Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Rektörü Prof. Dr. Mustafa
Akaydın, Akdeniz
Öğrenci Yurdunda 4
Nisan gecesi başlayan olaylarda polisi kampüse davet ettiğini, 5 Nisan günü de yazıyla Emniyet Müdürlüğüne müracaat ederek, polisin 3 gün süreyle kampüste görev yapmasını talep ettiğini bildirdi.
Prof. Dr. Akaydın düzenlediği basın toplantısında, üniversitede yaşanan olayları kronolojik olarak sıraladı ve olaylardan önce güvenlik güçleriyle yaptığı yazışmalara ilişkin belgeleri basın mensuplarına gösterdi.
Basının büyük bölümünün olaylarla ilgili yayınlarında duyarlı davrandığını belirten Prof. Dr. Akaydın, gazetecilere teşekkür etti.
-ÜAK BAŞKANLIĞI-
Kendisinin ''Takvimsel olarak'' Üniversitelerarası
Kurul (ÜAK) Başkanlığı görevini üstlendiğine işaret eden Akaydın, üstlendiği görev ve misyon gereği, laik
Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak amacıyla yaptığı görevden ötürü bazı basın organlarında, olumsuz yorumlarla eleştirildiğini hatırlattı.
Yaptığı açıklamaların, üstlendiği görevin
doğal misyonu gereği olduğunun altını çizen Akaydın, şunları söyledi:
''Bir üniversite
rektörü olarak üniversitelerimizde hukuki olmayan bir dayatmacayla karşı karşıya olduğumuz beyanıyla ve ÜAK'ın 1 ve 28
Şubat toplantılarındaki oy birliğiyle alınmış kararlara dayalı olarak yaptığım açıklamalardan dolayı
hedef haline geldim. Benim bu anlamda hedef haline gelmiş olmak pek fazla ürkütmüyor ve üzmüyor ama beni bir şey çok üzüyor: Bu hedeflik ile AÜ'de
pazar günü yaşanan olaylar arasında bir ilinti varsa, ben bunu hakikaten çok yıkıcı bir üzüntü olarak kendime biçiyorum. Çünkü bana her türlü şey yapılsın da, benim çok sevdiğim öğrencilerime, fiziksel ve ruhsal sağlıklarını zedeleyici bir şey yapılmasın. Bu, hiç tahammül edemeyeceğim bir şeydir. Bunu kamuoyu önünde lanetliyorum.''
-''OLAYLARIN PERDE ARKASI''
Olayların perde arkasında olanların tam olarak ortaya çıkarılmadığına da işaret eden Akaydın, tüm akil insanları olayları lanetlemeye çağırdı.
Prof. Dr. Akaydın, şöyle konuştu:
''Biz bunları, (eğer bunlar devem edecek bir silsilenin
Akdeniz Üniversitesi'nde başlatılmış şekliyse) gerek öğrenci olarak, gerek asistan olarak 1980 öncesinde yaşadık. O zaman da bu olayların arkasında üniversite dışı güçler vardı. Üniversitelerdeki 18-25 yaş arasındaki nüfusunu çok kolay maniple edebileceklerini bildikleri için Türk üniversitelerini kana ve üzüntüye boğdular. Bugünkü evlatlarımız bu acıları yaşamadı. Ama bu evlatlarımıza ve velilerine bu acıları reva görenler varsa bunları lanetliyorum.''
-''OLAYLARIN ÇIKMASIYLA İLGİLİ SORUMLULARI LANETLİYORUM''-
Olayların çıkmasıyla ilgili sorumluları lanetlediğini, sorumluların yaptıklarını bir an önce ödemelerini istediğini anlatan Akaydın, bu konuda kamuoyunda önemli ölçüde bilgi kirliliği yaratıldığını kaydetti.
Bilgi kirliliğine karşı olaylara açıklık getirmek istediğini ifade eden Akaydın, hiçbir kurumu töhmet altında bırakmak istemediğini, Emniyet güçlerinin ve
Antalya Valiliğinin, üniversitedeki sorumluların ve basının büyük kesiminin gerekli duyarlılığı ve sorumluluğu gösterdiklerini belirtti.
Akaydın, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bütün Türk üniversitelerinde olduğu gibi AÜ'de de yıllardan beri (karşıt görüşlü öğrenciler) diye isimlendirmeyi uygun bulduğum öğrenci kesimleri arasında bir
takım gerginlikler vardır. Bu gerginlikleri rektörlükler, tahammül edilebilirlik sınırları içerisinde hoşgörüyle gidermeye çalışırlar. Bunu giderme sırasında özellikle düşünce özgürlüğünün, bilim ortamının otoriter bir hava içerisinde algılanmasından çekiniriz. Ama gerektiği anda gerekli müdahaleyi, önce güvenlik görevlileri, arkasından da
emniyet güçleriyle birlikte almak zorundadırlar. Bizim üniversitemiz bu anlamda mutlu bir üniversite kampüsüydü. Neden olaylar üç ay içerisinde oldu?''
