MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, insanların Allah rızası için verdiği sadakalar, fitreler ve zekâtların birileri tarafından siyaset ve ticaret aracı olarak kullanıldığını söyledi.
"Yolsuzluk hırsızlık değildir." diye fetvalar verildiğini belirten Vural, "Liderlerini başkan yapanlar oldu, padişah yapanlar oldu, sultan yapanlar oldu, halife yapanlar oldu, Orta Doğu'nun lideri yapanlar oldu, İslam dünyasının imamı yapanlar oldu, dünya lideri yapanlar oldu, haşa ikinci peygamber olarak ilan edenler oldu. Hızını alamayan bir diğer gafil 'Allah'ın bütün vasıflarını üzerinde taşıyor' diyebildi. Bir diğer gafil 'Allah şirk, devlet şerik kabul etmez' dedi. Başka bir zavallı 'Biz varsak varsınız, yoksak yoksunuz' diyerek bütün varlık, varidadı ona bağladı. Bir diğeri 'Erdoğan Türkiye'nin ezelî ve ebedî başkanıdır' dedi. Gözler ve kulaklar şehadet etsin diye söylüyorum: Andolsun, eğer bunlara karşı sesimizi yükseltemiyorsak, kirâmen kâtibîn meleklerinin yazdıklarına ne montaj ne de dublaj olarak inkâr etme imkânınız olmayacaktır." diye konuştu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nun 37. birleşimi saat 13.00'te açıldı. Birleşimi TBMM Başkanı Cemil Çiçek yönetti, katip üyelikleri ise Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir ve Erzincan Milletvekili Muharrem Işık yaptı.
KİNDAR NESİLLER MEYDANA GETİRİLİYOR
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, bütçe üzerine görüşlerini dile getirdi. Bugün gelinen noktada devletlerin itibarının saraylarla, köşklerle değil insanına verdiği değerle ölçüleceğini belirten Vural, "Kuran-ı Kerim 'eşref-i mahlukat' demişse, 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' demişse Şeyh Edebali, o zaman burada biz bu konularda insanın nereye gittiğini sorgulamamız lazım. 2013 yılının Kutlu Doğum Haftası'nın konusu 'insan onuru'ydu. Bir insan Allah'ın kendisine verdiği izzet ve şerefle dünyaya gelir. İnsanın hürriyeti onurudur. Maalesef bugün insan hürriyetini garanti edecek bir ahlaki, siyasi ve hukuki ortam yoktur. İnsanlar izleniyor, dinleniyor, fişleniyor. Kimliklerine göre ayrıştırılıyor, çatıştırılıyor. Düşman kılınıyor kindar nesiller meydana getiriliyor." diye konuştu.
HABER ALMA HÜRRİYETLERİ KISITLANMAKTA
Bugün gelinen bu noktada sırf siyaseten aykırı diye düşmanlar üretildiğini anlatan Oktay Vural, şöyle devam etti: "Kendi yandaşları, çevresindekileri dost; kendisi ile birlikte olmayanları düşman olarak gösteriyor. Maalesef giderek tekelleşen kamusal güç insanı bir güç tüneline sokmuştur. Yasama, yürütme ve yargı, medya gibi kamu güçleri tekelleşmiş ve denge denetimden uzak hale gelmiştir. Bir insanın kendisini yöneten kamu güçlerini sahip olanların faaliyetlerinden haberdar olma hakkı vardır. Ama maalesef insanların bu gelişmeler hakkında haber alma hürriyetleri kısıtlanmakta. Medya özgürlüğü denilen şey insanın haber alma özgürlüğüdür. Medyaya verilen cezalar, ağlatılan medya patronları, 'Alo Fatih'ler, 'Alo Mustafa'larla yönlendirilen ey şanlı medya. 'Dükkân senin, aleyhinde yazanları at' denilen medya, değerli medya… İşte, basına müdahaleyle, havuz ve sopa yöntemiyle baskı altına alınan medya aracılığıyla toplum köleleştiriliyor, görmeyen, duymayan, konuşmayan bir toplum oluşturulmak isteniyor."
Güç sahibinin eline geçirdiği güç ile halkın haber alma hürriyetini kısıtladığını belirten Vural, "Böylece, gelişmelerden habersiz, insanları beyaz asa sopasıyla, medyasıyla yönlendirmek ve yönetmek istemektedirler. Evet 'Bütün insanlar Allah'ın huzurunda tarağın dişleri gibi eşittir' diyor. Evet, bizim akidemiz bu. Allah'ın verdiği değeri günlük hayatta da korumamız gerekmiyor mu? Ama gelin görün ki 'Kadın ve erkeğin eşitliği, fıtratında yoktur' diyen bir siyaset bu akidemizi dahi çarpıtmaktan çekinmemiştir." dedi.
