledik. Siz şimdi Gezi Parkı'na gidip 20 kişi bir basın duyurusu yapacak olsanız, sizi o 20 kişinin dışında parktaki oturan 35 kişi takip eder. Gezi Parkı'nın bir yoğunluğu yok. Sözlerinizin daha fazla hissedilmesini, toplumda yer etmesini istiyorsanız, binlerce insanın bir alanda bulunduğu Galatasaray Lisesi'nin önü, gerçekten halka bir mesaj vermek amacıyla yapıyorsanız, arzuluyorsanız, en iyi yerdir. En iyi yeri verdik. Şehrin en kalabalık noktasını verdik. İnsanlar ifade hürriyetleriyle ilgili haklarını en iyi şekilde kullanabilsinler diye yaptık."
"HERKES ÖZELEŞTİRİ YAPMALI"
Vali Hüseyin Avni Mutlu, Hakan Çelik"in "Şöyle yaklaşmak belki bundan sonraki aylarda acıların tekrarlarlanmaması için daha iyi olur. Bir geri dönüp baktığınızda, bunu bir özeleştiri, bir durum değerlendirmesi, bir geçmişe doğru projeksiyon... Bu konuyla ilgili bir şey söylemeniz önemli bence. Bir şey söylemek ister misiniz?" sorusuna da şöyle karşılık verdi:
"Gezi Parkı sürecinde toplum olarak üzüntüler yaşadık. Netice itibariyle şehrimiz, insanlarımızdan yaralananlarımız oldu. Kamu görevlilerinden yaralananlar oldu. Bu olaylarda yaralanan bir çocuğu, Berkin Elvan'ı kısa bir süre önce kaybettik. Uzunca bir süre hastanede bakım altında kaldıktan sonra, tedavi altında kaldıktan sonra. Farklı şehirlerimizde hayatını kaybeden insanlarımız oldu. Bunlar hiçbirimizin istemediği, arzu etmediği hadiselerdir. Ne yapmak gerekir? Hepimizin buradan ortak bir akılla ders çıkartması gerekir. Gezi sürecinde yaşanan olaylar hepimiz için üzüntülere vesile oldu. Ülkemiz gerçekten fevkalade iyi bir süreçte, birdenbire çok üzücü olayların içerisinde buldu kendisini. Morallerin en yüksek olduğu bir dönemde, ülkemizde bu sıkıntıların, üzüntülerin yaşanıyor olması gerçekten çok çarpıcıydı. Bunlardan hepimizin bir özeleştiri noktasında istifade etmesi, toplumsal hafızanın, belleğin güçlü tutulması bakımından çok büyük önem arz ediyor. Her şeyden önemli olan insan hayatıdır. O çok kutsal. Dolayısıyla, ben hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum. Ailelerine başsağlığı diliyorum. Kamu görevlilerinden, vatandaşlarımızdan yaralananlar oldu. Tabii esnaflarımız çok büyük mağduriyetler yaşadı. Pek çok işyerleri tahrip edildi ve bir kamu zararı oluştu. Vatandaşlarımızın ciddi zararları oluştu. Kamu düzeni bir dönem oldukça ciddi sıkıntılar yaşadı. Tabii burada, olayların hemen başlangıcına gidip oradan tahlil yapmakta fayda var. Olayların başlangıcında 15 civarında ağacın yer değiştirilmesiyle ilgili, oradan alınıp bir başka yere getirilmesiyle ilgili bir çalışma yapılırken, bunun yanlış anlaşılması ve orada bir inşai faaliyete başlamak amacıyla ağaçların Gezi Parkı'nda söküldüğü şeklindeki oluşturulan algı ve bu algının arkasına toplanmış olan ilk başta çevreci grupların samimi toplanmalarının maalesef çok da iyi tarafımızdan yönetilememiş olması nedeniyle... Genel olarak idare açısından bakıyorum. İlk günlerden iyi yönetilebilseydi, buralara gelmeyebilirdi. Çünkü oradaki hareket ilk başlangıçta, ağırlıklı olarak gözüküyor ki bir çevreci hareket olarak, ağaçlara sahip çıkmak, Gezi Parkı'na sahip çıkmak olarak gözüktü. Fakat o olayların içerisinde bunun süratle enforme edilmesi ve bilgilendirilmesi, hadisenin ne olduğu, ne yapılmak istendiğinin oradaki sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla kamuyla, medyayla oraya gidilerek anlatılması, medyanın oraya getirilerek, konunun izah edilmesi, yararlı olabilirdi. Bu kaçırıldı. Artı, bu samimi grupların üzerine farklı yaklaşılması da olayları biraz tetikledi. Çadırların yanması vs. filan gibi olaylar. Tabii bütün bunlar toplanınca, ciddi bir tepkiye dönüştü. O andan itibaren olaylar farklılaştı. Buradan kendilerine göre sonuçlar çıkartmak isteyenlerin bir arenasına dönüştü. Gezi Parkı sürecinin ilk 1-2 günü ile sonrası itibariyle birbirinden ayırarak, mutlaka tahlil etmek lazım. Bütün süreci buna göre özeleştiriye tabi tutmak lazım. İlk günler itibariyle bakıldığında hakikaten daha süratli hareket edilip, daha iyi kontrol etmek mümkün olabilirdi. Bu bir tecrübedir."
