Tuğçe Baran adıyla yazdığı yazılarına son vererek, geçtiğimiz aylarda gerçek kimliğine dönen
Vatan Gazetesi yazarı Mutlu Tönbekici'nin dün kaleme aldığı "
Okuruna bak yazarını al" başlıklı sert ifadelerle dolu yazının muhatabı olan
Vatan Gazetesi'nin diğer kadın yazarı
Ruhat Mengi'den Tönbekici'ye aynı sertlikte
cevap geldi.
Tönbekici'nin, Mengi için kullandığı, "Heyhat! Okurun anlamıyor! Anlayamıyor! Onca yıldır yaz çiz, onu iddia et bunu iddia et, belli bir kesim için saygın bir yere geldiğini düşün... Sonra bir bak ki sahip olduğun okur üç
otobüs dolusu dumkopfmuş meğer. Senin o süper
zeka kelime oyununu anlama kabiliyetine sahip değil. Edine edine açıklamalara MUHTAÇ bir güruhu okur edinmişsin!
İlkokul 5 zekasında var yok bir kitleye yazıyormuşsun meğer ON koca yıldır..." ifadelerinin temelinde yatan olay şu; Ruhat Mengi 8 Temmuz'daki köşe yazısının başlığını "Cumhuriyeti neden Nişanyanlandırıyorsunuz?" koymuştu. Mengi'nin başlığına konu olanlar ise kamuoyunun yakından bildiği "dışkı" olayının kahramanları Sevan-Müjde Nişanyan çifti.. Müjde Nişanyan da Mutlu Tönbekici'nin ablası...
Aynı zamanda Vatan Gazetesi'nin başyazarı olan
Güngör Mengi'nin de eşi olan Ruhat Mengi'nin 8 Temmuz'daki yazısında kullandığı 'Nişanyanlandırma' deyiminin okuru tarafından analaşılmamasından yola çıkan Tönbekici, ablasının muhatap olduğu olayın deyimleştirilmesine bir hafta sonra cevap verdi. Tönbekici'nin dünkü yazısına Mengi'den cevap ise gecikmedi. Mengi bugünkü yazısında fitili ateşleyen 'Nişanyanlandırma' deyimini yine başlıkta kullandı ve Tönbekici'ye adate 'bu iş burada bitmez' mesajını verdi...
Vatan Gazetesi'nin iki kadın yazarını karşı karşıya getiren yazıları gelişme sürecine göre yayınlıyoruz...
(11.07.2008) Ruhat Mengi/Vatan
Anlaşılamamış...
Birkaç gün önce yazdığım “Cumhuriyeti neden Nişanyan’landırıyorsunuz” başlıklı yazımda “Nişanyanlandırma” deyimimi bazı okurlarımız anlayamamışlar. “Nişanlandırma” olarak anlayanlar da var.
Açıklayayım; “bir kavanoz dışkı” olayından etkilenerek Cumhuriyete neden “... atıyorsunuz” anlamında kullanmıştım. Daha nazik olsun, anlarsınız dedim ama söylettiniz bana sonunda...
(14 07 2008) Mutlu Tönbekici:
Okuruna bak yazırını al
Zeka ürünü sandığın bir kelime oyunu yap, bununla da pek gurur duy, altını çize çize, üstüne basa basa, yüz kere de geçir yazında, hatta o kadar beğen ki başlığına bile çıkar...
Kasım kasım kasıl “baak, bunu ben yazdım, bunu ben buldum” diye bütün arkadaşlarını ara...
Heyhat! Okurun anlamıyor!
Anlayamıyor!
Onca yıldır yaz çiz, onu iddia et bunu iddia et, belli bir kesim için saygın bir yere geldiğini düşün...
Sonra bir bak ki sahip olduğun okur üç otobüs dolusu dumkopfmuş meğer.
Senin o süper zeka kelime oyununu anlama kabiliyetine sahip değil.
Edine edine açıklamalara MUHTAÇ bir güruhu okur edinmişsin!