-''YURT MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞINA BAĞLI''-
Kamuoyunun, hatta bazı öğrenci ve
öğretim üyelerinin bile bilmediği bir gerçeği vurgulamak istediğini söyleyen Akaydın, AÜ kampüsündeki Akdeniz Öğrenci Yurdu'nun, üniversitenin denetimi, idaresi
kontrolü altında bir
yurt olmadığına dikkati çekti.
Akaydın, şu bilgileri verdi:
''Bu yurt
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Kredi ve Yurtlar Kurumu'nun yönettiği bir yurttur. Dolayısıyla benim Rektör olarak bu yurt üstünde hiçbir denetimim yoktur. Olayların odak noktası yurttur ama yurt kampüsün ortasında yer aldığı için yurt sınırlarının dışına da yayıldığı için bizi de rektörlük olarak gereken koruma ve güvenlik önlemlerinde birinci derecede sorumlu haline getirmektedir. Burada görev ve sorumluluktan kaçma duygusu yoktur. Üniversite yönetimleri koruma ve güvenlik görevlerini, bir kısmı
devlet memuru bir kısmı
özelleştirme yoluyla temin edilmiş güvenlik
elemanlarıyla yürütürler. Bizde de 80 eleman var. Ben rektör olduktan sonra özelleştirme suretiyle güvenlik görevlisi sayısında yüzde 50 artış oldu.''
-''GÜVENLİK GÖREVLİLERİ EMNİYETİN EMRİNE GİRER''-
5188 sayılı yasayla görev ve yetkileri belirlenen özel güvenlik elemanlarının, üniversite yerleşkelerinde bir olay meydana geldiğinde, emniyet güçlerinin denetim ve emrine girdiğini, bu görevlilerin bir cop ve
kelepçe dışında, panzer, göz yaşartıcı
bomba,
biber gazı gibi alet ve ekipmanları bulunmadığını kaydeden Akaydın, şöyle devam etti:
''Benim de dün öğrendiğine göre, AÜ öğrencileri arasındaki ilk olay 7
Mart 2008'de Meltem mahallesinde kız-erkek ilişkilerinden kaynaklanan bir gerginlikle başlamış. Bu gerginlik karşıt görüşlü öğrenci çatışmasına dönüşüyor. Bu çatışmaya
adliye müdahale ediyor ama bu çatışmadan rektör olarak benim haberim yok. İşin ilginç tarafı Yurt Müdürlüğünün de haberi yok. Sonradan duyuyorlar ve Yurt Müdürlüğü, yazıyla Bölge Müdürlüğüne müracaat ediyor. Diyor ki, (böyle olaylar duyduk, aslı nedir?) Henüz bu yazının cevabı yurt müdürlüğüne ulaşmış değil.''
-4 NİSAN-
Akdeniz Öğrenci Yurdunda bu olayları fırsat bilen karşıt görüşlü öğrenciler arasında ufak tefek gerilimler yaşandığını anlatan Akaydın, 4 Nisanda bu olaylara karıştığından dolayı atılma riski olduğu için kendiliğinden yurttan ayrılan bir öğrencinin duvardan atlaması ve bir kız öğrenciye yönelik tavrından dolayı gerilim yaşandığını bildirdi.
Antalya Valisinin kendisini 4 Nisan gecesi saat 22.00'de telefonla arayarak bilgilendirildiğini aktaran Akaydın, bunun üzerine emniyet güçlerini (polis) kampüse davet ettiğini söyledi. Akaydın, şöyle devam etti:
''Emniyet güçleri kampüse intikal edene kadar, üniversite güvenlik görevlilerinin kontrol edemediği bir çatışma yaşanıyor. Çatışmada yaralanan olmadı. Ardından da
çevik kuvvetin müdahalesi sayesinde hemen örtbas ediliyor, sükunet sağlanıyor, öğrencilerin bir kısmı yurda alınıyor. 5 Nisan saat 02.00 itibarıyla yurtta sükunet sağlıyor. Ben 5 Nisan sabahı yazılı olarak gerekli yerlere müracaat ediyorum. 3 gün süreyle güvenlik güçlerinin üniversite kampüsünde yer almalarını istiyorum. Bu ne demektir? 5188 sayılı kanuna göre, artık 5 Nisan itibarıyla üniversite kampüsünün koruma ve güvenliği emniyet güçlerine intikal etmiştir.