"BU BOYUTLARA ULAŞACAĞINI ÖNGÖREMEDİK"
Vali Mutlu, Gezi olaylarının ulaşacağı boyutu öngöremediklerini vurgulayarak, "Şu fark edilemedi, samimi olarak ifade edeyim, biz şu anda bunun farkındayız, Türkiye'nin yaşatılan süreçler itibariyle ne ile karşı karşıya kaldığının şu anda farkındayız. Ama o gün böyle bir şeyin farkında değildik açıkçası. Bu boyutlara ulaşacağını öngöremedik. Bu konuda bir enformasyonumuz açıkçası yoktu. İstanbul'da normal, sıradan bir vaka olarak görülmüştür. İlk başlangıcında arka planı okunamamıştır. Arka planı sonradan farkedilmiştir" diye konuştu.
1 MAYIS'LA İLGİLİ KONUŞTU
Mutlu, 1 Mayıs kutlamalarındaki "alan tartışması" ile ilgili soruya şu yanıtı verdi:
"Şehrimizde artık gündelik hayatı etkileyebilecek, ticari hayat, sosyal hayat, kamu düzeni, trafik düzeni, bunları etkileyecek bu tür önemli büyük çaplı toplantılarda, artık biz bu şehri daha rahat ettirebilecek yeni alanlarda bu tür toplantıları yapalım. Düzenlemeyi artık bu yönde gerçekleştirelim. Bu bir yaklaşım. Ben asayiş açısından daha ziyade şehrin bundan sonra normalde olması gerekli olan tertibi, düzeni ile ilgili ve ilintili gördüğümüzden dolayı Yenikapı gibi, Maltepe gibi birtakım alanlarda bu tür organizasyonların yapılmasının doğru olacağını düşünüyoruz."
"LOJİSTİK DESTEK DE VERİRİZ"
Vali Mutlu, şöyle devam etti:
"1977'deki 1 Mayıs olaylarında hayatını kaybedenleri analım. Karanfiller mi bırakacağız, dua mı okuyacağız, ne yapacaksak, yani bunları analım. Taksim meydanına çelenklerimizi koyalım. Ama ifada etme, emeğin gücünü, emeğin hakkını anlatma noktasında da meydanlarımızı bu maksatla kullanalım. İlk kez yapacaksınız Yenikapı'da. Geliş gidişi düşünebilirsiniz. Biz kamunun bütün imkanlarını bu konuda sizler için kullanmaya ve lojistik destek vermeye, araç binek desteği vermeye hazırız. Bu şehrin hangi köşesinden olursa olsun, en uzak köşesinden dahi sizin Yenikapı'ya intikallerinizi sağlayabiliriz. Bu lojistik desteği de vermeye hazırız. Bir hakkın kullanılmasını, engelleme değil bilakis bu hakkın kullanılmasında destek ve teşvik noktasında da bütün tedbirlerimizi ortaya koyuyoruz. Burada niyet sorgulamasına girildiğinde, niyet çok açık bellidir. Bizim niyetimiz, 1 Mayıs'ın işçi, emekçi günü olarak kutlanmasıdır. Biz burada bir kısıtlama, yasaklama getirmiyoruz. 'Hayır yapamazsınız' gibi bir şey söylemiyoruz. Söyleyemeyiz de zaten."
"TAKSİM'İ İŞÇİLER DEĞİL, MARJİNAL GRUPLAR İSTİYOR"
Mutlu, 1 Mayıs'da Taksim ısrarını işçilerin değil, marjinal grupların yaptığını iddia ederek, şunları söyledi:
"Açıkçası şunu söyleyeyim: Bizim işçi, emekçi kardeşlerimiz bu tedbirler çerçevesinde kalkıp yollara çıkıp herhangi bir şekilde bir nümayişin taraftarı olmuyorlar. Ben geçen sene bunu gördüm. Ama Taksim Meydanı'na gelen birtakım grupların, farklı farklı isimlerde ve aslında çok da toplumsal tabanı olmayan, bir fikri, düşüncesi olmakla birlikte, fikrin ötesinde sadece bir eylem gerçekleştirmek maksadıyla, polisle çatışmak için o meydana gelmeye gayret eden gruplar olduğunu biliyorum. Dolayısıyla, Taksim'e gelecek olanlar, bu aldığımız tedbirler ve duyurular çerçevesinde işçi ve emekçi kardeşlerimiz olmayacaktır. Her zaman olduğu gibi, maalesef çatışma niyetiyle alana gelmek isteyecek gruplar olabilir. O bakımdan ümit ediyorum ki, tahmin ettiğimiz gibi, sadece, bu 'marjinal' ifadesi onları da çok rahatsız ediyor biliyorum ama, bunu kullanırken sayıca çok fazla olmayan grupları kast ederek söylüyorum."