İlkokul 5 zekasında var yok bir kitleye yazıyormuşsun meğer ON koca yıldır...
İttire kaktıra geldiğin yer bu: Aptalların kanaat önderi!
Dumkopfların fikir kraliçesi!
Ne zavallı bir durum!
Ne üzücü bir gerçek!
Ruhat Mengi/Vatan
Yazarları da Nişanyanlandırabilirler!
Annemin güzel sözleri vardır, mesela “Terbiyesizden
terbiyeni satın al” veya “Çirkefe bulaşma, üstüne sıçrar”der... Çocukken anlamazdım ne demek istediğini ama hayat insana öğretiyor.
Terbiyesi olmayanların sınırları ve kendilerine saygıları da olmadığı için başkalarına saygısızlığı, üzerine sıçramayı sonsuza kadar sürdürebilir, hatta bunu meslek haline bile getirebilirler, meğer bunu anlatmaya çalışırmış.
Kadın yazar olmak erkek olmaktan çok daha güç
Türkiye’de, bunu da öğrendim. Dışardan pek cazip görünebilir ama 20 yıllık emeğinizle, alnınızın teriyle medyanın her alanında başarıya ulaşmışsanız, hele beyninizle olduğu kadar görüntünüzle de “kifayetsiz muhteris”leri, hak etmediği halde kendilerine paye verilmiş birilerini rahatsız ediyorsanız fena ısırırlar.
Isırdıkları gibi bir de sizin omzunuza basarak, devamlı üstünüze sıçrayıp polemik yaratmaya çalışarak yazı ile, yetenekle, zekayla yapamadıklarını (yine kifayetsiz muhteris) artist yöntemi mahalle kavgasıyla yapmaya çalışırlar.
Bunlara genellikle cevap vermem. Hem istediklerinin böyle bir polemik yaratmak, bu köşelerde isimlerinin geçmesini sağlamak olduğunu bildiğim, hem de bu değerli ve saygın köşede (en sinirlendikleri şey isimlerini kırk kere değiştirseler de ulaşamayacakları saygınlıktır) ancak ona değecek kişilerin adı geçebileceği için vermem. Bu kendime olduğu kadar okuyucuma saygımdandır.
Ama okuruma laf eder, ona
Türkçe küfürle de yetinmeyerek Almanca küfreder aptal-dumkopf demeye kalkarlarsa işte o zaman dayanamam.
Okuyucum (ki benim okurum VATAN okurudur,
hakaret aynı zamanda genel anlamda onlara yapılmıştır) zekidir. Zeki olmasa Ruhat Mengi’nin yazılarını takip etmezdi, edemezdi zaten.
Ona “ilkokul 5 zekasında okur” diyen zeka ve terbiye özürlünün o bir karış boyunu karışlarım ben, sadece alnını da değil.
Terbiye gibi hadsizliğin, çapsızlığın da sınırı olmadığı için “Türkiye’nin en iyi üç kadın yazarı”nı say desen başta gelecek, üstelik bunu yalnız yazılı basında değil, görsel medyada da fazlasıyla kanıtlamış, yıllardır köşeleri tutmuş erkek televizyoncuları geçip gitmiş, bu nedenle sayısız ödüller almış bir isme utanmadan “ittire kaktıra geldiğin yer, kuaför parası için yazarlık” gibi kendine layık, seviyesine uygun laflar da edebiliyor.
Kafası kirli, bakışı bulanık olmasın insanın. Bunlar karşısındakinin gözünün içine de bakamaz, kaçırır gözlerini, içten bir dost da olamaz, her an ısırmaya, kötülük yapmaya hazırdır çünkü. Bir başka kadın yazarda da gördük geçmişte, sen iyilik yap o seni ısırsın, işte bu deneyimle sabit bir gerçektir. Var bunlardan birkaç tane...
Vatan okurları bu tür saygısızlara cevabı kendisi verecek kadar da zekidir, hiç şüphem yok!