DİNİMİZİN NEHYETTİĞİ ŞEYLER MEŞRULAŞTIRILIYOR
Sahip olduğumuz en önemli değerlerden birinin de din olduğunu anlatan Vural, şunları söyledi: "Maalesef, bugün geldiğimiz bu noktada bu değerlerimiz siyaset ve ticaret aracı olarak kullanılmaktadır. Dinî değerlerimiz yozlaştırılıyor, içi boş hâle getiriliyor. İnsanların Allah rızası için verdiği sadakalar, fitreler, zekâtlar birileri tarafından siyaset ve ticaret aracı olarak kullanılıyor. 'Evet, çalıyor ama çalışıyor' diyerek dinimizin nehyettiği şeyler meşrulaştırılıyor. 'Yolsuzluk hırsızlık değildir' diye fetvalar veriliyor. Liderlerini başkan yapanlar oldu, padişah yapanlar oldu, sultan yapanlar oldu, halife yapanlar oldu, Orta Doğu'nun lideri yapanlar oldu, İslam dünyasının imamı yapanlar oldu, dünya lideri yapanlar oldu, haşa, ikinci peygamber olarak ilan edenler oldu. Hızını alamayan bir diğer gafil 'Allah'ın bütün vasıflarını üzerinde taşıyor' diyebildi. Bir diğer gafil 'Allah şirk, devlet şerik kabul etmez' dedi. Başka bir zavallı 'Biz varsak varsınız, yoksak yoksunuz' diyerek bütün varlık, varidadı ona bağladı. Bir diğeri 'Erdoğan Türkiye'nin ezelî ve ebedî başkanıdır' dedi. Doğduğu şehri mübarek ilan ettiler. 'Çıktığı televizyon yere konulmaz' dediler. Peygamber Efendimiz'in sünnetine paralel onun sünnetine uymayı tembihlediler. 'Ona dokunmak ibadettir, üslubu bize Allah'ın bir lütfudur, Allah'ın gönderdiği bir lütuftur' dediler. Haşa, 'Kibir de, gurur da sadece Allah'a aittir' diyecek kadar şuur kaybına uğradılar. Tarihin ve coğrafyanın kendisi için kıyama kalktığını söyleyenler oldu. Hazreti İbrahim'e uzanan davanın son neferi ilan ettiler. Bütün bu sapıklar ve dalaletlerle… 'Biz zahmet için geldik gazap için değil. Rahmetimiz gazabımızı aşacak' diyecek kadar şirazeden çıktılar. Bir diğeri Peygamber Efendimiz'e gurur isnat etti."
KANDİL'İN, İMRALI'NIN BİLDİĞİNİ NİYE MİLLETTEN SAKLIYORSUNUZ?
Milletvekillerine "Bu atıflarla nasıl bir yozlaşmayla karşı karşıya olunduğunu idrak edebiliyor musunuz?" diye soran MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, "Gözler ve kulaklar şehadet etsin diye söylüyorum: Andolsun, eğer bunlara karşı sesimizi yükseltemiyorsak, kirâmen kâtibîn meleklerinin yazdıklarına ne montaj ne de dublaj olarak inkâr etme imkânınız olmayacaktır. Evet, bu ifadeler, muhafazakâr millî ve manevi değerler eksenindeki milletimize bir hakarettir. Bugün geldiğimiz bu noktada gerçekten bir Türkiye düşünün, bir Türkiye düşünün, çoğunluk iradesi İmralı canisiyle Türkiye'ye yol gösteriyor, demokrasinin bütün sorunlarını çözeceklermiş. Hani Menderes nerede, darbelere karşı çıkanlar nerede? 40 bin kişinin katili olanlar Türkiye'de demokrasiyi getireceklermiş, herkesin sorunlarını çözeceklermiş. Menderes demokrasi şehidiydi, nerede? Bütün bunları gördüğümüzde gerçekten dün haşa, kendini Allah, peygamber olarak gösterenin bugün bir muhafazakâr, demokrat siyasetin çözüm ortağı olması, dün 'Batı, Doğu Roma İmparatorluğu'nu yıkan Türk barbarıdır' diye Papa'ya mektup yazanların bugün çözüm sürecinin sahibi olması gerçekten acınılacaktır bir noktadır. Evet, çözüm dediğiniz nedir biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Nereye götürdüğünüzü bilmiyorsunuz? Eğer biliyorsan çık anlat, buraya. Eğer biliyorsan çık anlat. Müzakere, çözüm taslağını çık anlat, anlat! Niye milletten saklıyorsunuz? Kandil'in bildiğini, İmralı'nın bildiğini, Hatip Dicle'nin bildiğini bu milletin asil vekillerinden niye saklıyorsunuz? Çıkın, açıklayın. Milletten korkuyor musunuz?" şeklinde konuştu.
CİHAN