Güvenlik memurlarım emniyet güçlerinin emrine girmiş demektir. 4 Nisanda sözel olarak söylenmiş ve 5 Nisanda yazılı emre dönüşmüştür.''
6 Nisanda Manavgat'a gitmek üzere yola çıktığında, rektör yardımcısı ve emniyet yetkilileri tarafından olaylar çıktığına ilişkin yeniden bilgilendirildiğini ve hemen üniversiteye döndüğünü kaydeden Akaydın, ''Zaten, benim talebime göre çevik kuvvetin kampüste yer alması lazım ama her nasılsa olaylar kontrolden çıkıyor'' dedi.
-''HANGİ MOTİVASYON''-
Olaylar çıkıp, üç öğrencinin hafif şekilde yaralanmasından sonra, Meltem Mahallesi tarafından elinde tabancayla görüntüsü yayınlanan kişinin de aralarında bulunduğu 30 ile 50 arasında kişiden oluşan bir grubun örgütlü bir şekilde kampüse girdiğini kaydeden Akaydın, şunları belirtti:
''Şunu izah etmekte güçlük çekiyorum. Bu kişi, siz basın mensuplarına, sanki çok yakından, film stüdyosundaymış gibi görüntü vererek, hedef göstererek ateş eder, iki şarjör boşaltır ve sonra elini kolunu sallayarak çıkar. Hiçbir kişiyi, kurumu itham ettiğim yok. Yaşanılan olayları özetliyorum. Böyle bir şey olabilir mi? Şimdi heyecanla ben de bu kişinin yakalanmasını ve sorumlularının açıklanmasını bekliyorum. Hangi motivasyon bu insanları bu noktaya getiriyor ve benim öğrencilerime bedensel ve ruhsal eziyete dönüştürüyor?''
ÜAK Başkanı olduktan sonra kendisine akçeli işlerle ilgili bir
suçlama getirilemediğini, ancak bilgi kirşiliği içinde haksız suçlamalar yapıldığından yakınan Akaydın, ''Olaylarla ilgili olarak, hiç bir beyanatımda gerginlik yaratıcı
mesaj vermedim. Hiç bir siyasi partiyi töhmet altında bırakacak, yönlendirici konumuna düşürecek mesaj vermedim. Hiçbir siyasetçiyi suçlamadım. Herkesi mutedil olmaya davet ediyorum. Sadece üniversitemi
savunma refleksini belgelere dayalı olarak kullanıyorum'' dedi.
-''SİVİL POLİSİN GİRMESİ İZNE TABİİ DEĞİL''-
Akaydın, konuşmasından sonra, gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
Akaydın bir soru üzerine, çevik kuvvet polisinin üniversite kampüslerine rektörün davetiyle girebildiğini, ancak Terörle Mücadele ya da
İstihbarat şubelerinde çalışan
sivil giyimli polislerin kampüslere girmesinin izne bağlı olmadığını, bu görevlilerin kimliğinden ya da üniversiteye girdiğinden kendisinin haberinin dahi olamayacağını söyledi.
Bu tür olaylarda istihbaratın önemine değinen Akaydın, geçen seneki üniversite şenlikleri sırasında, bazı öğrenci gruplarının konser sırasında olay çıkaracaklarına ilişkin resmi kanaldan gelen istihbarat üzerine önlem aldıklarını ve bu grubun olay çıkarmasına fırsat verilmediğini de anlattı.
Üniversite kampüsünün 3 bin 750 dekar genişliğe sahip, bazı sınırlarının iki ayrı belediyeyle
dava konusu olduğunu, üniversiteye giriş ve çıkışların tam olarak kontrol altına alınmasının mümkün olmadığını da anlatan Akaydın, bu tür güvenlik önleminin alınabilmesi için trilyonlarca liraya ihtiyaç duyulabileceğini kaydetti.
Akaydın, güvenlik görevlisi sayısının artırılıp artırılmayacağına ilişkin bir soru üzerine de, ''
Maliye Bakanlığı
ödenek verirse güvenlik görevlisi sayısını artırabiliriz'' karşılığını verdi.
Akaydın başka bir soruyu yanıtlarken de, ''Üniversite güvenlik görevlisi yatıştırıcı, önleyici rol oynar. Biz gerginlik haberi gelir gelmez çevik kuvvete (buyurun) dedik ve polisi kampüse davet ettik'' diye konuştu.
Akaydın konuşmasının sonunda, polisin 5 Nisanda kampüse davet edilmesiyle ilgili yazıları gazetecilere gösterdi. Akaydın, yazıların fotokopisini isteyen gazetecilere, ''Yazıları veremem ama fotoğraflarını çekebilirsiniz'' dedi.
ZAMAN