Tuzlu ve sodalı suyuyla 3900 hektarlık alana sahip göl, nüfusu 500 bini geçen şehrin merkezindeki sanayi kuruluşlarının, 6 ilçe ile 2
belde ve 100'e yakın köyün kanalizasyon atıklarıyla kirletiliyor.
Göl çevresinde Erciş Şeker Fabrikası, Van Çimento Fabrikası, yem ve un fabrikaları, Van
Organize Sanayi Bölgesi,
Sümerbank Kundura Fabrikası gibi önemli
endüstri kuruluşları ile çok sayıda hayvansal
ürün işleme atölyeleri bulunuyor.
Sadece Şeker Fabrikası'nın arıtma tesisi olduğunu belirten
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Su Ürünleri Bölümü Öğretim Üyesi ve Doğa Gözcüleri Derneği Başkanı Doç. Dr. Mustafa Sarı şunları söylüyor:
Arıtma tesisi yok
"Van
Organize Sanayi Bölgesi'nde şimdilik faaliyet gösteren 30'dan fazla fabrikanın hiçbirisinde arıtma ünitesi bulunmuyor. Faaliyet gösteren tüm fabrikaların atıkları hemen
bölge içinden geçen Morali Deresi'ne bırakılmakta ve 1 km sonra
Van Gölü'ne karışmaktadır. Her
ekolojik ortamın bir
taşıma kapasitesi olduğu gibi, Van Gölü'nün de bir özümleme kapasitesi vardır. Ne yazık ki en az 15 yıldır gelen
kirlilik yükü Van Gölü'nün özümseme kapasitesinin üzerinde.
'Ekosistem değişir'
Gölde balıkçılık ve turizm amaçlı olarak kullanılan 200 civarındaki teknenin hiçbirinde
atık su tankı bulunmuyor. Her türlü atıklarını doğrudan
göle bırakıyorlar."
Gölün yerleşim yerlerine yakın kıyılarında, dışkı bulunması anlamına gelen kolibasili tespit edildiğini belirten Sarı, şöyle devam etti: "Eğer bu mikroorganizmayla aşırı miktarda bulaşmış bir su ortamıyla temas edilirse hastalık bulaşma riski artmış olacaktır. Koli basili oranındaki artış gölde yüzen insanların sağlığını tehdit ediyor ve gölde yaşayan tek canlı olan
inci kefalinin de
yaşam alanını kısıtlıyor. Van Gölü
küçük bir ekosistem değil dinamik bir ekosistem. Bu kirlilik devam ederse dışarıdan göle karışan azot, fosfor gibi
besin yükleri artarak
oksijen miktarına etki edecek. Tedbir alıp arıtma tesisleri kurmazsak ekosistem önümüzdeki yıllarda değişecektir."